Hermann Hesse Şiirleri - Şair Hermann Hesse

2 Temmuz 1877 - 9 Ağustos 1962
Hermann Hesse

Tuhaf, siste yürümek!
Her çalı ve taş bir başınadır
Hiçbir ağaç diğerini görmez
Herkes yalnızdır.

Dünya dostlarımla doluydu

Devamını Oku
Hermann Hesse

'..Yaşam bir hesap sorunu değil, bir matematik formülü değildir, bir mucizedir.Ömrüm boyunca da bu özelliğini yitirmemiştir.; her şey dönüp dolaşıp yeniden çıkmıştır karşıma, aynı sıkıntılar, aynı sevinçler, aynı ayartılar. Her zaman başımı aynı taşlara vurmuşumdur, aynı devlerle savaşmış, aynı kelebeklerin peşinde koşmuşumdur, aynı konum ve durumlar tekrarlanmış, öyleyken karşımda hep yeni bir oyun bulmuşumdur, yine her zaman güzel., yine her zaman tehlikeli her zaman heyecan verici. Binlerce kez taşkın davranışlarda bulundum, binlerce kez ölesiye yorgun düştüm, binlerce kez çocuk oldum, binlerce kez yaşlı ve serinkanlı ve hiçbiri uzun sürmedi, her şey dönüp dolaştı çıktı karşıma ama hiçbir zaman öncekinin aynısı değildi....'

Devamını Oku
Hermann Hesse

Severdi karanlıkta dolaşmayı, kara ağaçların
Gölgelerinin ve rüyalarını soğuttuğu yerlerde

Ama yine de ışığa yönelen, ışığı isteyen
Şiddetli bir hasret tutsaktı içinde

Devamını Oku
Hermann Hesse

Bos siseyle bardakta
Titremekte mum alevi;
Oda soguk buz gibi.
Disarida otlara yagmur yagmakta.
Yatiyorsun kisa bir zaman icin
Üsüyerek üzgün, yatagina.

Devamını Oku
Hermann Hesse

'...Oysa şimdi bu eski ve yerde bir boşluk göze çarpıyordu; küçük dünyamda bir çatlak belirmişti ve karanlık, ölüm ve dehşet gözlerini dikmiş bu çatlaktan içeri bakıyordu. (...) Bundan böyle ne bir dal ne bir meyve koparabilecektim ağaçtan, bundan böyle dallarından birinin özgün ve fantastik mimarisini resme geçirmeye çalışmayacak, sıcak yaz öğlelerinde merdivenden inip çıkarken onun yanına uğrayarak ince gölgesinde bir an soluklanamayacaktım. (...) Yazık, ağaçlara bel bağlamaya gelmiyor artık, onlar da insanın elinden kayıp gidebiliyor, onlar da seni beni
düşünmeden bu dünyadan göçebiliyor, insanı yüzüstü bırakıp o koyu karanlığa dalarak gözden kaybolabiliyor! '

Devamını Oku
Hermann Hesse

Bazen gürültülü bir coşku anında
Bir şölende, geniş bir salonda
Aniden susup, gitmek zorunda olduğunu
Bilir misin?

Sonra yatarsın uykusuzca yatağına,

Devamını Oku
Hermann Hesse

'İşte çevrende hışırdıyor dalga; ve sen dalgasın; orman; ve sen ormansın, iç ve dış diye iki ayrı şey yok artık, kuşsun ve uçuyorsun havada, balıksın ve yüzüyorsun denizde, ışığı emiyorsun; ışıksın, karanlığın hazzına varıyorsun ve karanlıksın. Yollara vuruyoruz, ey ruh, sularda yüzüyor, havalarda uçuyoruz, gülümsüyor ve narin ruhsal parmaklarımızla kopmuş iplikleri yeniden birbirine bağlıyoruz, yok edilmiş titreşimleri mutluluk içinde diriltip sürdürüyoruz yeniden. Tanrıyı aramıyoruz artık, Tanrı oluyoruz. Öldürüyor, birlikte ölüyoruz; yaratıyor, düşlerimizle yeniden diriliyoruz, en güzel düşümüz mavi gökyüzüdür, en güzel düşümüz denizdir ve balıktır en güzel düşümüz, neşe saçan aydınlık sestir, neşe saçan parlak ışık - hepsi de düşümüzdür bizim, hepsi de bizim en güzel düşümüz. Az önce öldük ve toprak olduk. Az önce gülmeyi keşfettik. Az önce gökyüzüne bir burç kondurduk.
Çın çın sesler geliyor ve her ses annenin sesidir. Ağaçlar hışırdıyor ve her biri beşiğimizin üstünde hışırdadı. Yollar yıldız biçiminde ayrılıyor birbirlerinden ve her yol bizi sılaya götürüyor.'

Devamını Oku
Hermann Hesse

Çok yakından tanırım geceyi,
Birbirimizin düşüncelerini okuruz,
Eski zamanlardan kardeşiz biz,
Aynıdır bizim yurdumuz.

Fakat bir gün vakti gelecek

Devamını Oku
Hermann Hesse

Öldüm bütün ölümlerle ben şimdiye dek,
Yeniden isterim ölmek bütün ölümleri,
Ağacın ölümünü ölmek tahta tahta,
Taş taş dağın ölümünü,
Toprak ölümünü kumun.
Çıtırdayan yaz otlarının ölümünü yaprak yaprak

Devamını Oku
Hermann Hesse

"İnsanın en melankolik eşyasıdır bavulu;
içine acılarını tıkıştırıp koşar adım uzaklaşır."



Daha süs çamına ilişkin o ilk konuşmada kendisi için Bozkırkurdu ismini kullanmış, bu da beni biraz yadırgatıp rahatsız etmişti. Bu ne biçim isimdi böyle? ! Ama sonradan yalnızca alış­tığım için bu ismi kabullenmekle kalmadım, kendim de düşüncelerimde hep Bozkırkurdu diye niteledim onu, bugün bile kendisini niteleyecek daha yerinde bir sözcük bilmiyorum. Yolunu şaşırıp bizim aramıza düşmüş, kentlerde ve sürü yaşamında soluğu almış bir bozkırkurdu -başka hiçbir benzeti bundan daha çarpıcı niteleyemezdi onu, onun yalnızlığını, vahşili­ğini, tedirginliğini, ondaki yurtsama duygusunu ve onun yurtsuzluğunu.

Devamını Oku