Bir rüyada gibi gördüm seni
gri paltonla, sokak lambalarının altında.
Yağmurdan geriye kalan bir sessizlik
ve sen o sessizliğin rengine bürünmüştün.
Gri, sende soğuk değil, düşünceydi.
Bir kadının sanki içine döndüğü,
kendini ansızın sardığı bir an gibi…
Belki bir şarkı çalıyordu uzakta,
ama ben yalnızca senin yürüyüşünü gördüm.
Siyahı hatırlıyorum sonra.
Akşamın içinde yürüyordun,
ve gece, senin adımlarına karışmıştı.
Siyah sende karanlık değil, derinlikti.
Bir uçurum değil, bir sonsuzluk
insanı içine çekiyor ama düşürmüyordu,
bir yumuşaklık vardı, bir yas gibi değil,
bir dua gibi, bir sükûnet gibi.
Sanki Baudelaire; “kadının gölgesi,
Tanrı’nın sessizliğidir”
senin için demişti.
Sonra kırmızı…
Ah, o rengi giydiğinde şehir başka kokar.
İnsan birden yaşamaya inanır,
sabahlar yeniden doğar,
ve ölüm bile biraz utanır ölmekten.
Kırmızı sende ateş değil,
Bir kalp gibi atıyor.
bir yara gibi değil
bir yaşam gibi parlıyor teninde.
Ve ben, o an, bütün renkleri yakıp
yalnız o kırmızının hayaline dalmak istedim.
Maviye gelince,
senin mavin gökyüzüyle açıklanmaz.
Bir deniz değil o, bir dinginlik değil,
bir “olmuşluk” hâli…
İnsan senin mavine bakınca,
kendi sonsuzluğunu hatırlıyor.
Kıyıya vuran suyun sesini,
ve uzak bir dua gibi akan zamanı.
Sende mavi, bir huzurun biçimidir,
bir ruhun tenle konuşma hâli.
Ama biliyorum,
Hangi rengi giysen
O renk artık senden sorulur.
Siyah senin ardından kararır,
gri sensiz donar,
kırmızı senin teninden utanır,
mavi sensiz sönük kalır.
Renkler bile seninle anlam bulur,
çünkü sen
her rengin kadınısın.
Ve ben,
her defasında seni farklı bir renkte görünce
kendimi başka bir şiirde buluyorum.
Bir Süreya dizisinin kıyısında,
bir Dıranas sonesinin gölgesinde…
Senin suretin geçiyor kelimelerimin içinden.
Ben sadece yazıyorum,
ama sen
yaşadığın her renkle,
şiirin kendisi oluyorsun.
Kayıt Tarihi : 1.11.2025 18:01:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Her rengin kadınına…



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!