Dumanı üfledi dudaklarının arasından, griliğine bakarak uçuşan ve herhangi bir yere giden herhangi bir şey gibi.
Kasvetli ve siyahtı gece ve tüm kasvetli ve siyah geceler gibi bir hikayeye gebeydi varoluşunun sebebini henüz kendisinin bile bilmediği.
Öyle sıradan bir an’ın, buyurganlığı ve sokulganlığı olmadığı zamanlardaki gibi sıkılganlığıyla açtı perdesini.
Herhangi bir şeye ait hiçbir şey gibi veya hiçbir şeye ait herhangi bir şey gibiydi etrafındakiler; bir sehpa üzerindeki boş su şişesine, bir başka masada bitmiş birkaç sigara paketine, damlayan bir musluğa, yerdeki bir uzaktan kumandaya, birkaç boş bardağa, ortalanmış bir kitaba, şekilsiz şekilleri barındıran bir duvarlar silsilesine baktı bir süre ve bir sigara daha yaktı. Dinlediği şarkıdaki aynı sigara yakışla, her ne kadar aynı sigara mı diye düşünse de çoktan yeni bir nefesini almıştı bile.
Bir hikayeyi hikaye yapan imgeleri düşledi tek tek veya hepsini aynı anda.
Değişen tek şey birkaç paragrafın eksiliği veya fazlalığıydı. Gündüzleri veya geceleri yolda yürürken, bir vitrine bakarken, başıboş bir şekilde herhangi bir yerde içkisini içerken gördüğü ve düşündüğü veya düşünmediği “şey”lerin fazlalığı veya azlığı gibi geçip gidecekti nasılsa. İmgelerin ne gibi zorunluluğu vardı ki hayata dair; tanıma, dokunma, tatma, öpme, sevme, düşünme, korkma veya benzerleri gibi, bir şarkıya, bir damlaya, düşen bir yaprağa, rüzgarda savrulmaya veya herhangi bir afişteki bir bakışa veya herhangi bir bankta oturan kadının kucağındaki dergi puntolarına veya Karaköy’ deki, Tünel’ deki köhne sokak aralarındaki herhangi bir pencereye gönderme yapmaya dair.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Moruk her zaman bir numarasın.. Canımsın .... :)
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta