Bir can bin can gidiyor nasıl hesap veririz mevlaya
Filistinli kırılıyor kıyılıyor bir taş olsada varın yanına
İlk kıblegahımızın hiç hatrı yokmu müslüman olana
Kuvvetmi kudretmi önemli dayanın yüce ALLAH'a
Acz olan etsin göz yaşlarıyla dualar yüce RAHMAN 'a
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
İsrail'e ve İsrail gibi bir küfr-i inadi uğruna menfi davranışlar sergileyen tüm kafirlerin üzerine Allah'ın , meleklerin ve tüm lanet edicilerin laneti yağsın elbette Adem bey kardeşim lakin, Kudüs'teki o camilerin hiç birisi de Kur'anın İsra suresinin 1. ayetinde geçen Mescid-i aksa değildir. Çünkü oradaki her iki camiyi de Resulullah-s.a.v- tan yarım asır sonra Emevi halifeleri yaptırmıştır. Resulullah'ın döneminde orası bir çöplüktü ve mescid falan yoktu. Ömer- el Faruk-r.a.- orayı fethettiğinde şu andaki mescidlerin bulunduğu yer bir çöplük idi ve Ömer -r.a- o çöplüğü süpürtüp şu andaki sarı kubbeli mescidin olduğu yere ahşap bir mescid yaptırarak namazları orada kıldırmış idi. Resulullah-s.a.v-ın bir gece yürüyerek gittiği uzak mescid ise, Mekke'ye yaya yürüyüş mesafesiyle 4 saatte gidilen Cirane nam mevkideki şu anda Hayf mescidinin bulunduğu mevkidir ki, Resulullah oradan her geçişlerinde durup namaz kılarlarmış. Bunun hikmetini soran ashabına da; "BURASI BENDEN ÖNCE TAM 70 PEYGAMBERİN NAMAZ KILDIĞI MÜBAREK BİR MEVKİDİR" demiştir. Zaten Kur'anda ne Burak ne Refref ne de miraç kelimeleri geçer. Dahası; İsra suresinin 90'dan 96'ya kadar olan ayetleri ile En'am suresinin 35. ayeti miraç denen bir olayın bir beşer tarafından gerçekleştirmediğini ve gerçekleştirmesinin de mümkün olmadığını ayet net olarak ifade eder. Ayrıca Bakara suresinin 143. ayetinin beyanlarına göre Kudüs bizim ilk kıblemiz değil Resulullah'ın sadece 16 buçuk ay yöneldiği geçici kıblemizdir. Bizim ilk kıblemiz dünyadaki ilk mabed ve ilk kıble olan Mescid-i haram yani Kabe-i muazzamadır. Bunun dışında söz söyleyenler ayetlerin beyanlarına bakmadan uydurma rivayetlere gör konuşanlardır.
Hayırlı çalışmalar.
İsrail'e ve İsrail gibi bir küfr-i inadi uğruna menfi davranışlar sergileyen tüm kafirlerin üzerine Allah'ın , meleklerin ve tüm lanet edicilerin laneti yağsın elbette Adem bey kardeşim lakin, Kudüs'teki o camilerin hiç birisi de Kur'anın İsra suresinin 1. ayetinde geçen Mescid-i aksa değildir. Çünkü oradaki her iki camiyi de Resulullah-s.a.v- tan yarım asır sonra Emevi halifeleri yaptırmıştır. Resulullah'ın döneminde orası bir çöplüktü ve mescid falan yoktu. Ömer- el Faruk-r.a.- orayı fethettiğinde şu andaki mescidlerin bulunduğu yer bir çöplük idi ve Ömer -r.a- o çöplüğü süpürtüp şu andaki sarı kubbeli mescidin olduğu yere ahşap bir mescid yaptırarak namazları orada kıldırmış idi. Resulullah-s.a.v-ın bir gece yürüyerek gittiği uzak mescid ise, Mekke'ye yaya yürüyüş mesafesiyle 4 saatte gidilen Cirane nam mevkideki şu anda Hayf mescidinin bulunduğu mevkidir ki, Resulullah oradan her geçişlerinde durup namaz kılarlarmış. Bunun hikmetini soran ashabına da; "BURASI BENDEN ÖNCE TAM 70 PEYGAMBERİN NAMAZ KILDIĞI MÜBAREK BİR MEVKİDİR" demiştir. Zaten Kur'anda ne Burak ne Refref ne de miraç kelimeleri geçer. Dahası; İsra suresinin 90'dan 96'ya kadar olan ayetleri ile En'am suresinin 35. ayeti miraç denen bir olayın bir beşer tarafından gerçekleştirmediğini ve gerçekleştirmesinin de mümkün olmadığını ayet net olarak ifade eder. Ayrıca Bakara suresinin 143. ayetinin beyanlarına göre Kudüs bizim ilk kıblemiz değil Resulullah'ın sadece 16 buçuk ay yöneldiği geçici kıblemizdir. Bizim ilk kıblemiz dünyadaki ilk mabed ve ilk kıble olan Mescid-i haram yani Kabe-i muazzamadır. Bunun dışında söz söyleyenler ayetlerin beyanlarına bakmadan uydurma rivayetlere gör konuşanlardır.
Hayırlı çalışmalar.
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta