“Güller ömrüne gül ömrü katar,
Uzun kış gecelerinin günleri yetim…
Sobalar kurulur, kestaneler patlar…
Seni üzmek değil benim niyetim;
Doru atlar durmaz, koşarken çatlar…
Kaldırımlarda, portakal kabukları…
Yüzün solar, ümitlerinse kurur…
Dalından düşmüş güz yaprakları,
Loş ışıkların altında durur…
Nehrin kolları hırçın ve korkusuz…
Bin sitem gizlidir bir tek ahında,
Uçurtmalar saldığın göklerin sonsuz,
Özgürlüğe koştuğun gecenin sabahında…
Yollarda ışık cümbüşü ve lüks arabalar,
Aralanır pencereler sıcağı yola akar…
Sokaklar, çocukların bakışlarıyla ıslanır,
Bir Kasım rüzgârı ki yüzünü yakar…
Maskelerle gezilir gel de ruhunu onar,
Bir sen misin özleyen baharı kara kışta?
Alnına bir öpücük annenden gelir konar,
Bir kedi yanına usulcacık sokulur,
Ateş böcekleri dolar o soğuk akşamına,
Yılın ilk karı kirpiklerine dokunur,
Sıcak bir çay eşlik eder tükenmeyen gamına,
Ellerinin sıcağında erir kardan adamlar…
Erciyes minareler arasında kubbe gibi durur…
Camii çıkışı, Perşembe pazarına huzur dağılır…
Kar taneleri düşer açık alınlara,
Helal kazancın onuru dolunaydan sağılır,
Yorgun babaların alnına vurur…
Çiçekler günden güne büyür,
Kirli yağmurlar altında ıslak bir gururla…
Sarı lalelerin boyunlarına veballeri,
En sığ yerlerde günebakan gözyaşların var,
Suların yüzünde Şehrazat’ın elleri…
Bir nergis bin hüzünden doğar;
Kendine hayran olan beğenir mi elleri?
Paylaşılmaz bilirim gurbet geceleri…
Gözlerin hasret denizine inciler katar,
Gökkuşağı silinir ufuktan renklerin nabzı usulca atar…
Kelebekler vazgeçmez kanat çırpmaktan,
Gökyüzü daralır, günler kısalır…
Akşamın sihri de çabuk kaybolur,
Geceye yelken açar gözlerinden yakamozlar,
Ruhum kalbinin mehtabında boğulur…
Güller ömrüne gül ömrü katar,
Uzun kış gecelerinin günleri yetim…
Sobalar kurulur, kestaneler patlar…
Seni üzmek değil benim niyetim;
Doru atlar durmaz, koşarken çatlar…
Yelelerim Erciyes’ten emanet bilmiyorsun,
Ayaklarım kirlenmez o mermer taşlarında…
Ne buldun şehirlerde dönüp de gelmiyorsun,
Tüketiyorsun kendini klavye tuşlarında…
Sakın yere düşürme gözün yaşı incinir,
Zülfünün tellerinde kervanlar katar katar…
Düştüğüm kuyulardan kurtarır kirpiklerin,
Eller değer bilmez bir pula seni satar…
Soğuk kış gecelerini efkârınla boyadın,
Parklarda yapayalnız gezdin gören olmadı…
Adın gurbet öyle mi demek hasret soyadın,
Yalnızlığını yudumla daha vaden dolmadı…
Ayakaltında kaldı demek düşlerin,
Rüzgârlara emanet sırların unutuldu…
Yaralar denizleri masmavi gülüşlerin,
Sanma ki gözlerim ah gözlerinden kurtuldu…
Bir çocuk coşkusundan örülmüş parmakların,
Yıldızların kayıp düştüğü yerde midir saçların?
Gecenin ellerini tutuyor yağmur dudakların,
Rahmetinle yaşıyor bilmez misin açların…
Sensizlik ki meltemden fırtınalar çıkarır,
Yangınında kalınca nefesim de üşüyor…
Kaybolsam da yollarım yine yanına varır,
Yüreğim bir karanfil hep kapına düşüyor…
Bilirim ki sen hala sokakların kolunda…
Kırılmış billur kâsen, yanaklarında ateş...
Sen gecelerdesin oysa ben senin yolunda…
Göreceğim sonunda,
Doğacak elbet güneş…
Yoksa bir serçe gibi yalnız mısın dalında?
Güller ömrüne gül ömrü katar,
Uzun kış gecelerinin günleri yetim…
Sobalar kurulur, kestaneler patlar…
Seni üzmek değil benim niyetim;
Doru atlar durmaz, koşarken çatlar…”
Kayıt Tarihi : 26.12.2014 15:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Burhan Kale](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/12/26/her-yerde-sen-42.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)