.
.
.
seni göğe iliştirdiler körkütük uykum
başını her kaldırdığında hırpalandı gelişinin inceliği
ve bir uçurtma ağırlığında dağıldın dünyaya
yağmur yaralandı sarıldıkça gözlerin iğne ağacına
ve tükendi gecikmiş her akşam
saat titretti akrebi
akrep yanık kahve gibi dağladı dilinin tavanını
-gitmek etin kadar yumuşak dedi -yelkovan
-ayrılık kötü yola düşecek kadar arsız
bir o kadar çoğul o kadar ağrılı-
el salladı eskiyen yollar sır üstündeki süvarilere
beyaz atlarla sevişirken kanatların
bağırış çağırış bir ölüm dolandı boğazına
üst üste koyupta yalnızlığı
ayrılığın yüzü yok ki dönsün
bu ne fena
bu ne fena
ısın gözündeki binlerce ömürle
kim karışabilir hayasız görüntülere gebeymiş gülüşün
herkesin sarılabileceği kadardır günah
ölüm gençleştikçe unutulur
ya da sonsuz kere solar omuzlarında taşıdığın solgun deniz
dalgadan elbiseler giyer yaralı martılar
düşübozar
.
.
.
Kayıt Tarihi : 10.1.2010 22:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Böyle saçma sapan yazıları günün şiiri seçip, tekrar tekrar yayınlamak yerine, keşke sitedeki kayıtlı olan iki milyondan fazla şiirin içinden şiire benzer bir şiir seçseydiniz sayın jüri.
Zira ısıtıp, ısıtıp ısrarla servis etiğiniz bu yazı sabah sabah içimi kararttı.
Saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (17)