Otursam yazsam diyordum saatlerdir, neyi yazmam gerektiğini bilmeden. Bazen olur bana böyle. Birşeyler yazılmak üzere kendini dayatmadan önce, tutulma yaşarım bazen. O zaman voltaya başlarım küçük odamda, tıpkı cezaevindeki gibi. Şairin dediği gibi, cezaevi kafamda mı benim, ya da her yer cezaevi mi artık, bilmiyorum!
Birşeyler, ama mutlaka iyi birşeyler gelmeliydi aklıma yazılmak üzere. Ama gelmiyordu işte. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Ne bir ses ne bir soluk vardı, o iç dünyamda. „Bir ben vard(ı) bende benden içeri“, ama o benler hep böyle istifli mi olacaktı? Bir ben hep içre mi kalacaktı bende? Bilmiyorum.
Belki de ben meseleye yanlış bakıyordum. Bakış açımı değiştirmeliydim.
Zihnimin yolları nereden başlıyor, hangi güzergahları izliyordu? Otobanları, yan yolları, çıkış ve girişleri var mıydı?
tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne...
İşte hepsi bu...
Hayallerini yak,evi ısıt.
Gideceğin en büyük oda arka odan.
İçerden sesleri geliyor annenle babanın,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta