Heyİstanbul!
Sana sesleniyorum sana;
Bütün öfkemi,nefretimi ve her şeye rağmen sende yaşarken,
sana olan hasretimi duyurmak için avazım çıktığı,nefesimin son damlasına kadar haykırmama gerek olmadığını biliyorum.
Çünkü sen yanımdasın,buradasın.Çünkü sen İstanbulsun.
Kaç kişiyi yetim. kaç kişiyi öksüz bıraktın bu keşmekeşliğin içinde.
Kimini ağlattın; geceler boyu senin için geldiklerine,kimini goncada soldurdun ilkbaharı göstermeden bir meyhana köşesinde,
kaybettiği iffetine.
Kiminide bir lokma ekmeğe muhtaç edip,dilendirdin sokaklarının köşelerinde.
Sen ne aç gözlüsün,sen ne doymazsın.
Sen ne belalı sen ne hoyratsın İstanbul:
Ne senden vaz geçiliyor ne sen vaz geçiyorsun,toprağına her ayak-
basanı görkeminle büyülüyor,
herkezi kendine hayran bırakıyorsun,ta ki gözlerini açıp-
kendine gelinceye dek.
Sana kim dur diyecek,kim bu şuursuz gidişine engel olup,
günden güne girdaba dönen karanlık sokaklarını aydınlatacak.
Böylemi olmalıydı yarınlarımın istanbul'u?
Böyle erkenmi solmalıydı,henüz yeni açmışken umutlarımın tomurcukları.
Geceleri düşlerimi süsleyen ve gözümde büyüttüğüm,
hayellerime sığmayan İstanbul; Böylemi bulmalıydım seni,
böylemi karşılamalıydın.
Oysa nasılda güvenmiştim,
nasılda umudumun baş köşesine oturtmuştum seni.
Öyle bir yıktın ki:En büyük depremlerden bile büyük içimdeki enkaz.Aylarca,yıllarca uğraşsalar tek taşını bile kaldıramazlar üzerimden.
İşte öyle bir yıktın ki hani öylesi..
Artık ne ezan sesleri duyulur minarelerinden nede çekiç sesi doklardan.
Çocuklar bile terk etmiş parklarını,salıncakların bomboş.
Bir kaç ağaç kalmış gölgesinde serinleyebileceğim.
Güneşi,ayı hatta yıldızları bile zor görür olmuşum,
duman kaplamiş göğünde.
Oysaki kaç şair kaç ozan seni göklere çıkardıda sen orada kalmayı beceremedin,kendi girdabında boğulur oldun.
Bilselerdi uğruna satırlarında nakış nakış işledikleri İstanbullarının böylesine
değişeceğini,adından başka hiç bir şeyi taşıyamadığını bilselerdi,
tek bir satır tek bir cümle yazarlarmıydı senin için.
Hey İstanbul!
Sana sesleniyorum sana;
Artık o masallar şehri,taşı,toprağı altın,o umudun anahtarı,
hayallerin gerçeğe dönüştüğü yer değilsin.
İçinde kalleşliği ve onursuzluğu barındıran, her türlü ihanete yataklık eden
hainlerin şehrisin.Dön de bir bak ardına; neler kaybettin o ulu görkeminden.
Keşke gelip de seni hiç böyle görmeseydim,böylesine şahit olmasaydım
kaybolmuşluğuna.
Hiç olmazsa her zaman gecelerimi süsleyen ve umudumun şehri olarak kalırdın tertemiz hayallerimin,hiç olmazsa sana ait bir yer olurdu yüreğimde
geleceğe taşıyacağım anılarımda.
Bir zamanlar İstanbul vardı diye başlamazdım aklımda kalanları anlatırken.
Bir zamanlar bir İstanbul varmış diye başlardım,
ve o İstanbul hep aynı İstanbul olurdu anlatacağım,
hep aynı İSTANBUL...
Kayıt Tarihi : 19.3.2006 14:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sedat Kocabey](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/03/19/hey-istanbul-ktb-alnt.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!