Şuandan itibaren terk edilmiş bir kadınım ben...
Tek parçam var... Tek ayağım, tek kolum...
Boynum sürekli uzaklaşıyor benden
Saçlarım desen daha bir kızıl daha bir asi
Bu bir bıçak kesiği bile değil, daha acısı
anlıyor musun
Duymayı bıraktığım şu saatler içinde
Damarımdan nefes alıp veriyorum
ve görmüyorum
Uykusuzluğun en devrimci hali bendeki
Yüzmeyi bırakmış, kendimle yüzleşmeyi bırakmış, karın ağrılarını küçük bir kutuya hapsetmiş biri olarak söylüyorum
Bir sakızı baloncuk şeklinde
çiğnemek yerine
yutuyorsun
su aygırı olmak gibi birşey bu
Hergele
Bundan böyle bütün kaburgalarımı ve üzerime giydiğim bu çıplak şeyi
bırakıyorum
Bundan böyle
en büyük vebalim şiir olsun
Bazen işte, bazen insan geriye doğru giderken
bir mekaleyi yazar gibi okuyorum
Bu anlık bir mesafe olacak iş değil biliyorum
Düşerken kaldırıyorum genelde kendimi
Sonra, sanki bütün dualarda yerini bulmuş
bir lacivert gibi seviniyorum
Sızlayan bir diş etinden
çıkartıp içime attığım tek yeminim bu
Ah! Göğsündeki düğmeyi söküp diğer yanıma çelme takan ispiyoncular
kuyruk acınız mı var?
Siz de buyrun!
Burası etli bölgem, diğer yanlarım hep kemik
Böyle bir sevgili belirsizliğinde
şiir uzatmak gibi bir şey
O'onu seviyor, o' onu seviyor muş gibi seviyor
Aşkı becermek de önemli bir konu
gibi duruyor
Ama ben şiir okumak diyorum ona
Onlar ne bilsin,
benim kendime yeminli bir dönüş olduğumu
Benden uçmamı istiyorsun
Hergele
Sonra düşmem abuk birşeymiş gibi,
yürümekte olan bir çuvaldızdan ibaretmişim gibi günün içine
dağılıyor herşey
geceleri hep tekrar eden diş ağrımdan ziyade midem de bulanıyor
Bu bir besmele sonrası oluyor bana
Kalbimin olmayan kemiklerini
saydığım o anlarda
masaya bir tekme
Bütün vozo
param parça
Hep rahatsız olduğum ve hiç konuşamadığımız şey bu
çok ses
Bunlar hayatla hiç ilgisi olmayan bir tür entelektüel üçlü
Arada onları da uğurlamak gibi kafiyeli cümleler koyuyorum şuraya
Beğenen alsın, beğenmeyen iğne deliği açsın diğer pencereye
bana ne!
Hem bana benzeyen kaç kadın,
içine su döker
Zaten bu sesini hiç sevmiyorum
Süslü kadın loşluğunda ve içi hiç açılmamış
bir kitap ağırlığında
Kapı çalıyor
ben lavoboya koşuyorum
Aynada bürkülen bir insan oğlu
Kül duasına bile çıktım bu yüzden
İki, parmağımdan biri kusurlu
İki, saç telimden biri beyaz
Kuş sesleriyle yıkadığım sabahlarım olsun isterdim
Rüyalarımda tek derdim halikarnasta bir öğlen yemeği yiyelimdi önceleri
Ve akşama çay kalmamışsa vurup kafayı demleyelim
iki
Hergele
Ne olacak ki
Kaburgalarımdaki bu ağrıda aşka dahil değil mi sonuçta
Ve biz
aynı kumaşın
bezginleri değil miyiz sevgilim
Çayı şekersiz içmeyi öğrendiğim o üç yıl boyunca
camdan kırıntıları bıraktın kuşlara
çiçekleri sevdiğim gibi kimseyi sevemedim
Özlediğim yanlarıda vardı İstanbul'un tiksindiğim tek kalabalıktı içimdeki yalnızlığa kafa tutan
iskambil kağıtları
Piçler iyi oynadı
Yosmalar iyi kıvırdı
İçimdeki tül açık kalmış diyen annemden
Yediğim o tokat kadardım
Fazla oldum... Fazla geldim...
Dünya bana ağır geldi... ... Ben düş çürüğüyüm çünkü...
Çünkü benzeri olmayan bir şiirde durdum... Ne diyeyim...
Hadi tıklayın kalbimi
Hangi pişmanlıkla yüzleşeceğimi söyleyin bileyim...
Omuzlarımda bir dünya var
Hergele
Sürekli aynı yerden geçmeyi seviyor insanlar
ve gidenlerden
Çıkan zıııırrrrrrrtttt sesi!
Aynı yaradan
üzeri açıkta kalmış bir reçel kovozunun içinde parmak atmış
ağzıma bal veriyor,
güya şair olacak pezevenk!
İyide ben reçel sevmem ki
Ben uykusuz kaldığım her yara için
bazı şiirlerin, içini açmış biri olarak
burada duruyorum
Ellerimi bile kaybettim anlıyor musun!
ve vücudumdaki duyu organlarımın bir çoğu duygusuz organ
Şimdi, o çok merak ettiğim kıbleyi gösterin
bana
Eğilecek yanlarımdan da bulunsun istiyorum
Ve sonrasında
İnsan etide çok ağır oluyormuş dediğim anlardan
çıkarak
adını yenilmek diye koyduğumuz birşey olsun istiyorum
Tek düzeyim ve göğe salıncak asıp atlayamıyorum artık
koşamıyorum
Süründüğüm bir düzenden
yüzüme kuşları çizip
uçmayı denediğim olmuştu
Şimdi o kanatları bile koyu bir lacivertle boyuyorum
Adına da büyütmek diyorlar
Ben küçülüyorum
Bak, ve gör en kıymetlim dediğini
bir ine deliğiyle eş değerim şimdi
Ve eminönünde her sabah tekrarlayan bir ağrıyla birlikte
içtiğim portakallı kazoz kadar
Hergele
İnsan elini taşın altına sokup, duvarlara
bağıracak kadar da
dilsiz olabiliyormuş meğer
Ve herhan gibi bir şiirde, aynı bir resim olduğumuzu düşün işte!
Bakarken bile
içimdeki ağrısız bölüme,
ben böyleyim diyebiliyorum
Düşün ki bu şey
kalbin İnce bir noktasından azalarak kopuyor ayrılıyor
Keşke dünyayı yeni keşfetmiş iyi bir insan olarak kalsaydım
Takma kirpiklerim, takma bir kalbim, ve rüzgar geçirmeyen bir ciğerim olsaymış keşke!
Benim bir arara gelemeyen en iri gövdem sendin
Tıpkı, bitmemiş yeminlerim gibi
Ne çok şey değişti
Saçlarım gibi
Yüzüm gibi
Ellerim gibi
Böyle bir şey koparak incelerek akıyor...
Sürekli akıyor... Sürekli acıyor... Sürekli azalıyor...Sürekli sızlıyor...
İçimden içine dolanmış ; iki kol... İki gövde iki ayak ...
Gerisin geriye; akıyor... akıyor... akıyor...
Yağmurun sesi
gittikçe uzaklaşıyor
Bitiyordu...
Bitti.
Özge Özgen
Kayıt Tarihi : 25.12.2020 22:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!