Her nefesi hayat olan adamdan,
_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…
Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim
ne olur kim olduğunu bilsem pia'nın
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
Devamını Oku
ellerini bir tutsam ölsem
böyle uzak uzak seslenmese
ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
otelleri bomboş bulmasam
öp hadi acıttığın yeri
o gece ki, siyahla beyaz gibi
geniş zamanlarda tuzak
ve meleklerin izi onlar
kaygan, amansız
biçare şair düşer mi?
aydınlık imgede
her harfi saf saf dizilmiş
at sırtına cilala
üç beş gün taşı
götür ebedi mekanına
zirvesi yok uçurumun
sığmıyor yamaçlarıma
nazardan bir kez daha koru
sırtla, sen değil misin yolcu
düş yollara
ve taşı tacı, tuzağından meleklerin
öp hadi acıttığın yeri
o gece ki birleştirmişti bizi
BEKLE BENİ NAZLI GÜLÜM....
Sen canımdan öte can, damarımda kanımdın. Sevmeye, okşamaya kıyamadığım, yıllarca yüreğimde saklayıp, kimselere anlatamadığımdın... Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaham, susadığımda su olmanı; uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum...
zaman gözlerine baksam,gözlerinden beyaz güvercinler uçardı mavilere, güller açardı yüzünde ne zaman ellerini tutsam... Hayat bir şiir kadar güzel ve içtendi dağların eteklerinde. Irmakların dilinde söylenen türküler gibiydi sevdamiz, güneş atarken karşı yamaçlara ve pınarlara gülerken kırmızı benekli çiçekler.
Bilki sensiz uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım, yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım, seni özlemenin korkunç girdabında ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olur her gece uçurumlara ağlarım...
Hüzün kafesteki kuşlara benzer sevdiğim, sarı sarı yapraklara sonbaharda; tütünü bitmiş bir babanın acı gülüşüne benzer, yavrusundan ayrı düşmüş bir ananın gözyaşlarına.
Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim beyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip durdu. Yokluğun cehennemim oldu, yokluğun zifiri karanlığım, yokluğun zindanım oldu. Belki bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi, yüreğimde binbir umutla bekledim; baharlar yeşertip hayallerimde, ölesiye bir özlemle bekledim seni, gelmedin... Seni ne kadar özlediğimi bilmiyorsun. Bilsen; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip gelirdin gülüm..
İçim özleminle dolup taşıyor, özleminle tutuşuyor gönül bahçemin çiçekleri. Yüreğimin bütün bentleri paramparça şimdi. Söz geçiremiyorum yüreğime artık. Düşlerime de sığmıyorsun, büyüyorsun günbegün yüreğimde..
Biz seninle bu dünyada hesapsız, çıkarsız, yalansız sevdik birbirimizi öyle değilmi gülüm?.
Biz seninle bütün engellere rağmen, bitmez tükenmez bir azimle sevginin doruğuna erişmek için tırmandık hayat
yokuşunu. Ve bitip tükenmeyen bir aşkla sevdik yaşamı. Biz seninle uzak dağ başlarına yazdık umutlarımızı gülüm. Denizlere, dalgalara, fırtınalara, acılara, korkulara inat, uçurumlara yazdık sevdamızı. Biz seninle kanatları sevdalı iki güvercindik mavi göklerde. Kanat çırptıkça yükseldik, yükseldikçe sevdalara avcılar düştü peşimize. Yılmak yoktu bizim için bu yolda. Ağlamak, sızlamak, geriye dönmek hiç yoktu. Zordu, çetindi bizim sevdamız ama her şeye ve çekilen tüm acılara değerdi. Sabır diyordun. Sabrı da, ümit etmeyi de senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevmeyi, zorluklara karşı direnmeyi. Konuşurken insanın yüzüne dosdoğru, dürüst ve namuslu bakmayı, merhameti, acımayı, insan gibi düşünmeyi senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevdalara türkü yakmayı gülüm.. Hani dersin ya ''odam kireç tutmuyor,kumunu karmayınca,soyunda gir koynuma,terim ilaçtır benim''hep aklımda bu türkü çünkü onu bana sen yazmıştın.
Şimdi side sahillerinde dalgın bakışlarla dalıp dalıp gidiyorum uzaklara. Gökyüzü masmavi ve saatler yorgun bir su gibi akıp gidiyor gözlerimde.. Ufka, gökmavisinin kızılla birleştiği o ince sıcak ve yumuşak çizgiye bakıyorum. Bir kuş gelip konuyor saçlarıma, yüreğimi ipekten kanatlarına sarıp sana gönderiyorum...
Saatler su gibi akıp gidiyor. Bir gemi yanaşıyor kıyıya, inen yolcuları izliyorum, sen yoksun. “ Kahretsin! ”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.” Bir gemi uzaklaşıyor limandan. Suların devinimleri akıyor gözlerimde, karışıp gidiyor uzaklara... Seninle suyu pırıl pırıl bir pınarın başında buluşmak, ellerini tutmak, yüreğinin sımsıcak yerinden, gözlerinden, narçiçeği dudaklarından öpmek, serin nefesini doyasıya içmek ve doyasıya içime çekmek geçiyor içimden... Sonra sarılıp, sımsıkı kucaklamak ve sevinçten havalara uçmak geçiyor...
Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen.
Zamanın acımazsızlığına, aramızdaki mesafelere, etrafımızdaki çirkinliklere, günübirlik aşklara, saldırılara, satılık sevgilere rağmen; biz yine de yüreğimiz de hiç sönmeyen bir yangınla özledik birbirimizi, en kutsal aşkla sevdik, bekledik kirletmeden umutlarımızı
Senden ayrılalı günlerin, ayların, nasıl geçtiğini bilemez, hesabını tutamaz oldum gülüm. Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim gül kokunu getirir diye. Bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki aşk ateşini... Şimdi her zamankinden daha çok çaresiz ve kimsesizim ve sana daha çok ihtiyacım var. Özlemin içerimde volkan, vucudum buzlar içindeymiş gibi titriyorum... Dışarda haziranın kırk derece sıcağı var ama ben kar altındaymışcasına üşüyorum...
Her gece kuş olup sana doğru uçmak, ardında serin rüzgarlar bırakarak, dağlar, denizler, ormanlar aşıp, bir pınarın başında menekşe gözlerine konmak geçiyor içimden. Dalgın bakışlarından, sevdalı yüreğinden öpmek geçiyor. O an bütün ağaçlar diz çökmeli diyorum, özleminle kanayan yüreğime. Bütün yıldızlar göz kırpmalı mutluluklara. “Allahım bu kadar mutluluk çok.” deyip, ellerimi gökyüzüne kaldırıp ağlamalıyım. Gökler de ağlamalı benimle, bulutlar, ırmaklar, yıldızlar da ağlamalı...
Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum, sen de inan bütün kalbinle. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim, geleceğim inan...
Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin, bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına, yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle, upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana...
Bekle beni NAZLI GÜLÜM sana geleceğim
Öp Hadi Beni
Suyun suyla seviştiği gecedeyim
Koynumda sen varsın
Aklımda sen varsın
Yolumda sen varsın
Canım acıyor
Seni sevdiğim gibi
Nerede kaldı sessizliğin tadını bilen gülüşün
Koynumdaki yara senin mi?
Gurbetteki ölüm benim mi?
Suç senin midir?
Benim midir?
Gel günaha girelim
Koynunda bir MECNUN, bir FERHAT olayım
Senle olayım
Öp cehennem olayım
Ateş olup yanayım
Yanıp da, sende sen olayım
Bırak artık beni
Edepsizliğin koynunda yüzeyim
Nerde isem orada durayım
Gözlerinde tanrı olayım
Öp hadi beni
Cehennem olayım, yanayım
Gece...
Yıldızları birer birer tutup sevgiyle çarpan yüreğime koyuyorum. Gökyüzünde yalnız gezen yıldızları yüreğimde buluşturuyorum. Derken hüzzam bir şarkının ritimleri, cennetsi bir hayale salıyor beni. Kaldığım odanın balkonundan gecenin insanı büyüleyen o harikulade sessizliğine Eğrigöz dağının ihtişamını da katarak bırakıyorum kendimi. Çünkü, gecenin mavi soluğu bir genç kızın kalbinin atışından daha yumuşaktır. Daha yumuşaktır, sevgilisine göz kırpan gözün kirpiklerinin bir birine dokunuşundan.
Durmadan gecenin patika yokuşlarında, yüreğimdeki sevgiden aldığım cesaretle yürüyorum. Gecenin gizeminden ürperen ve gecenin aydınlattığı aşktan yüreği titreyen insanlara yaklaşıp aşkı soruyorum korka korka... Gecenin huzur veren kokusuyla bir nefes gibi düşüyorsun yüreğime, aşktan üşüyen elin şakağıma konuyor, başımı okşuyor uyandırmamaya özen göstererek... O da sevilmekten çok acınmaya yakın olduğumu bildiği için, ellerindeki rüyamı hep benden saklıyor. Sanki gökten toprağa tane tane inen yağmurların bir inci gibi içime yağan sevgi damlacıklarını da hep sonraya bıraktığı gibi.
Yıldızların altındaki bulutlardan inen yağmurun sesinden daha güzel bir beste duydunuz mu hiç? Gece yağan bir yağmur gecenin karanlığı kadar mahrem, onun kadar doğal, onun kadar gizemli ve saydam bir sevgili gördünüz mü hiç? Gördünüz mü, sizle gece gibi bütün esrarını paylaşan ve sizi gece gibi örten bir sevgili? Geceleri gök yüzünü o parlak bedenleriyle kuşatan şiir tadındaki göz kırpmalarıyla yüreğimize huzur veren, arzulu fısıltılarını penceremizden duyuran yıldızların senfonisini işittiniz mi hiç? Aşk gecenin karanlığında gökten bir yıldız gibi yağınca, uykuya yeni dalmış sevgililerin rüyaları şenlenir. Uyanık olan sevgililere de binbir gece masallarını hatırlatır.
Gecenin esrarını oluşturan melekler, sevgililer için güler ve sevgililer için ağlar geceleri pencerelerin camlarına karşı, sevgi sözcükleri işitmeye alışkın kulaklarına doğru uzaktaki sevgilinin. Ve gece günlerdir yorulan yürekleri yatıştırır, ellerinden tutarak sevgilileri düş ülkesinde birleştirir.
Artık yalnız sevgililer kaldı, gecenin harikulade güzelliği karşında sevinç gözyaşları akıtan...Çünkü gecenin gizemi sevgililerin yüreklerindeki gizeme vurarak bir dağılma oluşturur. Her bir sevgili, sevgilisini gecenin esrarında hissetmenin mutluluğunu yaşar. Ve gecenin en güzel sırları da yataklarında birbirini düşünen uyanık durumdaki sevgililere emanet edilir.
Şimdi bütün yıldızları serin bir Haziran gecesinde düşürdüm, yıllar önce seni bir Haziran gecesinde yüreğime düşürdüğüm gibi. Her “yıldızların altında” şarkısının veya “geceler yarim oldu” türküsünün tam ortasında da aşk için ağlayan gözlerini de... Ama bazı gecelerin esrarı, en güzel şiirin inceliğinde gizlenen aşk gibi, kalbime ilahi bir mesaj gibi iniyor.
Eğer gecenin esrarından etkilenen sevgililerin hasret şarkıları olmasaydı, gözlerine inmeye cesaret edemez, bu cesareti aldığım sözlerine etki edemezdim. Eğer hiç sevgin olmasaydı, gecenin karanlığına tutunup uzaktan uzağa ağlamazdım ve bunu kimseler de bilmezdi.
Eğer savdanın gece gibi gizemli yolarında yürümeyi denemeseydim, anlamsız bir ölümle ölmenin zalimlik olduğunu hiç bilemezdim. Gecenin her şeyi örten sevgi bahçelerinde sevgilileri bekleyen rüzgarları ve rengi fark edilmeyen kırmızı gülleri de...
SOLAN BİR ÇİÇEK BIRAKTIN
-SEN HIC DENIZLERIN DIBINE BAKINCA YEMYESIL ORMANLARI GORDUN MU? IMKANSIZ DEME! CUNKU BEN SENIN GOZLERINE BAKINCA OLULERIN BILE SAHIT OLMADIGI O CENNETI GORDUM.
-BIRINE VERILECEK DEGER,UGRUNA FEDA EDILEBILECEKLERLE OLCULEBILIYORSA AC GOZLERINI ETRAFINA BAK.GORDUGUN HERSEYI FEDA EDEBILIRIM.AMA SAKIN AYNAYA BAKMA...
-KORKMA SAKIN GECELERDEN PENCERENDE YILDIZ GIBI PARLAYACAGIM, UZAKLARDA YALNIZSIN SANMA SAKIN,NEFES GIBI ICINDE,GOLGEN GIBI ARKANDA, CAN GIBI CANINDAYIM .................................................................................................................................................................
Solan Bir Çiçek Bıraktın
arkana bakmadan gittin
bıraktın beni.
oysa dudakların değmemişti
dudaklarıma..
sıcaklığını hissetmemiştim
tenim de.
kokun işlememişti bedenime.
seni ben de bırakıp gittin.
özlem dolu yüreğimse,
hâlâ ben de..
bir rüya gibiydin
bir an da kayboldun.
bir varmış bir yokmuş gibi,
gerçek miydi aşkın.
yoksa..serap mı..
karşımda masmavi deniz
martılar çığlık çığlığa..
güvercinler ise ayağımın dibinde.
benimse aklım, hep sen de.
dalgalar coşku içersinde
kalbimse med cezir de.
bir yarış var içimde
anlayamadığım.
düşündüğümde her yol
sana çıkıyor
kavrayamadığım.
tek bildiğim seni sevdiğim.
seninle var olduğum.
uzaktan el sallarken sevgiye,
aşk aniden girdi kalbime..
bir de sıraya kattı özlemleri.
ne aşkmış bu, mahvetti
beni de.
solan bir çiçek bıraktın arkanda.
bak kalmadım kurudum dalımda.
sen gittin gideli
biçareyim buralarda.
ya temelli git.
ya da beni bırak yalnızlığımla.
ÖZLEDİM
’Nefesinle buluştur beni,
Tadsın en berrak sularından bu dudaklar.
Bitsin hasretliğim,
Gelsin artık
Vuslat vaktim! '’
-Özledim seni.Ellerini,gözlerini,dudaklarını,tenini,her şeyini…’Sen’liğini…Ve aslında hep sevdiğim ‘ben’liğini…
Neye yarıyor bunları söylemen bana? Ruhumu okşuyorlar durmadan.Görmüyor musun? Yalnızca okşuyorlar bir tanem.
Uzaktan…
seni seviyorum
Seni seviyorum.Seni, sadece seviyorum.Başka hiçbir şey diyemem. Kelimeleri şekillendiremem, sevgimi kategorize edemem, süslü cümleler kuramam.Seni, sadece seviyorum.Seni, tüm yalınlığımla seviyorum.Seni sevdikten sonra yeniden doğdum diyemem. Kim bilir kaçıncı kez doğdum sevgilerde; bilemem.Seni ‘çok’ seviyorum da diyemem. Sevgimi ‘çok’ ya da ‘az’ diye de nitelendiremem. “Seni az seviyorum” demek ne kadar saçmaysa, “seni çok seviyorum” demekte saçma gelir bana. Seni sadece seviyorum. Kalıplara sokmadan, kavramlarla boğulmadan, lineer kelimeler kullanmadan “seni seviyorum.”Seni, tüm her şeyi sevdiğim gibi seviyorum. Kendimi sevdiğim gibi, ağacı, karıncayı, kelebeği sevdiğim gibi.Alengirli cümleler kurmayı biliyorum, kategorize etmeyi, can alıcı kelimeleri biliyorum. Sana olan sevgimi öyle ifade etmek, sana duyduğum sevgiyi küçültmektir gözümde.Sen;Her nerede ve her kiminleysen;“seni seviyorum...”
sensizlik.......
sensizliğin ertesi
Şehirler üşür
kaldırımlar titrer
saatler ağır aksak yol alır
soğutur yüzünü aşk süretinde
çağrışımlar yaratan her şey
ve bir kalem kırılır
telefon ahizesindeki sesle
dört mevsim ötede
ayrılığı yontarken beklediğin
vuslat kara bir şafak olur
tamda aydınlığa gebe gökyüzünde
artık karekök içinde aşk cümleleri
kursanda ihanetin kahbeliğinde gizlidir
aşkın ve artı
Canımdan can kopuyor
sesini duymadıgım zamanlar
bir zindan misali üzerime kapandı kapılar
boguluyorum,boguyor
bu hasret kokan aksamlar
sen olmadan kapanmaz
yüregimdeki yaralar....
GULUM
SANA 2 GUL VERECEGIM
KIRMIZI VE BEYAZ
EGER SEN BENI UNUTURSAN
KIRMIZI GULLER SOLSUN
BEN SENI UNUTURSAM
BEYAZ GULLER KEFENIM OLSUN
SENI SEVIYORUM.
Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta