Sonbaharları hüzün yağardı,
Ankara'nın memur sağdeliğine.
Hep gereksiz bir telaşla dökülürdü,
Ağaçların sararan yaprakları.
Ben ilk Ankara'da öğrendim,
Rakıya en yakışan mezenin şiir olduğunu
Ve her şiirinde biraz sürgün koktuğunu.
Bazen eski bir tren vagonu,
Bazen de binaların azalan gösterişli kat sayıları götürürdü insanı
Şehrin sağanak acılar yaşanan,
Var oluş mücadelesi veren kül rengi varoşlarına.
Ben ilk Ankara'da öğrendim,
Kimi kısa gibi gözüken mesafelerin,
Aslında ulaşılmaz olduğunu.
Ne zaman pazarları Ankara'ya kar yağsa,
İsyankâr bir beyazlığa bürünürdü şehir
Ve karda açan 'kan gülleri'ni görürdüm.
Parça tesirli acılar yaşardı Ocak aylarında Ankara.
Ben ilk Ankara'da öğrendim,
Tek bir mum alevinin
Derin karanlıklara meydan okuduğunu.
Yeşilin en yorgun tonuyla,
Güvercinlarin kanatlarında gelirdi baharlar Ankara'ya.
Güneşin sahte gülücüklerine aldanırdı,
Ağaçların yeşermeye hazır sabırsız yaprakları.
Ben ilk Ankara'da gördüm,
Betondan bir kentin
Bir bahar güneşiyle çiçek açtığını.
Bir şehir ancak bu kadar hakedebilirdi denizi.
Bizse havuz sığlığında giderirdik,
maviye olan özlemimizi.
Kayıt Tarihi : 12.5.2009 13:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!