Hiç Bey ile Herşey Hanım’ın Gönül Münase ...

Özgür Gümüşsoy
29

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Hiç Bey ile Herşey Hanım’ın Gönül Münasebeti

Hiçlik önem arz eden birçok kavramı içerebilir. Her şey ise bizim tüm manasızlıklara verdiğimiz toplu isimdir belki de. Aksini kim iddia edebilir!

“Afedersiniz içinize Allah'ım düştü sanırım
Bir zahmet O'nu bana geri verir misiniz?
Gerçi artık, gözümle gördüğüme bile inanamıyorum! ”

Evet bu sivri sözlerimin keskisinde tanışmıştık anımsarsın
İstanbul’un atardamarı ya hani İstiklal Caddesi
Her adımın birer jilet edasıyla kayıyordu tramvayın yazgısında
Klarnet çalan sokak icracısı, o şarkıyı katletti diye
Ritim ve sazda emeği geçen herkese teşekkür ederek
Anasına sövülmüşçesine yağan yağmuru
Olgunlukla karşılayarak belki de
Hiçbir keresinde eşit olarak pay edilmemiş
Fakat ilelebet eşitlik yanlısı olan bir şemsiyenin
İkimize sağladığı o kısıtlı romantizm imkânlarında
Bu gece dedim, bu güzel karanlığın aksine çirkin olalım
Tanrının milyonlarca yıldır üzerinde çalıştığı senaryoyu da
Gerekirse el birliğiyle yakalım bu gece, tek kalemde!

Benim asıl adım Hiç’ti, malum
Soyadımı Bronzsoy olarak değişmeye gidiyordum mecburen
Üçüncülüklere bir hayli alışıktım anlayacağın
Pardösüm uzun siyah, yarı yün yarı hüzün katkılıydı
Gömleğim taşmış içinden, deli deli
Selamı sabahı kesmiştim sanki sakallarımla
Hani devrim koşusu parkurunu tam da bitiriyorken
Finiş düzlüğünde gördüğü ilk ağaca yaslanan krosçuydum bir nevi
Yorgundum, bütün sonlara…
Darağaçlarından yüzümü dönmüştüm hayata hem
Kanıyordum hem de, adına yaşamak denilen her zırvalığa
Yüzümde ihtilal rüzgârlarının neticesi, her darbe olasıydı
Senin kalbinin oda hapsindeymişim belli ki
Belli ki yürek ıslahhanelerinde gözümü sen bürümüş
Gözlerim, yaprak dökmemeyi onur mücadelesi sayan iki çınardı adeta
Devlet bünyesinde çalışan bir anarşist kadar trajikomiktim
Kimse gülmüyordu, gülüşümün sahiciliği huzurunda
Hiç böylesine vakur bilmezdim ben de dudaklarımı
Köşe bucak aranırken çelişkili ifadelerimiz
Saçlarımızda dahi suç teşkil edecek bit yeniği aranırken
Aranırken tükettiğimiz kutsal değerleri, Tanrının mutfağında!
Genzimde gömülü olan koku, ilahi aşkın nişanıydı
“-Sahi ben sevildim mi hiç?
Hiç, sevilir mi hiç? ” diye soracak oldum bir gün aynadaki aksime
Tutup bana sırtını dönmüştü, kahrolası!
Gardiyanların dahi donlarımızı dert edindiği düş’ekabinlerde
İliklerimize dek yıkanmamıza rağmen, hiçbir kirimizden arınmamıştık
Hiçbirimiz sevdalanmayı kirden addetmemiştik ne var ki
Şunun şurasında üç beş adettik, özgürlük parmaklıkların ardında değil
İçeride telli duvaklı dünyalar yaratmaktaydı
Hani sıcağı sıcağına bir de kaybolursam diye içsel buzullarımda
Pusulam da mevcuttu benim, ta işte orada şimal yıldızı
La lalala lalala lalala şimal yıldızı…

İstiklal…
Çıldırasıya yağan yağmur
Ve şemsiye, asla mahal vermiyor endişeye
O iki sevgili, iki pervasız hayal
Günahın çok yakınlarında, yürümekteler…

Sen ki Herşey Hanım!
Yoo bilerek ayırmadım adını, böyle daha güzel
Böyle daha bizden belki de, samimi
Çocukları gerçekliklere ikna eden bir masaldı sesin hakeza
Küçük Prens’e kızıyordun mesela, güya herkes kendi gülünü derecekti
“Sana kül bahçeleri vaat etmedim! ” diyordun
Dilin mi sürçtü bilinmez, lakin pek hoş durmuştu bu kelime oyunu
Bir şekilde içinde bulunduğumuz öykünün satır aralarında…
Şey… Nasıl anlatmalıydı ki cehaletin ağır bastığı bilinçlere seni
Ölmeden önce okunması gereken yüz şiirden biriydin
Yüzün birçok sözlüğün tanımlamaktan kaçındığı lanetlerdendi
Hayrolsun şer odaklarında alnının
Alınyazın Türk Dil Kurumu’nu dahi imana getirirdi
Göğe ahenk veren saçlarını gündüz niyetine zikretmek
Mutlaka iyi gelirdi bir şeye, ne halt olduğunu şuan bilemesem de
Olan bitenden habersizdi gözlerin, alelaceleydi
Kayıtsız şartsız milletin miydin peki, hayır o da ne demek!
“Topa tüfeğe gerek yok ki sevgilim
İki dudağının arasına bakar
Bana yalanlar söyle...” demiştim sana o sıralar, harp haliydi
İnançlarını karşına alıp cenk etmekti benimki
Tebessümün çünkü, Tanrı’ya biat etmekti tereddütsüz
El açmaktı, el pençe divan pozisyonda sükût etmekti
Pozisyonun tekrarı ilk gösterimden daha da tartışmalıydı
Onlar ne ahlaksız kitapsız sevişmelerdi öyle
Divanın içinde bir yay hani, muhakkak gıcırdardı
Nedendi bu, tenlerimizin korsan yayınlarını ele güne duyurma çabası
Tez zamanda elden çıkarılan müstakil eller işte
Bildiğin, baştan sona tutuşmaktı!
Kundaklamaktı mecburen ikamet ettiğin bir canhanesini
Candı, havliydi; birileri hep ötekini aşkın dışına attı
Pencereydi, camdı; büsbütün aşağıya indi!
Yangından öncelikli olarak kurtarılacak her ne varsa
Olay anında, zaten orada yoktu…
Bıçağın kemiğe dayanmaktaki ısrarı takdir-e şayandı elbette
Öç almaydı, kindi; birileri hep ötekinin sevdasına kıydı
Kıldı, yündü; koca bir mazi çabucak alev aldı!
İtfaiyeciler grevdeydi o vakit, ah şu ekmek kavgası
Sen ve ben… Vücut ısısında kaynatılan soruların ışığında
Birbirimize bağışlıyorduk kader ağlarımızı
Fal taşı gibi açılıyordu ya destursuz göğüslerin
Adamın aklı orada kalıyordu, başka coğrafyalara seyahat ederken
Bedenin, özünden dahi gizlediği serbest bölgeyi keşfetme macerası
Yağ gibi akan ruh otobanında direksiyonda olmanın hazzı
Hepsi o har rantlı geceden artakalanlardı
Neredeyse unutuyordum, bir de tabii;
Kalçalarındaki geniş hava sahasındaki çıban yıldızı
La lalala lalala lalala çıban yıldızı…

İstiklal…
Artık hâkimiyetini yitirmiş olan şemsiye
O iki sevgili, iki fütursuz hayal
Geceyi ateşe atmış, hikâyenin terkindeler
Klarnet, hiç net değildi ne yazık ki
Belli belirsiz öyle…
Ne meşguldü şu katiller, hepsi de eli kanlı gelemediler
Ne zaman sorsam, şüpheli birer cinayetteydiler!

Bu gece dedim çirkin olalım, bunu hak etmiştik ikimiz de
Yalnızlığındım senin, ömürlüktüm yanında
An oldu aşk bitti, aramızdan usul usul çekildi saatler de
Gitti rakamların evrenselliği, sağlama alacakken seni
Sen de git durma, o da gitsin diğeri de
Bu şehir de gitsin toplasın tüm sokaklarını da hem
Martılar, evet onlar da gitsin
Galata kulesi ne duruyor orada be, atsın kendini denize!
Orhan Veli de bunu arzu ederdi
Böyle olsun istemezdim ben oysa, sırf şiir kazanacak diye!

“Afedersiniz içinize Allah'ım düştü sanırım
Bir zahmet O'nu bana geri verir misiniz?
Gerçi artık, gözümle gördüğüme bile inanamıyorum! ”
Demiştim anımsarsın ve sen dua edercesine gülümsedin bana
Ellerin nasıl da titredi, tek inancımı bana doğru uzatırken
Hâlâ kıyamet gibi hatırlıyorum!

Sıkboğaz etme, sana borcumu ödeyecek son nefesim
Gel gör ki neylersin
Ağzımda besmelesiz bir cümle var şahadetten önce;

Sen Herşey’imsen, ben bir Hiç’im!

Özgür Gümüşsoy
Kayıt Tarihi : 15.10.2010 16:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Www Elif Com
    Www Elif Com

    aklıma bir girdap geldi
    ne dersin şair?
    şöyle merkez etrafında hızlıca dönsek
    sen türbülansın su ile dansına
    bense havada oranja tutulsam
    hatta vurulsam... ne güzel olurdu..

    şiirin bana, ben Tanrı'ya, Tanrı da sana masaj yapardı..mesela?

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Özgür Gümüşsoy