Her Şey O İse Şiiri - Mustafa Kemal Erdoğan

Mustafa Kemal Erdoğan
355

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Her Şey O İse

kalemi uzun olmayanların kelimeleri kısa kalır ömre,
yazdıkça delirir kurşunlar,yüzündeki izleri silmez hiç bir silgi...

dar geliyorsa yeminler etmeyeceksin yüreğinden,
Allah bilir gözlerindeki ihanetin şuursuzluğunu...

omuzumda başın eksik kalsın,
sıcaklığına ihtiyacı yok ellerimin,
kim derse desin,
için için kendini yersin edepsiz sofralarda...

kötü konuşmak istemem,
kötü değilim,
konuşma ihtiraslarında ciğerlerim yansa da dudaklarım mühür vurur sevdaya......

vicdanıma bir daha koymayacağım seni,
elalem ne derse dünya o kadar döner başucumda,
her yerde,her şeyin içinde kalmadı bir tek silüetin,
öyle yazılmış diye böyle oynama dikine gittiğin burnun piyesini...

ezbere sevmiyorum ben,
basit akıl oyunlarımın hasret prangalarına demir olamazsın,
zincirler gibi ağır olan sen misin sanırsın?

muhteşem bir filmdin,
sabun köpüğü ibarelerinde uçtun gittin,
unutuldun...

bazen kelimesine takılıp kalmaktan kırmaya çalıştığın kemiklerin tozları dağıldı,
keşke benim sözlüğümde hiç bakmadığım anlamsızlardandı...

sevdim,yine seveceğim,hep seveceğim kalemlerim kırılsa da...

beni anladığın gün kalkacaksın mezarından da kim sulamış anlamayacaksın çiçeklerini...

SANA GİDECEK YOLLARIN ÇİZGİLERİNDE DOLAŞMIYORUM,
aklımı bozdum ama senle değil...

çizgilerin de suçu yok sadece yollarına asılmış beyaz tebeşirlerin kalıntısı...

en uzun kelimelerimi senden uzaktayken yazmıştım nöbetlerimde,
ne zaman tüfek bıraktım o zaman kurtuldum azabından AŞK'ın,
sözle anlatamadığım volkanlar,ummadığın anda patladı, sen kaçtın...

kaç ederdin gözlerimdeki ateşlerin parlayan alevlerinde ben de bilemedim...

ismini hecelememe gerek bırakmadan yüreğimdeki odacığa ettim misafir,
ne umduğunu yedin, ne de bulduğuna şükür ettin...

tatmin olamadığın meyli akşamların ertesinde yanımda uyandın,
yılanlar bile kıvrılırken tıslar azıcık...

elden bir şey gelse alırdım affetmelerin saçmalığında da olsa,
yalnızlığımı aldım yanıma bir de miniğin saç kıvıran parmaklarını,
haksızlığına teşekkür edecek kadar zalim değilim öz sevgilerimin ışığında...

etmiyorum veda,
elimle çizseydim bu kadar düzgün olamazdı yüreğimin AŞK kıvrımları...

her elmanın yarısını sana verdim,
ısır ısırabildiğin kadar kalbimi,
denemekten suçlanırsın şeytanla aşk yaşarsan,
yasak olanı dişlersen ölmeyi düşlersin...

düşleme,
öl,
ben yine sularım kara çiçeklerini...

takvimdeki salıncakların zamanı bellidir,
bir aşağı,
diğeri yukarı,
ha şimdi duracak dediğin zincirler sardığında seni yalvarırsın yaradana...

indirin beni,
indirmez kimse senden başka kalbini hak edenin ayak uçlarına,
hüznüne yenildiğinde gözyaşların sana kucak açar sadece...

hangi şafağa dönersen dön yüzünü ben olmayacağım perdelerinde,
camlarında buğu olmayacak sen geç uyanıyorsun sevdalardan,
sanıyorsun ki ben sussam melekler vurmaz yüreğine...

sevi esrarında hiç bir çalgının sesi oynatmaz insanı,
sönüyor ışık,
yıldızlara bakıp ay sanırsan meylerin sarhoşluğunda,
hiç bir gönül mehtaba çıkamaz su olmayan sandalların üzerinde...

huysuzluğundan değil ruhsuzluğundan sıyrılır yüreğim,
çocuklar da huysuzdur bazen ama sevmekten ölür insan gözlerindeki gülüşten...

ruhsuz çocuk mu gördün kıyamet misali gülüşlerin ardından...

vay haline senin,
acırdım zalim olmasa ellerindeki bıçaklar...

kıskanamıyorum bile seni,
gıpta edilmeyecek kadar kara bir yüreğin ardından koşmaz ayaklarım,
taş gibi kalbin,
neden başımı sert kayalara vurayım ki bile bile ?

ne yanyana olalım senle ne de karşı karşıya,
a r a l ı k kalsın harflerimiz sonsuza kadar kış aylarını hatırlatan duygularla,
şimdi EL veda eder belki şerefsiz sevgilerine,
alevlerini alıp gider mi şeytan dediğin kuyruklu kırmızı cüce...

ne yılarım ne de tükenirim duasını ettiğim miniğin gözlerinde erimeye,
ne ateşsin sen ne yılan ne de kurbağa,
öpmem bilmediğim bataklıkların sakinlerini...

prenses olsan beyazlar içinde kalırdın,
cadı mısın ki siyahlar giyersin her zaman...

sensizlik öldürmez bensizliği,
kimsizlik aşık olunacak bir ibare değildir hayatın körpe saatlerinde,
yan kaderine diyecektim ama sen çoktan dibine varmışsın cehennemin...

dayanamam ama ölmem,
hasretin tilki kuyruklarında avcı olduğum zamanlara gülümserim,
muradıma ereceğim o benim göbek adım...

fikir adamı değilim,
zikir de ederim
ama
AŞK'ı kucağımdan indirmem yoruldum diye...

bilmem kaç şairin bilmem kaç satırında saklanmaz duygularım,
altı kat çıktı yuvasından canımı verdiğim,
canımı verdim olan bu...

sahi ahlak derdin değil senin,
çözümü belli zamanlara kurmadığın saatler yeterince döndü yerinde,
biraz önce çaldı hayatın zilleri sen duymadın,
bize üzülebilirdim dengi olsaydın aşkın...

diz üstüne çıkmış etek boylarında edeple dua edilmez,
başını örttüğün sevdanın asıl rengine boyanmış yazma değilse...

danteller gözlerin nuruna feda etmiş kendini de bilmez yüreğini rüzgara salan çıkarına aşkını heba etmiş tapınması olanaksız sevgiler...

her şeyin acısını çıkar sen alev saçan gözlerinle,
sabahla mahvettiğin sevdalara kadeh tokuşturduğun yasak ELlerle,
suçlamam seni,
bütün günah şeytana ait....

beklediğin yeni dünya düzgün dönmez bilemezsin,
bilirsin belki istemezsin anlamak,
korkundan ağlamaya vaktin kalmazsa iter seni minik parmaklar,
ben ceplerimdeki boşluklarla bile gösteririm yeşillikleri o yüreğe...

sonu gelse de günü bitmez titremelerin yüreğimde,
geri gelmesin ayakların basacak bir yürek yok burada,
çılgın neylerin ağlamaklı seslerinde ben hiç gözyaşı dökmem bitirdiğim gönüle...

ney ağlar,
ben bağlarım gerçeğine düşlerimin yalnızlığını,
o kadar zararın olsun varsın,
bi daha ellerimde olmasın sıcaklığın ki miniğime ömrümü vereyim...

AŞK tüketemez beni,
tanınmayan sevgiler gibi yazılmaz efsanevi sözlerim,
pişman olanların cümlelerimde hep olumsuzdur anlamları...

bu dünyanın en eski değil ama en çok merak edilen sevgisini yazdım,
her bir eziyetinde yürek parçalayan kırbaçlar savruldu,
ayrılığa yalan uydurmam ki ben,
ayrılırsın sen gidersin AŞK baki kalır bedenimin minik hücrelerinde...

hüngür hüngür ağlamaktan yüreğim şişer gözlerim kapatır kendini,
hangi yolda kaybetmişsen seferini orada yükle develerini,
bahar bu esmez rüzgarlar,
yerime birisini koymaya çalış bakalım tamamlanacak mı haritaların...

hayatın manasına büyütemediğin çiçekleri bırakma,
sulayamadığın yaprakların güneşe yüzünü dönmesini bekleme,
başka pencereden bakarken yaşamına,
alır giderim kenarından kokulu manolyalarını...

kendin yazdın,
yüreğin bozdu,
gözlerin baktığını bulamadı yüreğin kenarında,
aramadığın yer kalmaz,bulamazsın
''benzemez kimse sana'' şarkıdır gerçekten sevenlerin söyleyebildiği...

ben çok söyledim de nakaratında kayboldu AŞK'ın sihiri,
hiç bir tavşan çıkmak istemedi ihanetlerin perdesine...

sanırım,
sandım,
sanıyorum böyle değildi sevginin parladığı ateş,
yanıyorum sandım,
yandım,
yanacaktım çok daha fazla,
cehennnem zebanileri vurdu başıma uyuyacakken...

çetrefilli AŞK'ların arabesk çalar melodileri,
sen nerede olursan ol,
ben buradayım,
burada kalacağım,
sinecek sevginin keskin kokuları üzerime,
doğru olan çizgiyi silmeyecek kalemimin tepesinde duran çıkıntı...

'Aşk her şeyi affeder mi?'
her şey sensen değil de,
''O'' ise önünde diz çöker eğilir sürünürüm
minikliğine aldırmadan yüreğin...

Mustafa Kemal Erdoğan
Kayıt Tarihi : 17.3.2018 21:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Kemal Erdoğan