Her Nefesi Hayat Olan Adam Şiiri - Yoru ...

İlhan Kılıç
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Her nefesi hayat olan adamdan,

_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…



Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim

Tamamını Oku
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 26.01.2010 - 11:07

    HAYAT SANISI
    Hiç varolmayan hayatlardı yaşadıklarımız. Karmakarışık koridorların ucunda görünen ışığa ulaşma çabasıydı hep aklımızı başımızdan alan. Binbir gece masal anlatıp onuncu köye yolalmaktı azığımızı sırtlanıp. İnce sızılarımızı ceplerimize doldurup, hangi vapuru yakalayacağımızı hesaplayıp durduk. Vagonlara kilitlediğimiz aşklarımız için ne yürekleri toprağa verdik. Acıları biriktirip büfelere dizdik, dostlarımıza gösterdik. Dokunamadığımız çocukluğumuz, silkeleyemediğimiz tozlarımız oldu hep zamanın aynasında. Gözlerimizin en derinine baktık, en yosunundan sevdaları savurup saçlarımızın arasından hep ışığa yürüdük. Soluklandık arada, geriye dönüp baktık, yutacakmışcasına üstümüze gelen karanlığımızdan ürktük defalarca. Biriktirdiğimiz hasretlerin içinde o ışık hep vardı. Dörde katlayıp, boş anıların arasına sıkıştırmıştık hani. Elimize aldığımızda gördük, buruşturup attığımız yaşamın yol haritası olduğunu. Unutulup kalmış bir köşede, sararmış beklerken. Sonra dönüp yüzünü güneaçanlar misali, gökkuşağının altından yürüyüp geçmekti oysa yaşamak. Hiç anlamadan yitirip yolumuzu, toprağa verdiğimiz yüreklerin yanına uzandık kaldık, yorulmuştuk…...

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 26.01.2010 - 11:02

    sarılmak
    Bazen insanlar farklı sarılırlar hayata. Tadını çıkarta çıkarta, bir güz sabahında, pencereden görünen denizin soğuğuna aldırmadan dokunurlar bir balığın kanadına. Farklı olur o an bütün dünya ve bir başka bakarlar sevdikleri insanın dolu dolu kokan gözlerine. O an değişir bir kuşun uçması bir uçtan bir uca, değişir bir bulutun süzülmesi uçan kuşun üstünde ve bir rüzgar eser, inceden çarpar bir buluta, anlatır gibi bütün hikayesini bir çırpıda.

    Anlar vardır hayatta, farklı insanların farkını ortaya koydukları ve farksızları hiçe saydıkları zayıf anlar, vardır işte farklı anlar bir insanın hayatında. Zamanın akışı bile değişir o an, hızlanır bir anda ya da ağırlaşır bir gülle misali, ağlayan bir çocuğun omuzlarında.

    Bakmak gerekir farklı olan insanların gözlerinin tam içine. Farklı oldukları o an, neler gelir geçer o sadelikten ve nasıl sarılırlar sevdiklerine, sevgidir sardıran sevileni sımsıkı, yumuşak bir yorgan gibi şikayetsiz ve ısıtarak içini. Anlatmak istediğim anlar var hayatımda, filmlerde gördüğüm kimbilir belki de hayalimde hatırladığım.

    Farklı yerlerde gördüm bu sahneyi, birisi Amelie’de, filmin sonunda kavuşuyorum o içtenliğe, bir çift göz güzelliğinde. Bir diğeri Acı Hayat’ın ilk bölümünün 41, dakikasında saklı. Kimse yanlış anlamasın “içtenlik” diyorum, “hissetmek” diyorum herşeyi geride bırakarak dokunabilmek kalbine bir insanın sadece sarılarak sevdiğine. Zamanı durdurur gibi hani, çevredeki kimsenin, hiçbir şeyin görünmemesi gibi. Hani çizgifilmlerde olurdu ya biz küçükken, oğlanla kız sarılırlar birbirine ve ortam bir anda değişir, etraftaki herşey belirsizleşir ve yalnızca ikisi kalır bir gündüz vakti koskoca ekranda.

    O an durur zaman, iki insan sarılırken birbirine ya da dudağı değerken ötekinin dudağının tam kenarına ki işin içine cinsellik bulaşmaz, bozmamak için ‘gerçek sevginin’ büyüsünü. Alabildiğine içten sarılırlar sanki yıllardır sakladıkları sevgiyi bir anda vermeye çalışır gibi. Kıvılcım çıkar oğlanın omuzundan, tamda kızın başının değdiği yerden, yakar sonra ortalığı bütün kudretiyle. Bir küçük sarılmak, hasreti öldürüp, koşarcasına sevmek bir insanı, bir film müziği tadında

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 26.01.2010 - 09:04

    Sanki ben yalnız seni

    Sevmek için doğmuşum

    Kaçma benden ben seninle

    Ben seninle ben aşkınla varolmuşum

    Ya sen bana gel ya ben geleyim

    Sevdim diyorsun nerden bileyim

    Hasret zehrini içirme bana

    Seninle doğdum seninle öleyim

    Sen hayatsın ben ömür

    Sen olmazsan bu can ölür

    Hasretin derdin bir alev

    Gel de sussun bu gönül

    Yok deme bana sende her şey

    Sende aşk var mutluluk var

    Kaçma benden seni senden

    Çok seven kalp bende var

    Dünyaya bir daha

    Gelsem seni severdim

    Can bendende nasıl ise

    Ben de seni öyle sevdim

    Sen ağlatansın ben ağlayan

    Evvel demiştim heves değilsin

    Beni hayata sensin bağlayan

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 26.01.2010 - 09:04

    Sevişmek Seninle..

    Yalanlara, yapmacık kahramanlıklara,

    güzel fakat anlamsız laflara

    gerek duyma benimle beraberken

    Sevişmek;

    umursuzca pervasızca

    yasaklardan, tabulardan, tüm çirkinliklerden uzak

    Sevişirken sevmek..

    sevişirken aşık olmak..

    Dokunmak.. dokunmak..dokunulmak..

    Gerçekle düş arasında,

    pembe beyaz bulutların ardından

    sonsuz boşluğa dolu dizgin yol almak

    İster gün ışığında

    ister gece karanlığında

    bir öpüş bir dokunuş

    bir tutam ılık nefes karşılığında

    arzulamak... arzulamak... arzulanmak

    Seninle sevişmek,

    büyülerden tılsımlardan daha kuvvetli olmalı

    bir gülüşün, bir dokunuşun, bir öpüşünle

    anlatmalısın bana kendini...

    Konuşma hemde hiç

    Sus.. sus ve anlat

    ellerin gözlerin konuşmalı

    bana bir anda

    sevgiyi,

    aşkı,

    sevişmeyi

    seni

    vermelisin ki senin olayım.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 26.01.2010 - 08:45

    el yazısıyla yazılman gerek senin
    özenle,çizginin dışına taşırmadan
    kısık sesle söylenmeli adın
    isminin tek bir harfi kaçırılmadan
    tüy gibi inmeli insan tenine ,ipeğe dokunur gb dokunulmalı
    saniyeleri umursamadan!
    parmak uçları ile yürünmeli sen uyurken,
    uyanırsan gideceğin korkusundan!
    teninin kokusu yeni doğmuş bebeğin kokusu gb çekilmeli içe,
    ve korkulmalı,o kokudan yoksun bırakılmaktan
    herşeyini özenle katlamalı ve yerleştirmeliyim çekmecelerine,
    girince için ferahlasın diye kendi ellerimle temizlemeliyim evimizi
    içine ruhumu da kattığım yemekler yapmalıyım ve oturup karşına
    ellerim çenemde seyretmeliyim sen yerken iştahla...
    konuştuğumuz gb bahçeye hazırlamalıyım rakı sofranı
    çiçekli masa örtüsünün üzerine
    ağzımızın tadı olmalı,ağzımın tadı olmasın
    boğazımdan içeri tek bir lokma girmesede!
    mangalda yanan parmağımı öpmelisin ve gözlerimiz birbirine değmeli
    sinsi bir gülümseme konmalı dudaklarımıza
    sonraki öpmeleri tahmin edercesine!
    bahçedeki hamak da sarılmalısın bana yıkanan bulaşığın ardından
    be ''eline sağlık kadınım'' olmalı tüm yorgunluğu unutturan!!

    gözümden yaş gelmeli sevişirken seninle,
    inanmamalıyım senin tenin olduğuna,sen olduğuma,
    senle olduğuma
    ve ilk defa anlam kazanmalı sonlandırılan sevişme,
    ''seni seviyorum biliyor musun?''sözü duyulduğunda!!!

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 21.01.2010 - 14:50

    Ne zaman
    İkinci el bir sevdaya sarılsam
    Ya kalemimin ucu kırılır
    Ya da okuduğum kitaplar
    Orta yerinden yırtılır

    Baştan sona ayrılıklar
    Kusar bütün mısralar
    Bütün mısrala,
    Acı yüklü vurgularla
    Kendilerini oyalar

    Ne zaman
    Yarım yamalak bir sevdaya sarılsam
    Tercihi zor iki seçenek arasında
    Kan/ter içinde kalır bu gönlüm

    Ya manzarasını çizemediğim
    Mutluluklar armağan ederim sana
    Ya da şarkısını bir türlü söyleyemediğim
    Kederli bir aşk;

    Ne zaman
    Karşılığı olmayan bir sevdaya sarılsam
    Zararlı çıkan hep ben olurum
    Çünkü KDV;si yoktur hiçbir sevdanın

    Bütün ;sevdalar duman olur;
    Ki bütün sevdalar
    Elbet günün birinde kül olur.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 21.01.2010 - 13:12

    Sensizliği idam ediyorum
    Kalemi kırdım
    Hasretin firar edecek
    Hep yanımda olacaksın
    Kaçamıyacaksın
    Ömür boyu yüreğimde
    Mahkum yaşayacaksın
    Sevsen de,
    sevilsen de binlerce kez
    Sen,
    ömrümce benim kalacaksın.

    HİÇBİR KANUN
    HİÇBİR GENEL AF
    SENİN ÇIKMANI SAĞLAMAZ
    SEN BENİM YÜREĞİMDE
    ÖLÜMSÜZ SONSUZ
    MAHKUMSUN

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 21.01.2010 - 13:12

    Güneşle Sarılacağım Boynuna

    Haydi, sil gözyaslarını.
    Egdigin basını gökyüzüne kaldır.
    Bu aska hasretin prangaları vurulsa da
    Bir gün vuslatın serbetini içecegiz
    Zümrüd- ü Anka’nın avuçlarından.
    Günes küsse de tenimize,
    Gözlerimizin aydınlıgında ezecegiz
    Karanlıgın yaralı duvarlarını;

    Ne olur içinde yasat beni.
    Sırtlarımız nemli duvarlara dayansa da
    Askı imkansızlıgın içinde yasatmadık mı ?
    Ayaklarımız karların altında yanarken,
    Bir avuç günesle,
    Sevdamızı kurak topraklarda
    Zamansız yesertmeyi ummadık mı ?
    Karanlıga inat,
    Yüregimizi yıldızlara yaslayıp
    Sevda bozkırlarında umuda kök salmadık mı ?

    Uzaklardan bir çagırsan beni,
    Gözyaslarını dudaklarımla silmez miyim?
    Göçmen kuslarla haber yollasan,
    Karları üzerime giydirip
    Kanayan yaralarını bedenimle örtmez miyim ?
    Haydi, aglama sen canım.
    İmkânsızlıgın içinde yürüt beni.
    Kavusmamız sürgün olsa da hasrete,
    Ne olur yüreginde büyüt beni..

    Birazdan yoklugunu serecegim
    Hasretinin duvarlarına.
    Ve yüregimi atesleyecegim
    Katransı yokluguna..
    Gözbebeklerimi ıslatıp
    Seni sayıklayacagım
    Gecenin koynunda..
    Hasretini dudaklarımda öldürüp
    Günesle boynuna sarılacagım
    Bahar kokulu sabahlarda…

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 16.01.2010 - 12:22

    Savunmasızlığım budanan çınarıdır geçmişim
    Say ki kelebek uçurmuşum hazanına

    kor ateşlerde dağladığım kılıç kadar keskin
    ve mendeburca gülümseyen kirli dişli dudaklardan
    koparıp aldığım / çelik beyazı yürek!
    kabzasından silinmeyen / cinayet kokan parmak izleriyle
    düşmüştür avuçlarına! sıkı kavra bu bedeni

    hey! duyuları kasvetin uçurumlarında dolaşan
    dağ başlarının küheylan yeleli rüzgarı
    kara gözlü bulutlardan sineme düşen çığlık
    kök saldım avuçlarında! yeşert beni
    engel tanımaz bir kısrağın şahlanış türküsüyüm
    işte sazım / işte sözüm / bam telinde dirilt beni

    telli duvaklı gelinlerin kırmızı kuşağı gibi bakirim


    ince belli sevgililerin kırılganlığında saklı bu yürek


    ne bir cerahattir içimdeki sancı


    ne de acılarımın faturasıdır! uğruna silah kuşandığım cenk


    yıktıysam köprüleri / yaktıysam gemileri


    yani! sonsa işleyen rotatiflerdeki mazlum yanımın gerçeği




    o zaman değme pasıma! koy potana / erit ve içine akıt beni


    yürüme cesareti kaldırmalara çakılı


    dermanı acabaların prangalarına kilitli


    beyhude yakarışların duvar üstünde yürüyen kedisi


    kıvraklığını ödüllendir! kapanındayım


    hadi! kemiğine ilik et beni


    son ki sana kavuşmanın mezar taşıdır! devrik


    azmin yollarına bastığım bu onurlu adımlar


    sevda sarayımı koruyan sadık neferlerdir


    kendini nal kesen yamaçlardan ovalarına süzülen


    toz bulutu gelişime bırak! kerpiç bedenim samanına tutsak


    kadınlığının kevgirinden geçir / ekmeğine un et beni


    ey ellerinde üryanlığımın utangaçlığı saklı kadın


    ilk yaz çiçeklerinin tabiat kokan anası


    cemrelerde boynu bükük kardelen saflığı parıltı


    ayaza dikleşen filiz! kristal yorganlarında uyut beni

    alın çizgilerimde etime işleyen cam kesiği sızı


    bahtıma yazılmış otuz mermilik nişangah! canım can çekişiyor


    dar odalara sığmaz çoğaltışım seni! mezar ki sinen değil mi.?


    gülerim dokuz tahtanın sözde esaretine


    ölüm dediğin kollarında son nefes! ötesi bağrında cennet


    dür defterimi / yeniden yarat beni

    kollarına düştüğüm! kendini benden esirgeyen


    kabzımal bağırtıların da saçlarıma tünemiş şu kırağı bedeli yaşam


    tel tel şakaklarımda ihanetin postasına restini çekmiş


    gül oyalı bir çemberin kan kızılı şafağıdır! göz nuruma işlemiş


    kalk kadın! sen benim sevdamsın / uzat alnını

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 16.01.2010 - 11:38

    Gidişlerinin ardında yıkık birer kainat bırakanlara...'

    Yüzün vardı önceleribakılmaya ve tebessüme değer...
    Yüzün vardı önceleridokunulmaya kıyıla-mayası...

    Kah bir şarkıydınkah şiirimin satırlarında hecelerim...
    Kah bir gözyaşıydınkah ansızın gönlümde sevincim...
    'Ayrılık' deseydin giderdim..
    Durmazdım karşında anlamsız ve manasız..
    Anlamı olmalı kalmanın..
    Demedin oysa...
    Ve koşar adım terk ettin..
    Durdumkımıldamadım hiçbir yere..

    Dur oldum...
    Sus oldum...
    Pus oldum....

    Ama gitmedim...!
    Gidemedim gittiğin yerlerden...

    Çok aradım...

    Hiç bir şarkının nakaratında..
    Hiç bir şiirin satırında..
    Gece indiğinde hiç bir sokak lambasının altında..
    Gün doğduğunda bu kente..
    Hiç bir kaldırım taşında yoktu izin....

    'Dur'madım senden sonralarıben de duramadım..
    Bir ceketbir gömlek terk ettim bu kenti..
    Sonraları da aramadım..
    Bırakıp gitmenin tadını tattım..
    Bakmadan dönüpte arkama..

    Durmadan...
    Acımadan...
    Yanmadan...

    Hangi şairin şiirisin sen?
    Hangi kalemin kara mürekkebi?
    Hiç bir renge sığdıramazken ben seni..
    Anlamlar kaybolup..
    Renkler solarken gözlerinin baktığı yerde..
    Hangi şair sığdırdı seni Gidişin Kara Rengine? ...

    Sonsuz bir kainatı az bulurken ben sana..
    Avuçlarının kokusunda kaybolurken mekan..
    BenYanındayken bile gebe kalırken özlemine..
    Hangi 'serseri' sığdırdı seni Gidişin Kara Rengine? ...

    Duyduğum ne bir nota sesi...
    Ne de bir kemanın melodisi...

    Kala ' kaldım' içimde..
    Fark ettin mi?
    Sen sustun..
    'Ben anlamlarımı yitirdim susuşlarında...'

    Şimdi firariyim..
    Bir o kadar da hasret...
    Nefesimde gizlenen kokuna..
    Ve
    Bilmediğim bir kentte..
    İzini bıraktığın kaldırım taşlarına...

    Beni 'soyup' gittiğin gün gibiyim..
    Öylesine yalın ve çıplak..
    İki dudak arasından çıkıpta..
    Dünyaya sığmayan nikotin gibiyim...

    Şimdi..
    Söyle bana celladı olayım...
    Söyle...
    Hangi kendini bilmez mahluk..
    Seni mahkum etti 'Gidişin Kara Rengine? '...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta