Her yer düşlerle sarmalanmıştı.
Yıllar sonra nice sevinçlerin yaşandığı, ummadığım anlarda mutluluklar paylaştığım evimin kapısındayım. Hiç yaşanmamış gibi her şey o kadar uzak o kadar yabancıydı ki, bir zamanlar kucaklayan, barındıran, ısıtan yaşadığım o eve ait olmadığım hissiyle yalnızlığı derinlerden duyumsadım. Adımların tıkırtısı ürkütücü ıssızlığı bastırsa da, her şey düşlerle sarmalanmıştı.
Dışarıdan içeriye ışık sızmaz olmuştu, pencere aralığından içeri esen soğuk rüzgâr, duvarları eşyaları yalayarak, her yeri ürpertiyordu. Bakımsızlıktan, ilgisizlikten tüm eşyalar biraz daha eskimiş rengini, sevincini kaybetmişti. Ağır bir toz kokusu sinmişti her yere. El emeği göz nuru danteller, kanaviçeler sararmış, süslediği dolaplarla birlikte toza bulanmıştı. Zaman; istediğini aldıktan sonra yanından hızla uzaklaşan bir çocuk gibi geçmiş, her şey biraz daha içine kapanıp yalnızlaşmıştı.
Hayatın ayaklarımın altından nasıl kayıp gittiğini, zamanın her şeyi nasılda yuttuğunu daha iyi görebiliyordum. Aynaya yansıyan yüzlerin, bulutlaşmış gözlerin, nasılda tanınmaz hale geldiğini, ağaçların, çiçeklerin, eşyaların sıfat değiştirerek nasılda gizemleşip, korkutucu şekillere büründüğünü seçebiliyordum, her şeyin eskisinden çok daha farklı algılandığını ve önem sırasının değiştiğini boş duvarlara bakınca daha iyi anlayabiliyordum.
Karanlığın eşyaları seçilmez hale getirmesiyle, solgun ve bezgin hava her yere hâkim olmuş, düşler biraz daha belirginleşmişti. Söylemekte geciktiğim sözcüklerin çok derinlerden içimi acıttığını hissedebiliyordum.
Bilinçaltımda yaşadığım düşlerin, gerçekle hiçbir alakası yoktu artık. Evden dışarı çıkıp, kapı zilini çalmayı ve onun kapıyı açmasını beklemeyi içimden geçirdim bir an. Kapının açılmayacağını bildiğim halde, zile bir daha yavaşça dokunacak ve en azında kapı eşiğinde beklerken, onu görecek olmanın heyecanını yaşayacaktım.
Kapı açılacak, içerden yüzüme hafiften bir meltem esecek, yosun kokan derelerin serinliğini yaşayacak, uçsuz bucaksız steplerden kurumuş bitki kokuları yayılacak, beni beklermişçesine gülümseyerek, yanağını, yanağıma yaslayacak, elleri saçlarımın arasında gezinecek, soluğunu soluğuma geçirecek, sevilmenin mutluluğunu yaşayacaktım.
Ne yazık ki, bütün bunların olması mümkün değildi artık, hiçbir hayal, hiçbir düş kar etmiyordu. Ne kapı çalınacak, nede derinlerden ayak sesleri işitilerek, kapı açılacaktı. Ne akşamları yollar gözlenecek, nede hala ayak izlerimin durduğu yollarda belirecektim. Ne gözlerim yollarda kaldı diye sitem edilecek, nede, saçlar okşanarak, meraklanma geldim işte diye, teselli edecektim.
Ona ait her şey geride bir siluet olarak kalmıştı. Tüm eşyalar, tüm konuşmalar, tüm sevişmeler, tüm anılar, tüm yüzler, eski zamanlardan kalmışçasına biraz daha düşlerle sarmalanmıştı.
Kayıt Tarihi : 16.10.2018 09:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beğeniyle okudum
TÜM YORUMLAR (2)