Arabaların çok olmasına rağmen yolu geçtik. Elinden tutup sessizce yürüyordum. Zor duruma o, soru sormaya başladığında düşeceğimi artık biliyordum:
- Heykeller niçin konuşmuyor? , sorusunu ölmüş bebeğini kolları üzerine kaldırmış 20 Ocak anısına yapılmış Bileceri’deki Anne anıtını görür görmez sordu.
- Heykeller insan değiller ki.
- Peki, neden insana benziyorlar?
- Onları yalnızca insanlara benzetmişler, hepsi bu kadar. İnsanlar en değişik halet-i ruhiyede bulunuyorlar. Onların hayatında çok ilginç, çok değişik olaylar gerçekleşebiliyor. Fakat, hepsi anılarda yaşamıyor, beyinlere kazınmıyor. Beyinlere bazı olaylar kazınıyor ki, onlar gerçekten de önemli. Konuşmamı dikkatle dinlediğinin farkına vardıktan sonra hemen peşi sıra ekledim:
- İşte, o olaylardan öyleleri hafızalarda kalıyor ki, o olaylarda senin hayatına, tarihine yazılacak bir şeyler var. Bu gördügün anıt da – Parmağımı ileri uzatıp tüm dikkatini o anıtın üzerine yönelttim. – bir kış gecesinin acıklı masalıdır. Annelerin çocuklarından, çocukların annelerinden ayrı bırakıldığı bu gecede düşmanlarımız şehrimizin caddelerinde insanlarımızın üzerine tanklarla yürüdüler.
- Peki, onlar neden konuşmuyorlar? , sorusunu yineledi.
Sen altınsın ben tunç muyum?
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım?
Ne var ise sende bende
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta