Her nefesi hayat olan adamdan,
_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…
Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim
Hadi sende vur
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Devamını Oku
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
dresine düşecek binlerce cümlelerden yalnızca birine sığdırıp seslenmeyi öğrendim. Yazdığım bütün dizelerde bütün satırlarda coşkun akan ırmaklar gibi geldiğim sensin. Sınırlar ötesinden dağların ardından söylediğin sıcacık sözlerin göğüme düştüğünde uzatırım elimi göğe; ellerime bulaşsın diye yüreğinin maviliği...
Sevmeyi bıraktığımsın iki yüreğin arasına gücümün yettiği kadar alsınlar beni diye. Gözlerim uyku nedir unutsunlar diye gecelerde...
Bu bir ürperiş. Anlatsam şiir gibidir sözlerim; öyle bir sevdanın insafına kalır ki ömrüm sessizce alıp başımı giderim bakışlarından.
Kendimde yaşadığımsın dünya diye. Dünya diye sevdana hasret duruşlarımla bu şehrin duraklarında bu şehrin sokaklarında beklediğimsin...
Kendimde yaşadığımsın; temmuz akşamlarının serinliğinde coşkulu halaylarda mendil mendil...
Kendimde yaşadığımsın; parmaklarımın arasından öylece düşerken kelimeler sayfalara yüreğimde büyüyen bir sızı bir derince yara kalbimde kan/ar/ ırmak...
Kendimde yaşadığımsın; bütün geçen dakikaları bir armağan bilip dudaklarının kıvrımındaki gülümsemeye boyun eğen; her şeyin kirlendiği bir dünyada... Yaşanan bir tek an´la ahbap olup konuşur oldum. Yakama takıp sokak sokak gezdirdiğimsin; gözlerimde bu şehri seyredensin.
Kendimde yaşadığımsın; bir yokluğu göğüsler gibi bir hayali kucaklar gibi kollarımda; iki dudak arasında susan ve hep susan suskular içindesin.
Kendimde yaşadığımsın; ölürcesine yaşanan. Kanadı kırık bir kuş... Bir acı yalnızlıktan geçerken bile cehennemden geçer gibi...
Kendimde yaşadığımsın; yalnızlıkları çoğaltan kalabalıklar ortasında gece nöbetlerinde uyanan günün kızıllığında derin düşüncelerde hüzün nağmelerinde...
Kendimde yaşadığımsın; dağlar ötesinde bir deniz mavisinde kara gözlerinde; kalan cevapsız sorularda söylenmiş sözlerde yetim yazmalarda sen...
Kendimde yaşadığımsın; bensiz söyleşmelerde bile. Yaşanan an´larda ve yaşanacak an´larda. Bir yabancı gibi öykünerek kendime ha durdu duracak bu dünya dönüşünde baktıkça içime yıkılan gözlerinle.
Kendimde yaşadığımsım; vatan bildiğim o yüzünün derin çizgilerinde uyurgezer gibi /veya/ bir sürgün gibi...
. . Sen
. . .kendimde yaşadığım gibi
. . . . kendimde öleceksin gibi !
Biz Beraber Öleceğiz.
Sen Bilsen De Bilmesen De
Göz Bebeklerimde Kalacaksın
Bir De Kalbimde.
İster İstemez Götüreceğim Seni.
Bozuk Yollara Aldırmadan.
Zaman Çabuk Geçer Bilirsin
Gel Şimdiden Tut Ellerimi.
Hiç Pişman Olmayacaksın İnan.
Gönlüm Serilecek Ayaklarına.
Taşları Bile Hissetmeyeceksin.
Hadi GelDurma Aşk Seni Çağırıyor
Beni Kul Etmiş Senin Yoluna
Yüreğimin Acısını Vereceğim Ellerine
Bir Can Borcum Vardı Yaratana.
Bilse Almazdı Çift Gideceğim Yanına
Saklayacağım Seni Hep Göğsümde
Artık Faydası Yok Direnmenin
Nasılsa Geleceksin Bırak
Biz Beraber Öleceğiz.
Bunu Sen De İsteyeceksin.
Seni sevmek ne güzel...ıslak gözyaşlarım var ve artık korkularım var ürkek ceylanların misali..korkuyorum seni kaybetmekten..farklı şehirlerde nefes alan ama aynı sevgiye kosan iki yürek aynı bedende..
Bu zor zamanımda yanımda oldun..belki de gözbebeklerimden süzülen gözyaşlarını senin için akıttım..
mutluluktan güzelim gözyaşlarım..seni seveceğim gözyaşlarımın ıslaklığında..ne edersin ne yaparsın aklımda olacaksın..
gece kabuslarda uyandığım zaman seni arayacağım..uykularım tutmadığı zaman senin kollarını sarılacağım..Hayalinde yasamayı dokunmadan sevmeyi bilmeden nefes almayı ve mutluluklarda ağlamayı ve vuslatın hüzünlerinde beklemeyi öğrendim..her zaman seni bekleyeceğim..
kalbimde sevgilerin ve avuçlarımda sana hasretinde biriktirdiğim ıslak gözyaşlarım...Artık seni severken dilim susuyor.Konuşan sadece kalbim..Kalbime bazen de gözyaşlarım eşlik ediyor.Sana olan sevdamı gözyaşlarımı süslüyorum:hasretine ise yarınlarda ansızın çıkıp gelecekmişsin gibi beklediğim umutlarımı ekliyorum...
Sana gözyaşlarımı hediye ediyorum..Sana hüzünlerimdeki en güzel mutluluklarımı hediye ediyorum..Aç avuçlarını sevdamın ıslak taneleri düşsün.Kitli gönül kapılarını arala yaralı kalbime..
Sana ve senin yüreğine sığınıyorum karanlığı emziren gecelerde..
Güneşimi kaybettim senin gülüşlerinde ısınabilir miyim? Karnım aç senin mutluluklarınla kalbimi doyursam kızar mısın?
Dudaklarımda ismin kalbimde sevgin gözlerimde ise hasretine dökülen sevgi daneleri..Yarın belki de uyanamayacağım yatağımdan..Sana yazdığım son yazıdır belki deelki bugün Azrail bana ölüm davetiyesine sunacak..Ve sakın unutma ismimi cismimi unut ama ne olur gözyaşlarımda büyüttüğüm sevdamı unutma..Gidersem de kalbimi sana emanet ediyorum..
Yarın belki de daha güzel olacak..Gözyaşlarımla ıslanan sevgim senin gülüşlerinle ısınacak.Güldüğünde ben senin tatlı tebessümlerindeki en güzel gülüş olacağım..Ağladığında ise toprağa hasret gözyaşın olacağım..Bil ki sabah o saclarını delicesine esen bir rüzgar olursa ; sakın korkma O benim ...Bu gece sana bir sevda kuşu yolluyorum..Seni sevdiğimi kulaklarına fısıldayacaklar...Gözyaşlarımı ise evindeki en güzel çiçeğin bulunduğu saksıya armağan edecekler..Seni seviyorum canım ...Nedensiz sevmelerimdeki en büyük sevdam..kalbim iki kişilik artık...Nefesim ise senin için...
Ben sende durdum
Gözlerime ışıltıları veren çağrınla
Sana kavuştuğum yerde başladı hayat
Adını ağzıma her aldığımda
Bir dilek diliyordum
Gözlerin oluyordum
Siliniyordu senden öncesi
Anla ki senin için yürüyor adımlarım
Anla ki bir devir kuruluyor
Yıkılıyor hüzünlere kurduğum sarayım
Şimdi önümde mutluluk vadileri
Soluksuz bir baharın koynunda
Taze gül kokuları
Ve kuş sesleri kanımı coşturuyor
İçimde seni sarmalayan kanatla
Oturuyorum gülüşlerinin dibine
Sen varsın sevdamız var
Ve anla ki…
Seni sevmek için çok sebebim var
Bütün imkansızlıkları yıktım geldim sana
Artık göğsümde dinmeyen çarpıntısın
Hayatımın neresinden baksam
Beyaz umutlarla işlenmişsin tenime
Seni yazıyor seni anlatıyor her bakış
Okuyorum gözlerinde hayatın alfabesini
Anla ki kelimeler sende yürüyor
Ve kitabını yazıyorum varlığının
O varlığın ki içimde yemin kadar büyük
Bir sen varsın
Ve anla ki içimde…
Seni sevmek için çok sebebim var.
Kandırma kendini; okudukların sadece soğuk harfler.
Baktığın şey kağıt değil yazılarsa eski güzel kalemlerden çıkmış satırlar
değil. Hayat artık daha kolay; masanın üstünde biriken kağıt yığınları yok
kaleminin mürekkebi bitmiyor gömlek cebinde ise lekeler oluşmuyor artık...
Dayanmaya çalışıyoruz ama kolaylık her zamanki gibi ezip geçiyor. Düşünceleri
duyguları okumak için para ödemek zorunda değiliz aldığımız bir kitap ardından.
Hatta bu satırları yazarken arka planda çalan 'mp3' melodileri dinlerken ben de
o melodilere emek harcayanları hiçe sayabiliyorum...
Orta yaşı çoktan geçmiş biri olarak nostaljinin 'kızıl' renginden kopmamaya
çalışıyorsam benden daha 'büyükler' olarak aranızdan birkaç kişinin işi çok
daha zor. Kitap kokusunu alamamanın burukluğu ve elinde 'somut' bir şey tutmadan
fikirlere ulaşmanın 'garip'liği dolaşıyor etrafımızda...
Kitaplar da gidecek biliyorsunuz değil mi? Yavaş yavaş ağırlıksız ve bedensiz
düşünceleri okuyacağız. Okurken de yazanın el yazısından kişiliğini anlama
lüksünü kaybettiğimizi fark edeceğiz.
Önümde '17 inch' bir 'kağıt' ve ellerimin altında 106 tuşun 30 - 35 tanesinin
dışındakilerini pek kullanmadığım bir kalem var. Arkamda duran 'eski' ve 'güzel'
kitaplara sırtımı dönmüş yazıyorum. Her şey daha kolay ve çabasız…
Gözlerimi hafif sağa kıpırdattığım zaman kimlerin bu 'sanal' dünyanın içinde
gezindiğini görebiliyorum. Onlar bir sandalyede otursalar da artık orada
değiller. Yumuşak hatlı nesnenin üzerindeki tuşlara dokunarak dünyanın başka bir
ucundaki nerede nasıl durduğunu bile bilmedikleri ve hatta düşünmedikleri bir
bilgisayarın 'HardDisk' ini çalıştırıp oradaki 'birler' ve 'sıfırlar'dan
nasiplerini alıyorlar...
1024 'çarpı' 768 pikselden oluşan dünyanın içerisinde varolmaya çabalarken
bunun bir eğlence ve zaman geçirme aracı olduğuna kendimi inandırmaya
çalışıyorum galiba. Düşününce 'Matrix' fena fikir değilmiş gibi gelmiyor ara
sıra...
Kaçıyoruz galiba 'her şey' den buralarda. Somut olamayan insanlar ve somutlaşmak
istemeyen düşünceler uçuşuyor etrafta. İletişim yanıp sönen 'imleç' anlamına
geliyor aslında ama ne çok duygular yüklüyoruz sınırlı harflere ve silikçe duran
satır sahiplerine. Yaratmanın uzağında dolaşırken diğer yandan da yarattığımızı
sanıp 'ASCII' güllerle ilan-ı aşk ediyoruz sanal güzelliklere
oturuşundan bellidir bazısının kalkıvereceği
belki ilk sıkıldğında canı
belkide başka bir mekan istendiğinde..
oturuşundan bellidir bazısının kalkıvereceği..
belkide oturamayışından..
-her ateş böceği bilir ele geçtiği zaman sönüvereceğini ateşinin
yani merak edilen bilir kendisinin var kılanın işte bu merak olduğunu..
ve 'VAR'kalmak ister ve var kalıp 'YAR'kalmak ister..
GİTMEK GÜZELDİR
Gitmek güzeldir. Kalıp bir sirk maymununa dönüşmektense hayatınızda kalıp suratımızı boyamaktansa kalıp 'geride kalan her şeye' tahammül etmektense; gidilmelidir.
Gitmek güzeldir.
Güzeldir bütün renklerini yeryüzünün bütün tadlarını bütün seslerini bütün iklimlerini bütün sözlerini onları bir put belleyenlerin masasına atarak belirsiz tarifsiz ve kifayetsiz bir 'gidiş'e gitmek.
Bütün bu renkler bu tadlar bu sesler bu iklimler biraraya gelse dolduramaz giderken kumda bıraktığımız ayak izlerini. Biz ayak izlerinin vatandaşıyız ve aklımızı atıp dünyanın uçlarına ve o akıl duvarlar içinde sekip dururken bir çift ayak haline geliriz. Biz bir çift ayağız bebeğim ve olmamamız gereken yerde olmayız. Sana hatırlamak düşer artık yüzüme çok çok ender yayılan o müthiş gülümseyişimi. Sana hatırlamak düşer birdenbire ansızın mesela bir kazağa dokunurken mesela bir şey yazarken mesela koltuğun kenarlarıyla oynarken hatırlamak düşer bana ait bir an'ı. Fakat ben 'bana ait anlar'dan da gitmiş olacağım. Sen 'oyalan' dünyanın tadlarıyla sesleriyle renkleriyle. Sen başka adamlarda (başka kadınlarda) oyalan. Ve karşına çıkan bütün yolları yürü. Senin yolların gitmek için değil yürünmek içindir. Biz bir tek sırtımızı tanıyan yolları biliriz. Gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Size 'hayat' diye sunulan ve sizin 'hayat' diye bellediğiniz her şey ama her şey bizim zihnimizde yeşerttiğimiz en pis anlarda bile kırılmasınlar diye üzerine eğilip bedenimizi siper ettiğimiz 'hayallerimiz' yanında bir oyuncak dahi olamazlar. Oyuncaklarınızı seviniz baylar/nayanlar. Oyuncaklarınızla mutlu olunuz. Bu 'teneke trampetler' sizin için üretildi ve siz 'trampetler'in dünyasında iki taşın birbirine çarparken çıkarttığı can yakıcı seslere hasret bir erkeğin (kadının) kalbini çıkartıp göğe doğru atarken attığı naraya yabancı olarak yaşayınız yaşayabiliyorsanız. Bu boyalı hayatlar bu kuklalar bu maskeler bize gelmez. Biz maskeleri tutup kopartmak ve onların arkasındaki suratları ilan etmekle yükümlüyüz. Biz yükümlüyüz. Biz hükümlüyüz. Ve kesildi hüküm. Kesilen hüküm gitmemizi gerektirir. Ve gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Kalıp bir sirk maymununa dönüşmektense hayatınızda kalıp suratımızı boyamaktansa kalıp 'geride kalan her şeye' tahammül etmektense; gidilmelidir. Ayaklarımızdan öğrendik gitmeyi. Sen koşmayı hoplayıp zıplamayı öğrenirken biz nesilden nesile babadan oğula anadan kıza sessizce nefessizce usul usul öğrendik 'yolları çatallanan bahçe'leri. Ve her daim bizi bahçenin dışına atan çatalı tercih ettik. Başını gitmekten korkan bir omza yaslayarak dolaş mermer fıskiyelerin gölgesinde dolaşabilirsen.
Biz büyüttük korkaklar küçültsün seni. Küçültsün seni taklitlerimiz. Söz bizdedir sözümüzün altına kopya kağıdı koyanların dünyasında uyu sen. Uyu sen sakin uykularda. Uyu sen masalların peşisıra. Burada kal ve uyu. Biz gidiyoruz. Gitmek güzeldir.
Gitmek güzeldir. Ayırdım ipek hışırtılarıyla yolumu. Kuş tüyü yataklar atılmıştır zihnimden. Zihnimizde binlerce güvercinin uçlarından tutarak havalandırdığı camiler hışırdar bizim. Zihnimizde bir kan kan olmanın bütün halleriyle akar. Zihnimiz kurşunların kardeşidir ve ölüm yakışır ölmeyi bilene. Kalp yakışır sevmeyi bilene. Bilmeyen için organlardan bir organdır yürek. Al yüreğini bir korkunun içine ser. Garantili hayat reklamlarında dolaş biraz. Serinle biraz. Biz ateşe gidiyoruz. Biz cehenneme gidiyoruz.
Gitmek güzeldir.
ÇOK ÖZLEDİM
Sen özlemeyi bir de bana sor;
Gece olunca yalnızlık sarınca bedenimi
Bir el tutsun ellerimi diye beklemeyi
Bana sor severken özlemeyi...
Bir ses ararken kulaklarım
Sessizliğin acı çığlıklarını duymayı
Gözlerim seni ararken
Karanlıkta hayalini görmeyi
Sen bana sor kilometrelerce uzaktan sevmeyi...
Elimi göğsüme sokup
Okşamayı seni özleyen kalbimi
Yüreğimin titremesini içimin aniden ürpermesini
Şefkatinin eksikliği aklıma gelirken
Hasretimden süzülen birkaç damlayı
Bana sor sensiz ağlamayı...
Sensiz saatler çabuk geçsin diye
Geceye sığınmayı
Yanımdaymışsın gibi yatakta yorgana sarınmayı
Bedenimi sarmanı beklemeyi
Sıcacık teninin kokusunu içime çekmeyi
Sensizken seninle sevişmeyi
Bana sor...
Bana sor sen özlemeyi...
Özlemenin en acı en yalnız çığlıklarını
Ben iyi bilirim özlemle yanıp tutuşmayı...
İçimde yine bir hüzünaynı sessizlik..
Kalbimin her yeri kan revan içinde..
Sözler yine anlamsız kalmıs..
Yine hep senle dolu cümlelerim…
Bakısların
Her zerrede carpıyor kalbimin derinliklerine...
Yagmur gibi ıslatıyor cehennemde ki yüreğimi..
Peş peşe takip ediyor yürek atışlarımı…
İzin vermiyor sensizliğe…
Bırakmıyor beni…Her saniye benimle..
Bırakmak istiyorum… Yapamıyorum…(!)
Sarılıyor bana hic bırakmıyor …
Agzım bıcak kesiyorkonuşamıyoum..
Caresizliğim bürümüş gözlerimi…
Kör olmus gözlerim..Senle dolmus Renklerim..
Bakıyorum ardıma..Tüm engelleri Atlatıp tekrar dönüyorum geçmişe…
Her gece gölgeme sıgınıyorum..
Hic kimsesiz ve savunmasız hissediyorum yüreğimi..
Benmiyim bu caresiz kalan…Her aksam gözyası döken…?
Unutmuşum neden yaşadığımı..Ben Seni ararken kendimi kaybetmişim…
Ellerimde kalmıs kaybettiklerim..duruyor gözümün önünde..
Bir gece ansızın penceremden bakıyorumYıLdızLara..
Senin icin bi yıldız tutuyorum gökyüzünden..
Doyasıya bakiyorum..Bakıyorum..Bakıyorum..
Sensiz aksamlarda seninle konusuyorum..
Kalbim biyerlerde askınla esir olmus..Zindana girmismahkum edilmis..
Ruhum parcalanmıs biyerlerde..
Senin Cümlelerinle..Terkedilmis..
Bırakilmis öylesine…
Sesleniyorum sana!
Gittigin kalplerde bulamazsin gercek askı…
Feryat figan bu gönül sana kitli..
Yalvarmaklı kollarım hep sana acık..
Gözlerim yaslı..Aynı Renkte..
Nedeni yok sevmemin..
Bir perdede yok olus beklide..
Issız cıglıklar..Senle boguk düsler..
Bürünmüs askım yalnız sana..
Unuturum sanma…
Senleyim!
Bir Yara Bir ömrü Her Gün Nasıl Kanatır..
beni yalnızlığımda vurdular o gece
kalbimi suyla oydular gece vakti..
öldüğümü bile söylemediler...
ben şu kısa boylu hayatta
uzun boylu kederlerle acırım.
yorar şu telaş şu karmaşa
bir sığınak ararken şu uğultuda
bir aşk gelir bir yara
bir yara bir yara daha
eski bir aşk
yeni bir ayrılıktır her zaman
bunu kuşlar sorar yıldızlarda anlatır
kimse bilmez ha canım bir yara bir ömrü her gün nasıl kanatır..
ben seni hep ayrılıklarla anmışım
titreyen ellermle günlerin buğusuna
adını...hep adını yazmışım
bir aşk gelmiş
bir yara bir yara daha!!!
esk bir aşk
yeni bir ayrılıktır her zaman
bunu kuşlar sorar
yıldızlar anlatır
kimse bilmez ha canım
bir yara bir ömrü her gün nasıl kanatır...
Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta