Siz sanıyorsunuz ki, uyuyunca bitecek.
Kapatınca göz kapaklarınızı, dünyanın ağırlığı da kapanacak sanıyorsunuz.
Karanlığı bir battaniye gibi çekip örteceksiniz korkularınıza;
içinizdeki uğultuyu, dışarıdaki sessizliğe karıştırıp kaybedeceksiniz.
Ve sabahı… hep yaptığınız gibi, umut sanacaksınız
aslında sadece alışkanlıktan, çaresiz bir ezberden.
Oysa…
Gerçek hezimet tam da uyandığınız yerde başlar.
Çünkü uykuya itip susturduğunuz her acı,
sabahın soğuk alnında daha yüksek bir sesle çığlık olur.
Kaçtığınız gölgeler ışıkla büyür;
ve hiçbir perde örtmez artık
uyanmış bir kalbin çırılçıplak halini.
Bir kez açıldı mı o kapı,
içinizde yıllardır sakladığınız her şey,
odanın ortasında duran bir yabancı gibi yüzünüze bakar.
Saatler geçmez…
geçse bile ruhunuzda izler bırakır,
teninizde görünmeyen morluklar gibi.
Aynaya döndüğünüzde gördüğünüz,
hiçbir zaman yalnızca sizin yüzünüz değildir.
Orada yılların yorgunluğu,
birikmiş pişmanlıkları,
yarım kalmış haykırışları da görürsünüz.
Gözlerinize değil, geçmişinize bakarsınız.
Zamana değil, kendinizi bırakıp giden yanınıza.
Her “keşke”, geri dönüp kalbinize çarpan bir kurşun gibi saplanır.
Her susuşunuz, bir gün ses olup çınlar odanın duvarlarında
sizden kaçtığınız yerde, sizi yeniden bulur.
Ve anlarsınız… geç de olsa anlarsınız:
Kaçtığınız şey uyku değilmiş meğer.
Ne karanlık, ne gece, ne sabahın soğuk örtüsü.
Kaçtığınız…
kendinizmişsiniz.
Kendinizin ağırlığı, kendinizin kırığı, kendinizin sesi.
Ve en çok acıtan da şudur ki:
Kendinizden kaçtığınız her gece,
kendinize biraz daha yaklaşmışsınızdır.
Kayıt Tarihi : 22.10.2025 11:52:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
uykusuzlukla yoran bir gecenin ardından.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!