Neron’un Roma’ya baktığı yerden
Bakıyorum, derin mavi gözlerine
Boğaz’ına düğümleniyor, son hıçkırık sevdalar
Martıların kanadında sürüklenirken
Yükünü gözlerimden alan
Bulutların vagonları
İki yürek arası yolculukta titrer
Yokluğunla sarar geceyi
Kız Kulesi’nin nâzenin burçları
Dönemeçlerinde vurulduğum
İstiklâl’in lâ’l’in de
Kan aranıyor damarlarım
Yabani kaldırımlarında evcilleşmeyen
Utangaç, kırılgan yaralarım
Anahtarı kırılır,sensiz kalan anıların
Başını taşlarda kanatır İstanbul
Sana gelen gizli geçitlerde, kırmızıyı bul!
Yakamozların denize küstüğü yerden
Topluyorum, gözlerinin paslı oltasına
Takılan kanamalı yüreğimi
İki Yaka’sı bir araya gelmez
Delişmen dalgaların
Yurdunda boğulur
Pulsuz balıklarım
Veremli bir şarkıdır vapurların çığlıkları
Çizer yüreğimi tüm noktalı yerlerinden
Seninle doldum seninle taş/tım
Eridim hasretinle
Yokluğunla ufaldım
Heybemde katıksız ekmektir
Gözlerimden dökülen, kırgın İstanbul
Kırıntılarda sana biriken yoldur
Tozlu aşklardan geçse de
Yetim ama mağrur Beyoğlu’dur
Gece trenlerine istasyonsuz handır
Dağınık bavulların dumanlı dehlizlerinde
Nefesini yitiren son andır
İstanbul, hiç bitmemiş masaldır
Kalemin kağıda küstüğü yerden
Aşk yazılmaz beyaza
Boğaz’ında derin bir sızı
Gözlerini çalar deryaya
Mührünü vurur sandallar
Denizin sensizlik girdabına
Geceye küsen, Yıldız’lar düşer Saray’ın
Gerdanından, gurbetin şarkılarına
Toplamadığın yüreğimdir, yarım notalarda
Vurulur martıların kanadına
Gözlerime sensizlik fermanını
Mavi mürekkebiyle mil çeken
Damarlarımın mahmuzlarında
Dalgalarını koşturan İstanbul
Yaşamayı benden öğrenmeli
Gece donanmalarının paslı kılıcıyla
Kuşatılmak nedir, bende görmeli
Denizin saçlarına âşık, ayı ve güneşi
Hicranımın kanıyla beslemeli
Baharda hazan vuran
Nâzenin tomurcuklarını
Yüreğime ekmeli
Tüm yamalı sevdaları atıp
Şiir kokan bedenimi giymeli!
Örümceğin ağına küstüğü yerden
Ayakları kötürüm köprülerin
Mağrur başı düşer, titrek omuzlarıma
Yokluğunun çarmıhına gerdiğin İstanbul’u
Denizler kanatır bilesin!
Adalar doldurur kadehini kumla
Elleri üşür rüzgârın bağrında
Yağmurlar gizlenir ücrâ kıvrımlarına
Heybemde son kırıntı ekmek,İstanbul
Dökülür Çamlıca’dan kuytulara
Gözlerinin nöbetçi kahvesinde
Soğuk çaylar demlediğimden beri
Yedi Tepe’de yedi cüce umutlar
Vurur kanatlarını denizin
Hercai saçlarının,kırık burçlarına
Sızlar gemilerin direği
Paslanır mavi gözleri
İstanbul dolar
Gözlerim dolar
Yas tutar,çözülür göğün kuşağı
Sevdayı deniz tutar
İstanbul’a baktığım yerden…
Kayıt Tarihi : 21.4.2006 19:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Semra Ay](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/21/heybeme-dokulen-istanbul.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!