Hesapsız Kullandığım Zamanın Acısı
Ben senin yokluğunu kar tanelerinin saflığında, ayazın göğsüne yaslanıp senin sıcaklığını hissederken gökten sevda türküleri gibi yere düşen kar taneleri, titreyen bir serçenin nefesinde can buluyordu. Yılların ardında kalan terk edilişlere lanet ediyordum, unutulmaya dair ne varsa hepsini hapsediyordum beynimin kıvrımlarına.
Yalnızlın boğuk sesindeki yitikliğe kapı açmanın son darbeleriydi. Kimsesizliğim boşlukta vuran saat gonkları gibi yankılanırken hatırlanmakla hayal edilmek arasındaki gelgitlerdeyim. Seninle yaşamak için doğduğumu düşünürken sensizliğin hasretinde boğuluyorum.
Atladığım her yüksek duvarın ardında yenibaharları ummanın sevincindeyim. Her aştığım duvar yeni duvarların engelinde. Duvar diplerine birikmiş umutlar küf kokusunun ağırlığında umutsuzluğa dönüşmüş, bekleyişler ise ertelenmiş, yarınlar gölgede kalmış. Bir ışık huzmesinin zerresinde ki umutların hedefine ulaşma gerçeğini bile yok ediyor
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.