Heykelciler (Rapa Nui) - [Pablo Neruda]

İsmail Aksoy
1898

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Heykelciler (Rapa Nui) - [Pablo Neruda]

Heykelciyim ben. Adım yok benim.
Yüzüm yok benim. Kopardı zincirini, uçmak için
dikenli çalının üzerinden ve taşları döllesin diye
havaya yükselmek için.
Benim taşlaşmış yüzümü taşıyorlar, anayurdumun
sert ıssızlığını, Okyanus İmparatorluğu’nun tenini.

Hiçbir şey demek istemiyorlar, sonsuzca kalıcı,
kendini zamanın sessizliğine bırakan büyük kum kütlesiyle
doğmaktan başka hiçbir şey istemiyorlar.

Soracaksın bana onca parmak ve el
ve karanlık kol harcadığım heykel
kraterlerden bir heceyi, çok eski bir kokuyu,
saklanmış lav işaretini barındırıyor mu diye.

Böyle değil işte, heykeller biz ne idiysek odur,
biz biziz, dalgaları gözlemleyen alınlarımız,
özümüz, ara sıra kesintiye uğramış, ara sıra
yaşıyor bize benzeyen taşta.

Başkaları küçük ve kötücül tanrılardı,
balıklar, sabahları oyalayan kuşlar,
baltaları saklayan ve en yüksektekinin yüzlerinin
doğruluşunu ezen, bir zamanlar hayat vermiş taş gibi.

O geciken hasat hakkındaki anlaşmazlığı
ve çiçeğin danstaki mavi şekerini doğurmayı
gizlemek mi isterdi acaba Tanrılar.

Keşke kaldırsalardı yalnızca ve sunsalardı unun anahtarını:
keşke insanın içindeki kırmızı ilkbaharda
yalnızca nemlendirselerdi gelin çarşaflarını
görünmezce dans eden ıslak çiçek tozlarıyla,
fakat bu duvarlara, bu kratere, geldin
sadece sen, küçük ölümlü taş yontucu.

Bu et ve başka et tüketilecek,
çiçek belki ölecek, zırhsız,
ölüm bir gün cansız şafak gibi, kuru toz gibi,
gelecek o gururlu adanın kuşaklarına,
ve sen, ey heykel, insanın kızı, bakacaksın boşça
ölümsüz ellerle büyümüş, her zaman uzak
boş gözlerle ileriye doğru.

Kazmalısın toprağı o kımıltısızlığın
doğumu için, sonsuz zamanda yitmiş
gölge düşünceye dek inşaattan, kendi balını emen
muazzam arının üstüne düşer gibi.

Ellerin dokunmalı taşa ve biçimlemeli,
sunmalı o kalıcı olan yalnız kudreti
bulunmayan adları kullanmadan,
ve işte böyle, hayattan ölüme, zincirlenmiş
zamana tek bir dalgalı el gibi,
dikiyoruz uyuyan o yanmış kuleyi.

Haşmetimizin üzerinde büyüyen heykel.

Bak ona bugün, dokun onun özüne, bu dudaklar
konuşuyor ölümümüzde uyuyan
aynı sessiz dili, ve kumun bu yarası,
deniz ve zaman yalanan bir kurt gibi,
düşmeyen bir yüzün bir parçasıydı,
bir canlının çekirdeği, başağı yenen üzüm salkımı.

İşte böyle hissedildi, kendi katı hücrelerini
inşa eden hayat oldu onlar, onların taştaki peteği.
Ve bu bakış barındırıyor kumu zamandan daha da çok.
Arı kovanındaki bütün ölümden daha da fazla sessizlik.

Bal oldu onlar, taşın üzerinden bugün de kayan
o göz kamaştıran ışığı şenelten ciddi bir amaçta.

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
“Evrensel Şarkı”dan

Çeviri notu:

Rapa Nui: Polinezya dilinde Paskalya Adası’na verilen isimdir. Paskalya Adası, Şili'ye 3.700 km, Tahiti’ye ise 4000 km uzaklıktaki volkanik bir bölgedir. 2002 yılı itibarıyla 3.791 kişilik nüfusa sahiptir. 1722 yılında Hollandalı denizci Jacop Roggeveen tarafından, Paskalya gününde keşfedildiği için bu isimle anılmıştır ada. Paskalya Adası’nı ilginç kılan özellik ise adada bulunan 974 tane dev heykeldir. Heykellerin boyu 4-22 metre arasında değişiyor. Ağırlıkları ise ortalama 50 ton civarında. Ada yerlilerinin yaklaşık 1000 yıl önce başladıkları ve 600 yıl boyunca sürdürdükleri bu sanatsal etkinlikte ürettikleri heykellerden bazıları ayakta bazıları da yere yatmış şekilde bulunmaktadır. Heykellerin bazılarında dövme de bulunmaktadır. Uzun kulaklı başlarının üzerinde taştan yontulmuş silindirlere de rastlanır. Üzerlerinde ki yazılar ise hâlâ çözülememiştir. Heykellerin çoğu korkulu gözlerle deniz ufkuna bakmaktadır. Bazı heykellerin resimleri için bkz: http://www.matokulu.com/matokulu_bilim07.php
http://www.peyzaj.org/2002/kategori/uygarlik.htm
http://www.tarihsayfam.com/tarihi-gizemler/paskalya-adasi-ndaki-heykeller.html

İsmail Aksoy
Kayıt Tarihi : 23.6.2006 17:56:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmail Aksoy