Her Nefesi Hayat Olan Adam Şiiri - Yoru ...

İlhan Kılıç
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Her nefesi hayat olan adamdan,

_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…



Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim

Tamamını Oku
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:51

    Yokluğunda...!

    Gün dönümü akşamlarda,
    Sabahsız doğuyor kızıl güneş,
    Budalı ağaçlarda ömrüm,
    Toprağı örtüyor.

    Her dem gazel yüreğim,
    Örüyor yıllarımı.
    Kuruyor yapraklarımda,
    Umutlarım yarına.

    Vesile zaman senin yokluğunda,
    Astarsız nemini dışa vurmuş gözlerim,
    Hasretliğine tutsaklaşmış yüreğim,
    İç çekiyor dolmayan sürelere.

    Bir bilsen hallerim nede yaman,
    Yandığımın türküsünü söylüyor,
    Feleğe geceler…

    Gelmeler kapılarda,
    Dumanlaşmış özlemler,
    Öksürtüyor ciğerleri,
    Bir nefes tütün ister gibi,
    Soluğun ensemde.
    Yetişe can mı dayanır be!

    İlkbaharlardı seni sevmelerim,
    Yaz sıcağı göğsünde.
    Uyanmaktı özlemlerim,
    Gül kokulu sabahlarda.
    Yürümekti sekmelerim,
    Yarınları çoğaltmaktı ya;
    Saklımıza yoktu tövbelerim.

    Bir aklım sende.
    Fikrim ne hallerdesin?
    Güzü sen hiç sevmezdin bilirim.
    Telaşa düşmüşüm,
    Nerelerdesin?
    Süreli zaman bilirim geleceksin,
    Yinede hislenirim…

    Özlemlerde yüreğini görürüm.
    Titrer ürperirim.
    Rüyalara ses verirsin,
    Gözlerini gözlerime diker;
    Seslenirsin,
    Ve sen dersin:
    Şimdi nerelerdesin?

    Ellerinde yüreğim,
    Dudaklarından tüm özleminle dökülen,
    Beni anlatan şiirlerinde,
    Ahmet Arif’in Çukurovası’nı,
    Çukurovamızı…..
    Söylersin kulağıma.
    Gözlerinde çağlayışlarım,
    Karşında el çırpışlarım,
    Yüreğimdeki çocuğun dilleriyle seslenirim.

    Ben,
    Seni hasretlere sevmedim.
    Ben,
    Seni tek bedene iki yürekte sevdim.
    Çukurovam’da bolluk berekette,
    Sıcağın can verdiği diyarlarda,
    Oğla kıza kesen,
    Yazların daim olduğu,
    Gelecek günlere dair sevdim.


    Kısırlaşmış toprağın,
    Betonlaşmış,
    Yığıntıları yoktu benim elimde.
    Gök delenlerin arasında,
    Sisin kaybettiği güneşlerin,
    Kini çökmemişti üstümüze.
    Karıncalanmamıştı beyinleri
    Hınç,a alışmamıştı insan yürekleri,
    Acıların dehşetinde.

    Yağmurlar gökten yağardı,
    Ve gözler
    Sevdaya çağırırdı bedenimizi,
    Süslerdi aşkın mehtabı,
    Akşam üstlerini.
    Ve biz yarınlara dair yaşardık.

    İhanet yoktu,
    Kararmamıştı yürekler
    Çamurlaşmamıştı,
    Daha insan paçaları,
    Komşu kapılarında paylaşılırdı.
    Günün yorgunluğu,
    Muhabbeti dilendirirdi dostun.

    Kabaydı dilleri gürdü bilekleri.
    Lakin pamuktu aktı yürekleri…

    Ve sen;
    Şehir eşkıyalarına direnen,
    Özgür yarınların aslan yüreklisiydin.

    Doğruları doğru yazdırmaktı,
    Tarihe hükmedişliğin.
    Çöle su taşınmazmış öğrendim.
    Hurma dallarında yeşile özenmişim…

    Asıl değil asır koymakmış,
    Kaderden tokat yemişliğim.
    Ondandır hep yetimdir yüreğim.
    Eksik doğmuş gelmelerim,
    Nedendir hiç bilmediğim?
    Avuç içi kadardır hep sevilmelerim.

    Övünemedi yüreğim sus puslarda,
    Kapı ardı beklerdi gençliğim,
    Taze gelin edasında,
    Göçüvermişti canan.
    Dünde kalmıştı geç zannettiğim!
    Vakitsiz çürüdü zaman.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:51

    Seni SE-Vİ-YO-RUM





    çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi,
    ilk defa sevmenin tarif edilemez korkuları içindeyim.

    uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında;
    seni düşünüyor ve korkularla yine sana doğru koşuyorum.
    hep aynı soru düşüncemde ya seversem? ....
    ozaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni.
    ilk defa yenileceğimi anlıyorum;
    karşımda kendinden emin gözlerin,ellerin ve dudakların bunu söylüyor bana.
    seni tanımadan geçen bütün yıllara lanet ediyorum.
    önceleri hiç bilmediğim adını şimdi binlerce kez tekrarlıyor dudaklarım.

    ğözlerin gözlerime takılınca,güçsüzlüğüm geliyor aklıma; beni sevmediğin,sevemeyeceğin ozamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemezsin.

    insan nasıl gök yüzüne baktığında bu sonsuz evrende küçük ve çaresiz
    bir yaratık olduğunu anlarsa,
    senin yanında da aynı şeyleri düşünüyorum.
    gün oluyor mavilerde,gün pluyor kırmızılarda,gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle.
    dudaklarımdan çıkan her kelime suya bir taş atılmışçasına büyüyor içimde.

    nereye gitsem kulaklarımda o yarı,yarı çocuksu sesin,sonra kendine has kokun...ve o gözlerin; bir akşam üstünün serin hüznünü getiren gözlerin.

    görebildiğim,duyabildiğim her şey bana seni sevmemi söylüyor.....
    uzaklaştıkça yaklaşıyorum sana;
    işin en kötüsü yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum.
    belkide hiçbir zaman sana sevdiğimi söyleyemeyeceğim,
    ne sana ne de senden başkasına..............
    düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum.
    sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü
    bozulu verecekmiş gibi geliyor.

    bir insanın kendini aldatması güçtür bilirsin.
    bu sevmek korkusunun aslında çok sevmek olduğunu biliyor
    fakat anlatamıyorum.
    galiba asıl korkumuz sevmek değil.....
    onun arkasıne gizlediğimiz sevilmemek kokrkusu! ........
    küçük küçük aldanmalarla kendimizi avutmaya çalışıyor,
    düştüğümüz çıkmazda bir teselli arıyoruz.
    kimbilir belki de karşılıklı bir oyun oynuyoruz seninle.
    belki de aynı korkular içerisindeyiz ama birbirimizden haberimiz yok........

    ve sevmek seni,alabildiğine sevmek,
    hiç bir şeyi umursamadan,
    bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek.......
    tutmak ellerinden,o derinlere inmek,gitmek oralara,o yerlere.......
    orada hep sen olmak, seni yaşamak........
    ve olduğun yerde bile seninle sensiz olmamak! ........

    sonrada sensiz yapamadığımı söylemek sana.......
    susmak....susmak.............
    korkudan ölünceye kadar susmak.........
    şimdi sevginin bataklığındayım
    ve korktukça biraz daha saplanıyorum.
    bakışların biraz daha derine çekiyor beni,
    yavaş yavaş boğuluyorum...................
    ........VE...........SENİ SE-Vİ-YO-RUM.......................................

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:50

    SUS OLUR...



    Döndüm işte buradayım, giderken götürdüğüm hiçbir ağırlığımı avuçlamadan bir daha, bir daha bakmadan arkama/ ne bırakmışsam ne almışsam ne sarmışsam kucağımda, dolaşmışsam, dolamışsa kollarını bir “kal” ağırlığınca/ ama döndüm işte buradayım. Buradayım ve henüz oturup, henüz yakabilip sigaramı, henüz yudumlarken kahvemi, aklıma bir işaret koymak için defterin ucundayım işte. Ve senin parmak uçlarında olacağını bilmek/ kelimelere gözlerinle, sesinle, parmaklarınla dokunacağını bilmek, şuan zorluyor bütün düşlerimi/…

    Ordasın ve orda olduğunu bilerek yazıyor olmam buradaki bütün anlamlarımı bir varmış masalının ormanına çeviriyor henüz yazıya dökülmemiş kelimeleri, içinde kayıp olduğum, içimde kayıp olduğum bir orman telaşı/ saçların… Dokunulduğunda anlamı kaybolacak bir ayna/ kırılması hayli zaman… Buradayım işte var gibiyim ve aslında henüz varlığımla barışmış değilim günlerim bir öncekinden farksız sayılmaz, her gün diğer bir başka günle olan farkını düşünüyorum ve fakat bazen duvarların renginin değiştiğini görüyorum. Gözlerimdeki bütün maddelerin yer değiştirdiğini ve bu gerçekleşirken diğerlerinin buna eşlik ettiğini görüyorum. Her şey kendi içinde değişiyor biliyorum içim değişiyor.

    Sakin zamanlar dilediğim yerden, sanki zamanlar yaşadığım bu yere gelişimin bir vazgeçiş, bir kaçış ve bir oluş biçimi olduğunu düşüne bilirsin. Bilirsin ki binaların gölgelerinde var olan hayatlar ancak temeli olan bir nedeni yaşar. Alıştırılmış bir inşaat bilinci bu/ bir hayat ve hayal bilinci aynı zamanda… Kaldırım taşları ve oyun parkalarıyla süslenmiş bir gerçek/ seçeneklerin çokluğu kadar aslında hiçbir seçeneğin olmayışını bilmek arasında basit bir çelişki/ varlığın için gerekli tek şey elde edebileceklerin. Bir yarış, hızla sürülen motorlu araçlar arasında, iflas eden bir beygir gücünde, kaleminin silgisini yiyen bir öğrencinin gözlerinde. Mutluluğun kontrole denk geldiğini öğrendiğimizden beridir süre gelen bir çıkmaz. İki yakasına iki köprüden bağlı olan bir kent/ iki yakasına bir ilmekle bağlı olan gömlekler kadar gerçek, denize kravat benzetmesi yapmış olursam devletimin mülkü amirleriyle çıkabilecek bir sorunda boğulma ihtimalime eş değer taşır mı bir gün o kravatlarında onları boğma olasılığı.

    Sanki gibiydim, sanki şimdi kalkıp gidecek yada bir gün mutlaka gidecek/ nereye ve kime/ nerede ve nasıl/ hiç bilmiyorken ve fakat hep yüklenilmiş bir bilgi olarak. Sanki şimdi gülecek, sanki şimdi ağlayacak sanki şimdi anlatacak ve anlayacak, sankilerimle var olup hayatımın sakinlerine inandırdığım bir yalan/ söylediğim bütün yüzde kendimi gördüğüm, kendim gibi gördüğüm, adil bir aldatmaca ben onun varlığına inanıyordum oda benim varlığıma… Sanki yaşamış ve sanki ölecek gibiydim. Sanki yaşamış ve ölmüş gibiydin… Ve sanki hiç yaşamamış ve hiç ölmeyecek gibiydiler…

    Ve şimdi buradayım işte, oradan/ gitmenin bir kurtarıcı olarak görüldüğü bu yerdeyim.
    Gitmenin hiçbir şeyi değiştirmediği/ hiçbir şeyi var etmeyi yada yıkmadığı bu yerde. Gittiğin bir yere bilincini de götürüyorsan neye yarardı ki, aklımda taşıdığım bir dünya/ değişen yüzlere rağmen/ değişen adreslere rağmen/ değişen yollara ve kayboluşlara rağmen var olabiliyor. Var olabiliyorsa hayal sandığım şey gerçek ve ben bir hayal mi oluyorum? Siliniyor mu bir bir bıraktığım izler, izler bıraktım mı? Hiç hatırlanmıyor mu o sesler, sesim duyulmuyor mu?
    YAGMUR DAMLASI

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:49

    Herşeye Seni Katarak Sevdim


    Sözlerim vardı senin bilmediğin gizli köşelerde söylediğim sözlerim.Harflerim vardı yoluna halı gibi döşediğim.Cümlelerim vardı senli cümlelerim.Kelimelerim vardı sen olan kelimelerim.Sıfatlarım vardı seni yüklediğim,öznelerim vardı senle başlayan,yüklemlerim vardı senle biten.Sen bilmesende seni anlatan bir sürü dizelerim,mısralarım vardı.İşte ben seni böyle sevdim sevgilim senden habersiz seni sana anlatarak sevdim,herşeye seni katarak sevdim.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:45

    sevgilim ol


    Üşüyorum,
    Sensiz günlerimde, gecelerimde
    Çok üşüyorum

    Ağlıyorum,
    Seni düşündükçe,
    Yanımda olmadığını anladığımda
    Göz yaşlarım sele dönüşüyor

    Özlüyorum,
    Seninle gecen zamanları,
    Bana sarılıp dokunmanı,
    İsmimi söylemeni
    Her şeyini özlüyorum

    Konuşmuyorum,
    Senin hakkında hiç kimseyle konuşmuyorum
    Adını bile söylemiyorum
    Sanma ki sevmediğimden,
    Aksine her söyleyişte yüreğimin sancıdığından

    Acı çekiyorum,
    her gördüğümü sana benzetiyorum
    Ya gözlerin aklıma geliyor,yada o tatlı gülüsün
    Yanımda olmadığın için çok acı çekiyorum
    Anladım ki ben seni İstiyorum..
    Gel Bana Benim Ol Sevdigim Sevgilim..

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:43

    gel de...
    ben hep yanındayım sadece elini at veya uzan öpecem
    ama senin korkuların var
    üstelik yaşadığın acılarda hic izim yok
    faturası bana ama
    oysa ben senin etrafındaki hic bir insan değilim
    ben sevdiğimi üzersem yaşayamayacak kadar severim
    zaten sen beni bilsen
    orda durazmazdınki be güzelim
    bunuda bir şiir sanma sakın
    gerceğin ta kendisi bu
    yaz yaz nereye kadar
    haydi uzan öpecem
    sen gelde canı gönülden
    ecelim olsanda geleceğim
    sen git dersen ben zaten orada ölecem
    görmeden bilmeden dokunmadan
    sevilmezmi sanırsın
    ya dokundukların cekilsin yolundan
    yada ödensin gel bana, günahı benim boynumdan
    ya yazmayım diyorum bak belkide şiirin en güzeli oldu
    bu şiirmi oldu şimdi
    oldu gözlerim doldu
    galiba gelmeyeceksin
    olan yine bana oldu..

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:42

    Gece...




    Yıldızları birer birer tutup sevgiyle çarpan yüreğime koyuyorum. Gökyüzünde yalnız gezen yıldızları yüreğimde buluşturuyorum. Derken hüzzam bir şarkının ritimleri, cennetsi bir hayale salıyor beni. Kaldığım odanın balkonundan gecenin insanı büyüleyen o harikulade sessizliğine Eğrigöz dağının ihtişamını da katarak bırakıyorum kendimi. Çünkü, gecenin mavi soluğu bir genç kızın kalbinin atışından daha yumuşaktır. Daha yumuşaktır, sevgilisine göz kırpan gözün kirpiklerinin bir birine dokunuşundan.



    Durmadan gecenin patika yokuşlarında, yüreğimdeki sevgiden aldığım cesaretle yürüyorum. Gecenin gizeminden ürperen ve gecenin aydınlattığı aşktan yüreği titreyen insanlara yaklaşıp aşkı soruyorum korka korka... Gecenin huzur veren kokusuyla bir nefes gibi düşüyorsun yüreğime, aşktan üşüyen elin şakağıma konuyor, başımı okşuyor uyandırmamaya özen göstererek... O da sevilmekten çok acınmaya yakın olduğumu bildiği için, ellerindeki rüyamı hep benden saklıyor. Sanki gökten toprağa tane tane inen yağmurların bir inci gibi içime yağan sevgi damlacıklarını da hep sonraya bıraktığı gibi.



    Yıldızların altındaki bulutlardan inen yağmurun sesinden daha güzel bir beste duydunuz mu hiç? Gece yağan bir yağmur gecenin karanlığı kadar mahrem, onun kadar doğal, onun kadar gizemli ve saydam bir sevgili gördünüz mü hiç? Gördünüz mü, sizle gece gibi bütün esrarını paylaşan ve sizi gece gibi örten bir sevgili? Geceleri gök yüzünü o parlak bedenleriyle kuşatan şiir tadındaki göz kırpmalarıyla yüreğimize huzur veren, arzulu fısıltılarını penceremizden duyuran yıldızların senfonisini işittiniz mi hiç? Aşk gecenin karanlığında gökten bir yıldız gibi yağınca, uykuya yeni dalmış sevgililerin rüyaları şenlenir. Uyanık olan sevgililere de binbir gece masallarını hatırlatır.



    Gecenin esrarını oluşturan melekler, sevgililer için güler ve sevgililer için ağlar geceleri pencerelerin camlarına karşı, sevgi sözcükleri işitmeye alışkın kulaklarına doğru uzaktaki sevgilinin. Ve gece günlerdir yorulan yürekleri yatıştırır, ellerinden tutarak sevgilileri düş ülkesinde birleştirir.



    Artık yalnız sevgililer kaldı, gecenin harikulade güzelliği karşında sevinç gözyaşları akıtan...Çünkü gecenin gizemi sevgililerin yüreklerindeki gizeme vurarak bir dağılma oluşturur. Her bir sevgili, sevgilisini gecenin esrarında hissetmenin mutluluğunu yaşar. Ve gecenin en güzel sırları da yataklarında birbirini düşünen uyanık durumdaki sevgililere emanet edilir.



    Şimdi bütün yıldızları serin bir Haziran gecesinde düşürdüm, yıllar önce seni bir Haziran gecesinde yüreğime düşürdüğüm gibi. Her “yıldızların altında” şarkısının veya “geceler yarim oldu” türküsünün tam ortasında da aşk için ağlayan gözlerini de... Ama bazı gecelerin esrarı, en güzel şiirin inceliğinde gizlenen aşk gibi, kalbime ilahi bir mesaj gibi iniyor.



    Eğer gecenin esrarından etkilenen sevgililerin hasret şarkıları olmasaydı, gözlerine inmeye cesaret edemez, bu cesareti aldığım sözlerine etki edemezdim. Eğer hiç sevgin olmasaydı, gecenin karanlığına tutunup uzaktan uzağa ağlamazdım ve bunu kimseler de bilmezdi.



    Eğer savdanın gece gibi gizemli yolarında yürümeyi denemeseydim, anlamsız bir ölümle ölmenin zalimlik olduğunu hiç bilemezdim. Gecenin her şeyi örten sevgi bahçelerinde sevgilileri bekleyen rüzgarları ve rengi fark edilmeyen kırmızı gülleri de...

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:41

    Islak bir mahkeme
    Öyle işte.
    İçime işleyen bütün yağmurların gözümden aktığını gördükçe daha çok yanıyorum bu kor ateşler arasında. Ateşten her çıkarışımda başımı, sana benziyor şimdi beklediğim her bir insan ve bir karanlık sokak köşesinde bu sonbahar yağmuru altında ıslandığım her an senden armağan. Baharın ağırlığıyla yarışıyorum bu yalnız zaman arası, gökyüzünden gönlüme taşınan su miktarını ölçüyorum önceki belirsizlere inat. Hayatımı askıya aldığım zamanların ceremesini, hayalkırıklığımla ödüyorum. Ve ben şimdi hem suçsuzum, hem mahkum…

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:41

    Islak bir mahkeme
    Öyle işte.
    İçime işleyen bütün yağmurların gözümden aktığını gördükçe daha çok yanıyorum bu kor ateşler arasında. Ateşten her çıkarışımda başımı, sana benziyor şimdi beklediğim her bir insan ve bir karanlık sokak köşesinde bu sonbahar yağmuru altında ıslandığım her an senden armağan. Baharın ağırlığıyla yarışıyorum bu yalnız zaman arası, gökyüzünden gönlüme taşınan su miktarını ölçüyorum önceki belirsizlere inat. Hayatımı askıya aldığım zamanların ceremesini, hayalkırıklığımla ödüyorum. Ve ben şimdi hem suçsuzum, hem mahkum…

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 15.01.2010 - 08:40

    ÜZÜM GÖZLÜM
    Bana seni yazdıran 'yarım kalmışlığındır'...

    Bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum. aylar önce sensizliğe yazdığım şiiri okudum, bir de dün gece yazdığımı...
    Hiç fark yok...
    Neden azal mıyorsun bende?
    Neden gidişin dün gibi?
    Neden sana yazdığım her yazı, hep aynı yerde tıkanıyor?
    Ben bugüne kadar kimseyi yokluğunda bu kadar önemsemedim...

    Kimseyi yokluğunda bu kadar özlemedim.
    Ve şuna emin ol;
    hiç kimseyi yoken bu kadar sevmedim.
    Benim karşıma 'aşk' denen bu sonucu çıkaran;
    yarım kalmışlıktan başka bişey değil...
    ama iyi, ama kötü bitmeli her hikaye.
    Ama sen bitmedin...
    Bitmeyenimsin....
    Yaşadıklarımızın adını bile koyamadım sevgilim.
    İşte bu yüzden kopamadık bir türlü.
    Ben yarım kalan ve adı konmayan hiç birşeyden kopamam, unutamam.
    İçimde koca bi boşluk ve sızısı kalır...
    Ya herşey yaşanacağı sona kadar yaşanıp bitmeli;
    ya da ayrılık vakti geldiğinde kimsenin çıtı çıkmamalı....
    YA HEP YA HİÇ diyebilmeliyim hayata...

    Biz bunu başaramadık; sanırım bu yüzden acı çekiyoruz hala....
    Sen yaşanıp bitseydin, hatırıma gelmezdin bile.
    Seni bukadar unutulmaz yapan yarım kalmışlığın..
    Normal olan hiçbir şeyi sevmedim ben;
    Herkesin her an yaşadığı hiçbir şeyi benimsemedim
    Ve aşkı hayatın akışına bırakmamayı öğrendim!
    Bunu yapan her zaman kaybeder.
    Zaman denilen kavram aşkı yok eder...
    Eğer ortada aşk varsa
    ne yapıp edip zamanı durdurmalı,
    İşte biz bunu başaramadık üzüm gözlüm...
    Ben aşktan konu açılınca yada aşık olduğunu bile bile zamana engel olamayan hiç kimseyi sevemedim bir türlü...
    Belkide bu yüzden varlığında sevemediğim insanları yokluklarında sevdim!

    Ondandır belkide seni yokluğunda özlemem

    Yokluğun hiç adil değil sevgilim...
    Beni öldürüp, seni var ediyor.
    Evet seviyorum seni; hem de varlığına rağmen..
    4 sonbahar geçti gidişinin ardından;
    Varlığınla yokluğunun tezatını çözemedim hala...
    Öyle bir sen yarattımki yokluğunda;
    Yaşanıldığı an yitirir anlamını sanıyorum korkuyorum bu yüzden...

    Seni senle savaştırıoyorum içimde; olan bana oluyor
    Savaş bitince yüreğimin enkazı canımı acıtıyor
    ama sen yoksun...

    Varlığındaki seni yokluğundaki sen kadar sevemezdim inan..
    'eşke sen yanımda olsan, keşke beraber birşeyler yapıp zamanı durdursaydık'diye hayıflanmıyorum artık...

    Ayrılık ihtiyaçtandı bu hikaede üzüm gözlüm.

    Yazık; son sözü zaman söyleyecek şimdi...
    Zamana bıraktık şimdi aşkı!

    Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi!
    Bunu engelleyen varlığın çünkü.

    Bunca zaman yokluğunda yarattığım senle paylaşsaydım hayatı;

    hiç bir şiir, hiç bir kelime anlatamazdı acımı ayrıldığımızda....

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta