Litreden ve teraziden çalarak,
Fakirlerden gasp yoluyla alarak,
Yüreklere kinle korku salarak,
Malı, mülkü hep böyle var edersin.
Park, bahçe ve sahillerde gezerek,
Kötü kalple, göz ucuyla süzerek,
Bin bir türlü yalanları dizerek,
Toy gençleri kendine yar edersin.
Zekiyim ve becerikliyim derken,
Kul hakkını gözetmeyerek yerken,
Kamu malı gasp etmeyi severken,
Zannetme ki sen bundan kâr edersin.
Zaman gelir, gençliğin uzaklaşır,
Saç beyazlar, şakakların aklaşır,
Ömür biter, ecel vakti yaklaşır,
Bu dünyadan terki diyar edersin.
Tüm ameller göz önüne serilir,
Gözler fırlar, adaleler gerilir,
Defterin de sol eline verilir,
İşte böyle, yerini nar edersin.
(OCAK 2007)
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 14:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
EMANETE HIYANET VE AMME HAKKI Bir tanıdığı daha gerçek dünyasına uğurladık. Musalla taşında yatan mevtaya bakarken, bir an tefekkür ederek, öteki dünya dediğimiz ebedi yurdundaki yerini düşündüm. Cenaze imamının helallik dileyen sözleri beni rüya âleminden alarak, şu an yaşamış olduğumuz dünyaya geri getirdi. İmam, helallik diliyordu mevtaya vekâleten. Cemaatte son vazife olarak mevtayı iyi biliyor ve haklarını helal ediyorlardı. Allah rahmet eylesin. Ben, dönüşü olmayan son kapı musalla taşına uzanmadan evvel muhasebemizi iyi yapmamız gerektiğine değinmek istiyorum biraz. Bu dünyaya gelip tüm nimetlerden yararlanmamız elbette sebepsiz ve hesapsız olamaz. Bunun mutlaka bir ücreti olmalı. Ödememizi eksiksiz yapmışsak ne mutlu bize. Hatta, üzerine bahşişimizi de vermişsek keyfimize diyecek yoktur. Ama cimrilik yapıp hile ve dolan ile kaçamak yollar arayarak, kâr edenlerden olduğumuzu zanneden kurnazlardansak vay halimize. Yüce Yaratan’la, kul arasındaki hesaba diyeceğim yoktur. O, Rabb’imin takdirindedir. Ama âlemlerin Halik’i; “Ben’im huzuruma kul hakkı ile gelmeyin” buyuruyor. İşte en zor problem. Şahısları ilgilendiren meselelerde biraz gururumuz incinmekle birlikte nefsimize boyun eğdirerek, kullarla ikili münasebetler kurularak helâlleşmek mümkündür. Bu helalleşme; “hakkını helal et” demekle olmaz. Muhatap bilgilendirilerek ve mümkünse, karşılığı ödenmek suretiyle helalleşerek problem çözülebilir ancak. Asıl zor mesele, kamuyu ilgilendiren, muhatabı tek veya birkaç kişi olmayan, kitleleri kapsayan bir hak mevzuu ise, işte o zaman “yandı gülüm keten helva”. Gazetelerde sıkça rastladığımız; “yurdumuzda şu kadar kaçak su kullananlar var,” yine, “yüzde bilmem kaç hane kaçak elektrik kullanıyor ve bunun parası diğer vatandaşlardan çıkıyor,” gibi haberlerin muhatabı, hangi inanan kişi olmak ister acaba? Havayı sigara dumanlarıyla zehirleyenlerin dahi kamuya karşı bir sorumluluğunun olduğunu da unutmamak lazım. Babaysak; evladımıza söz geçiremememizin, öğretmensek; talebelerimizi eğitemememizin, imamsak; cemaati yönlendiremememizin, işverensek; çalışanlardan yeterli verimi alamamamızın altında hiç kendimizin kul ve kamu hakkında yapmış olduğumuz yanlışlıkları aradık mı acaba? Hesap günü var. Büyük hesap günü var. Çok büyük hesap günü var…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!