Bizleşemeyen bu benlik,
anarko feminist çizgilerini derinleştirirken…..
coğrafyasının tabanında ılık ılık esen geyşalığı nasıl taşır?
nereye götürür? neyi bekler bilemem…
Doğa tüm verdiklerini geri alıyorsa
ters düz edip temelini su yüzüne çıkarmak için neyi bekler…
çünkü her sus bir gün sesini duyurmak için biriktirir kendini…
Belki bundan en eski yapıları ortaya çıkarınca
en çok mezarlıklar ve tiyatrolarla karşılaşıyoruz….
belki de her şey ölümle başlıyor ve bize özümüzü fısıldıyor gizlice…
Ölüm tanrısı siren ona atfedilen müziği beğenir mi? acaba…
yada sağlık tanrısının kızı hijyen bizim temizlik anlayışımıza güler mi? …
çünkü dışımız temizlendikçe
içimiz kirli çamurlu bir batağa dönüşüyor
ve başkasının görüntüsünü ve doğasını küçümsüyoruz…
biz bu oluşumları gezerken..
kendimizi duyarlı sayıyorken nasılda gülüyor bize görünmez izleyiciler…
Bu nedensiz iç çekişlerle yapılanmış bir ev…
tadilat gerekmez…
sorgusuzdur oluş…
anlaşılma beklentisi yoktur…
siz hep bakakalışınızı yazarsınız ancak…
birikim ve karşı duruş diye…
bir köy yerine döner insanın iç coğrafyası…
çok katlılık ağır gelir basınç oluşturur kalbine…
içinizde bazı ertelenmişliklerin patlayıp yerlere sıçramışlığı…
artık odaklanacak konu bulmak zor…
her şey bir dikkat dağınıklığı…
bu yeşil çatı görüntüde hareketli bir magma
Gözümüzün yoğun yeşilde kırmızıyı araması birazda bundan…
oysa eskimişliğimizi korumalıyız…bakım gerekir geçmişe…
kimse çürümüş bir koku istemez mesela…
sadece unutmak sanıldığı kadar kolay değil
o bir yerlerde yolunu bulup sürdürür macerasını içinizde…
benliğinize kendini hissettirmek için zorlar zayıflıklarınızı…
yarım yamalak davranışlar bunlar…
neden emin olabilirsiniz ki varsa yoksa komplekslerimiz hayat…
Kayıt Tarihi : 21.6.2007 10:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)