Kızgın kumunda yana yakıla, yalınayak yürüdüğüm çölsün sen...
Muhtacım bir yudumuna da bana haram, bana yasak, buzdan bir gölsün sen.
Kıyamam koparmaya, koklamaya… dokunmaya kıyamam...
Gönül çölünde ateşle çevrili; bembeyaz, gonca bir gülsün sen!
Cihanı dolaştım efkarımla yorgun argın, gelip gözlerinde durdum ben.
Bir hayaldi belki, belki bir rüya... Gözlerinde cennetten bir saray kurdum ben.
Kapattım gözlerimi ışığa; nefsimi nefese, kulağımı sese kapattım.
Sende buldum en güzel mevsimi... yemyeşil baharı sende buldum ben!
Zamansız ölüm gibi, kabul olmamış dua gibi zordun sen...
Kolay kıldın imkansızı o meltem sesinle, “Nerdesin” diye sordun sen.
Ruhum; koşmak isterken ruhunun yanı başına, rahvan...
Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği, doğrudan bir kordun sen!
Ey ruhumun neşesi, ey yangınım, senden evvel hiçtim ben...
Görünce gözlerinde suretimi, sevdanın gözyaşını içtim ben.
Ne adım kalsın isterim senden sonraya, ne de bir an ömrüm;
Maddeden, manadan, her demden, benden geçtim ben!
Herkese meçhul, sana malum... İçimde büyüyen bir sırsın sen...
Gözümde hayalin, gönlümde sevdan... Zihnimde adın, sersin sen!
Bakma bana acıyan gözlerle, üzülme bu Mecnun halime,
Aslıdan öte, Leyladan ziyade, en mukaddes aşk, sensin sen!
Tezatlara boğuldum hasretinle, tenere yalnızlığıyla doldum ben.
Kalabalıklar ortasında yapayalnız, gün ortasında kapkaranlık oldum ben.
Yaşamak isterken doludizgin, gamzende şen bir ömrü,
Yağmalanmış bir şehir gibi tenha, ıssız ve de sessiz öldüm ben!
Yüzüne her baktığımda, elini her tuttuğumda içimde yanan harsın sen...
Zemheride açan kardelen, temmuz sıcağında karsın sen!
Adın yok, sanın yok, yok bir tek anımız ve yok bir tek ân’ımız;
Kimse bilmez, bir tek biz biliriz sevdam yarım da olsan Yârsın sen!
Zindan gecelerde asude bir gül yüzün, gecelerce rüyalarda gördüm ben.
Sevdana düşeli düşlerimi, gülüşlerimi... En izbe kabirlere gömdüm ben!
Karanlık şafaklar bekler her gece yollarımı, pusu kurup aydınlığa...
Zaman akar iki yanımdan, istemem yarın gelsen... Dündüm ben!
Yanındayken özlenen, özlendikçe kahreden acı bir demsin sen...
Yıldızdan, aydan ve ışıktan uzak gecelerde, üstüme örttüğüm damsın sen!
Hayalin belirince gözümde, gönlümde aydınlanan bahar sabahı...
Yokluğun gelince akla; yakan yıkan tarumar eden bir gamsın sen!
Her zerremde adın mahpus, pencerende serin esen yelim ben,
Her damlamda sana çağlayan, gah sakin gah hırçın akan selim ben.
Vesselam benim Cennet gözlüm, pinhan sevdam, ah’ım... vesselam;
Yanmaya meftunuz bir ömür... sen bensin, senim ben!
Gökle yer kadar uzağız; gökle yer kadar yakın... Ufukta incecik çizgisin sen.
Vuslatından geçtim, hasretin de güzel... Hayaller içinde izgisin sen.
Tüm şiirler sana yazılmış sanki, tüm dertler sende; hasret, keder, elem...
Sevdan en hazin şiirin en dertli mısrası; kulağımda hece hece ezgisin sen!
Her Zaman Bu Ayarda!
9 Ekim ‘22
Çizgili Mavi
Kayıt Tarihi : 14.10.2022 09:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevdaam; Yanmaya meftunuz bir ömür... sen bensin, senim ben!
![Çizgili Mavi](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/10/14/her-zaman-bu-ayarda.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!