hezeyan
buz kesiyor içindeki yasaklı mahzen
naçar kütüklerle sırnaşıp cebelleşiyor
küreleniyor beden eskil yalnızlığına
öç savaşlarında kalıyor akıl oyunları
derken yitip gidiyor düğün kurulan ocak
yangın közünde nasır el patlatır isyanını
üç beş deli fişek akrep ateşinde döndürür pişti
griye çalan gözde duman, zifiri karanlıktır
kurşun soğukluğunda bekler olta avını
masal fukaraya, tezelden yaz gelecek diyor
ürperir dokunaklı kar adam fırtına sonrasında
yüzde gülümseme donduran haramiler ölmedi
sunağında saklı mevsimin cansıkan denklemi
alnın çatında ter, aynı kışlak yeri, aynı mevki
aç kurt köye iner, içlik-ten sarar acıya ramak
evvelinde a, b ve hatta c planların vardı senin
çıplak geldiğin günyüzüne değinmezsin daha
şakağı ağrır dünyanın, ya cellat dikilir başına
yada kep birikir darbe sabahı ıslak mermerinde
tefeciden davet, tüfe’nin valsi zor gelir sana
gerçeğinden korkan gölge, sinmez kuytulara
dijital yalnızlık dökülür dudak kıvrımlarından
saçakaltı süpürür sızlanmalarını aklınca
kar yağar, sokaklar soğur, el ayak uyur
kışlar hep can yakar, sığınır dağlara soğuk
öyle zor ki kaçak vicdan, tutana aşk olsun
söylenmez burada namınla yediğin bütün haltlar
ihanette son hezeyan, benzi solduran yürekte
kavgalı gecelerde sızıyla buluşur can çekişlerin
beklenen ölüm, çürümez soğuktan bahara dek
kolun bacağın yorgan dışında, üşümektesin oysa
İlkay Coşkun
14.01.2012
Kayıt Tarihi : 27.2.2018 11:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!