Her Şey Bir Hiçle Başladı

Muhittin Bulut
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Her Şey Bir Hiçle Başladı

I.

'Gel, gel, daha yakın gel!
bu yol vuruculuk ne zamana kadar sürüp gider?
mademki sen, bensin, ben de senim.
artık bu senlik ve benlik nedir? '
dedin efendim.
sustu martılar denizlerden yükselerek sustu göğe doğru
göğe doğru boşluklar arttı, arındı suretlerden sema
kâinat ermek istercesine derin bir manaya
birden ezanlar aktı minarelerden
aktı gökten suskunluk, karıştı suskunluğa diller
rengarenk oldu çiçekler
sen ve ben yok artık lügatimizde
Evs ve Hazrec kabileleri yok artık
kıyamdan secdelere omuz omuza kalan biziz
kalan biziz artık kardeşlik şiirleri okuyan
biz bir ormanda aynı ağacın dallarıyız artık
anladım bütün renkler sende/ hep sende/ yalnız sende
bütün kapılar sende ardına kadar açık
önce inceden inceye bir sükût kaplar bedenimi
bir heyecan, bir sızıdır damarlarıma sızan
ve dilime saplanan her şey bir muamma:
sana geldim ya Mevlana! sar beni, kuşat kendinle
geldim geldim ayağına, yara sende, merhem sende.

görünce göz, kelimeler değince tene
ten gönülden ne kadar kaçar/kim anlar/ neyi kim bilir
iyi niyetler geçer mi günahkar bedenlere
abdestsiz çehrelere hoşgörü siner mi?
ellerimiz arasındaki kardeşlik akar /gözümüzden
gönlümüzden akar /kim anlar/ neyi kim bilir
harfler elimde saklı, ağzımda birikti cümleler
bir manaya henüz girdim, kekeme oldu dilim
suretlerden vazgeçmedim daha kapının eşiğindeyim
sen girince dünyama, bildim kendimi /bende dirilttiğim seni
titredim atlar gibi uykusunu böldüm bedenimin
ve bulunca seni ruhumun yalnızlığında
sığındım ürkek bir çocuğun bakışlarıyla
sığındım inci gibi dizelerinle dolu okyanuslara / boğ beni:
sana geldim ya Mevlana! al beni, kuşat kendinle
geldim aşkın kollarına, siyah sende, beyaz sende.

II.

kardeşim, kardeşlerim!
diyerek haykırdım dibinden denizin
bekleyin sağanak yağmurlar geliyor bekleyin
bir şimşek, bir gürültü ve sonra rahmet akacak belli
çocukların duruşundan belli, güllerin soluşundan
uzun uzun ve içli ağlıyor çocuklar
ve yapraklar hınçla yere değiyor
duyuyor musun üstadım yokluğunda senin
çocuklar bile suskun, konuşmuyor
sitemkar anne evlada, gül bakışa sitemkar
karıncalar bile öfkeli dik yokuşlara
bulutlar yağmurlara, ayrılık vuslata sitemkar
çare olmuyor hiçbir merhem bu günahkar cildi sıyırmaya
çaldığım her kapıya bir çarpıda ben ekledim
bildim neyin nesidir adem, derdime bin dert de ben ekledim
sen öyle uzlet halinde kalma gözlerimden tut beni
yeni bildim kaybolan bedenim bedenimin içinde:
sana geldim ya Mevlana! bul beni, kuşat kendinle
geldim ol bakışlarına, müslim sende, kafir sende

III.

solağım ben, hattat olmak için çabaladım/durdum
biliyorum kamış kalem soğudu benden/bedenimden
kurudu is mürekkep kurudu öfkesinden
şimdi yeniden, kaldığım yerden, utanmadan, gevşemeden
yeniden yontarak kalemimi, sana yakışan tâ’lik bir yazı ile
hoşgörünü efendim, nakşeyledim gönlüme
elim tutuklu, elim öksüz ve yetim
duvarımdaki tabloda seni de görmek isterim:
sana geldim ya Mevlana! tut beni, kuşat kendinle
geldim senin dergahına, ateş sende, su sende.

gelin o zaman ey adamlar, kadınlar, rüzgârlar ve yıldızlar
kötü niyetlerinizi denizlere atarak gelin
somurtkan çehrelerinizi yıkayarak
mülayim bakışlarınızı takınarak gelin
sitemlerinizi unutarak
bırakın dağınık kalsın saçlarınız iyi niyetlerinizi özenle tarayın
biraz gözyaşı alın yanınıza görünmeyen yüreklerinize takın.

IV.

'öyleyse siz susun.
susunuz da konuşmada sizin diliniz
ben olayım.'
muhayyer kürdi makamı tadında dizelerin
yazıldı gönüllere
sustum.
konuştu serçeler öksüz çocukların ellerinde
dilsiz dervişler içten bir “hû” eşliğinde
neyiniz var sorusuna özlü bir cevap sundular
içli bir ney taksiminde:
-hiç.

Muhittin Bulut
Kayıt Tarihi : 25.4.2008 15:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muhittin Bulut