Saatin on ikiyi yine vurduğu yerdeyim
Her yıl bu gün mehtabın saçlarına uzanırdı ellerim
Tarardı, okşardı gizliden gizliye
Bir yürek taşıdım yıllardır, sırtıma alıp
Hep muhtaçtı bir sevgiliye
Üşürdü ayazlarında gönül yalnızlığının
Konuşmak istedikçe susardı
Yokluk taç olurdu her saatin başlangıcına, bitişine
Yorgundu aramaktan
Bulunamamaktan
Gözleri hasretti bir çift gözün gelişine
Ellerini uzatırdı her nefes alışta
Beklemek peri kanatlarında bir rüzgârı adetten olmuştu
Hayal bu ya derdi hep
Ne güzeldi “ Seni seviyorum! ” demek
Gözlerinde erimek sonrasında
Bir köprüde vedalaşmak buluşmak dileği ile sevgiliye
Kahvaltıyı paylaşmak vardı diz dize
Mutfakta, salonda yahut eski bir konakta
Sütlaç kâselerinde yüzünü görmek mutluluğun
Takvimlerin yırtılmadığı, saatlerin durduğu andı bu an
Nişanesiydi bir sevgiliye bulunmuşluğun
Hülyalarımı bulduğum gün bugün ey sevgili
Yakamozlarına ışık oldun gözlerimin
Sen varsın şimdi gönül sıcağımda
Seni seviyorum, seveceğim
Ellerime hasret olsa da ellerin
Boynumu uzaklıklara emanet ettim
Sana verecek tek şeyim var gönül güneşim
Sendeki sevgin
Bizim günümüz bugün be sevgili
Yırtıp at uzaklığını dağların, yolların
Sarıl boynuma
Birlikte “Seviyorum! ” diyelim
İnan
İnan ben her on dört şubat seni seveceğim
Kayıt Tarihi : 14.2.2012 00:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!