Her Nefesi Hayat Olan Adam Şiiri - Yoru ...

İlhan Kılıç
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Her nefesi hayat olan adamdan,

_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…



Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim

Tamamını Oku
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 09.02.2010 - 13:25

    Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı,
    Sen kimin yetimisin,
    Kimi bekliyorsun durduğun yerde?
    Sağır bir günün sonunda dilsiz bir gece
    Sarıp sarmalıyor seni,
    Gökyüzü gıcırtıyla kapanıyor üstüne.
    Bak ömrün yarılandı,
    Karanlığı kullanmayı öğrenmelisin.
    Yazısı akmış ıslak bir sayfa elinde,
    Yara bere içinde morarıyor şiirlerin.

    Artık tutunacak kimsen kalmadı,
    Nasıl biliyorsan öyle düğümle zamanı.
    Bütün ölümleri gör,
    Birini evlat edin kendine.
    Oysa sen, boş bir kabın taş darası.
    Yine de denkleştirip gidiyorsun hayatı.
    Tuzağa yem, hançere bağ oluyorsun.
    Zehire katıyorlar seni, şair ne duruyorsun
    Gemilere bin, trenlere atla.
    Kimsenin umursamadığı, hiçbir işe yaramayan
    Kaldır şu gereksiz tanıklığı ortadan.

    Ne kadar tıkasan kulaklarını,
    Duymamaya çalışsan
    Göğsünde bir titreşimdir konuşmaları.
    Görmesen seslerden anlıyorsun.
    Kazdıkları çukuru, ördükleri duvarı.
    Çakılısın buzdan çivilerle
    Boynu bükük bir haçın üstünde.
    Yerde buluyorsun kendini her sabah,
    Yeniden gerilmek üzere,
    Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
    Daha ne bekliyorsun durduğun yerde?

    Katmerli yalanı gördün, yalınkat gerçeği,
    Bilicinin ürpererek söylediği
    Sevgi gereksinimlerini gördün kimilerinin,
    Tırnaklarını denemek için
    Yılanın deri değiştirmesini,
    Gülüşün kurdunu, sineğini gözün;
    Yüreğinde bir ağaç gürültüyle devrilirken,
    Aksayarak yürüyen umudun arkasından
    Gülün kanayan hüznünü gördün.

    İşte tanıksın ölümün pazarlık ettiğine
    Toptan ve perakende,
    Pantolon ütüsünün keskinliğine,
    Bozulup bütünlenmesine paranın,
    Mevsimsiz bir çocuğun kekre yüzüne,
    Yabancı işçiliğine martının
    Deniz olmayan bir uzak ülkede,
    Daha binlerce, binlerce şeye.
    Yaz bunları ve imzala sana yetecekse.

    Bana delik deşik bir yürekle
    Pası küflü, çürümeyi söyle.
    Yangın yerlerinin katran gözyaşlarını,
    Bana göçüğün kırık kemiklerini,
    Sancısını suyun, rüzgarın yırtık yerini
    Ve bunlardan payına düşeni söyle.
    Ne kadarı kaldı babandan,
    Sen ne ekledin üstüne,
    Acının sana getirdiği ürem ne?
    Şair bana mutluluktan söz etme,
    Beyaz baston kullanan bir dille.

    İşte tanıksın daha nelere?
    Testi gömüyorlar göğsüne eskisin diye,
    Keçe gibi kimi zaman, parlatmak için
    Bakır kaplara sürüyorlar seni
    Şair hiçbir tansık bekleme,
    Dolaş yıkıntılar, çöplükler içinde,
    Sen ey gülünç ve deli mesih;
    Ölmeyi bilmediğine göre,
    Saçlarında şimşek parçaları, dilinde kırağı
    Pelteleşmiş yapışkan haçını
    Islık çalarak sokaklarda sürükle...

    Cevap Yaz
  • Habibe Gürses
    Habibe Gürses 09.02.2010 - 02:05

    Yüreğinize,ellerinize sağlık..Şiirleriniz birbirinden güzel ve okunmaya değer..Teşekkür ederim..:)

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 08.02.2010 - 09:58


    ♥♥♥.....Yoruldum Yâr.....♥♥♥...
    Bitiyor zaman. Tüm saatler kum saatinin içinde birbiri üstüne yığılıyor. Sahte mutluluklar giyiniyor sözcükler. Sen-ben savaşında imtiyazsız yarınlara bugünden açıyorum gözlerimi. Savaşacak kadar bile yakın olmayışımızı bilirim. Bilirim, acı verişindir bu kadar sözcük dizdiren. Ömrümü ömrünün ardında sürüyen…

    Aynaları kırıldı mutluluğumun. Söz dinlemeyen yanımı artık çok iyi tanıyorum. Ayağım takılıyor bir acıya ve yokluğunun üstüne düşüyorum.
    Hala üşüyorum…
    İğne deliğinden geçiriyorum sevdayı. Sen oluyor nakışımın adı. Bir an sen oluyorum anlayışsız, vurdumduymaz… Sonra bana dönüyorum. Bak hala ağlıyorum… Harf harf işlerken kelimelerimi, şimdiden yerleştiriyorum acılarımı parmaklarımın ucuna. Son düşen cemreyi de ayırıyorum payıma.

    Kapatıyorum gözlerimi. Hadi git yâr, geldiğin gibi. Acıttığın yerden tüm acılarımı da topla git hadi.
    Anlamadım yâr
    Sen mi yâr olmadın yoksa ben mi yarenlikten uzaktım? Hangi kıyıya vurmuştu aramızdaki eksik o taş? Hangi şarkıda yarım kalmıştı notamız? Hangi satır içine sığdırabilmişti de seni; sen bulunmazım olmuştun?
    Ah yâr sana bağlamazsam sözcüklerimi, hep anlamsızlık oluyor yüreğimin dili. Sana bağlandığında da gözyaşına paralel oluyor. Yok, mu önümde senden gayri gidecek bir yol?
    İçim yine aynı mısra´ları tekrarlıyor

    Yamaçlarımda senli güzel düşerim var Ama düşlerime damlayan zehir de sensin yâr

    Bulamadım yâr. Seni bu kadar ararken kendime bir mutluluğu da bulamadım. Zamandan bir bir çalıp saatleri sızlayan yanlarıma kattım. Ben acıyı aşka yama yaptım. Hafife almadım duyuları. Kuytu köşelerde ölümüne besledim sevdayı. Acıydı bildiğim aşkın ön adı.

    Hiçbir şehre sığmadı yüreğim. İstanbul sen de yüreğimi ayaklarına doladın. Ve sen düştün ben kanadım. Ezildim, yarama yine koskoca bir kenti bastım.

    Büyük bir uykudan ibaret sandım satırlarda yaşamayı. Kelimeleri vurdum kumsallara. Canımı ağrıttım ardında. Ve bir taş daha attım içimin karanlık dehlizine. Hüzün meskenine kilitli aşk hangi makamı kabul ediyordu ki sözlerine? Hangi yaram düşlerimi sana vurduğumda acı damlatmıyordu?

    Gerçeğimde olmayan yâr gönlümden git!
    Hadi git!
    Ben sarsılan bir şehrin enkazı olmaya razıyım. Ben, yine kâbuslar saklarım yatak başlarımda. Ve sana şiirler biriktirmekten vazgeçerim. Sessizliğimin sesini dinlerim bir sonbahar sabahında.

    Hadi git yâr!
    Daha fazla sen yüklenemiyor kalbim.
    Daha derin düşleri kaldıramıyor bedenim. Kalmadı lügatimde içimi yakmayan bir söz. Bendeki resmini sakladığım sandık; bir çift göz…

    Yâr! ekseni değişti artık dünyamın. Ne geceleri uykuya teslim ediyorum düşüncelerimi. Ne de sabahları gündoğumlarıyla yeni bir yelken açabiliyorum kurtuluşuma. Her benle başlayıp senle devam etmek zorunda olan gün, dikenli bir dal oluyor bana.

    Hadi gönlüm
    Defalarca düş uçurumlardan, kan-revan ol. Ve boşalt içini. Damarlarından ansızın geçen ve “yar”ı anlamlı kılan ezinci katlet. Bitir bu sonsuz şiiri. Son bulsun ağıt tadındaki sevgi söylemleri. Yâr yüreğimdeki ‘is’ini başka bir yere sevk et hadi.

    Ah yâr gün gün mısralar döktün içime. Yüreğimi sana dair söylenmiş mısralarımla yıkadın. Ben hep sana uzaktım. Yollarda kaybolsam sen önüme çıkan tuzaktın. Ben, her gece gözyaşlarımla yıkadığım masallarımı saçlarına yolladım. Saçlarından kulaklarına musalla taşı gibi bir soğuklukla inip, beni sana anlatır sandım.
    Yanıldım…

    Hicran yağmurlarından sıyrılıp ötelerde kendimi aradım, bulamadım…

    Hayatımın gençlik satırlarında adı geçen yâr.
    Sırtımı her döndüğümde bir can yitirdim bu bahar…

    İdama giderken hislerim, güneşim yüzünü görmeyi bekledim hep. Kalemi kırık bir aşkı mühürledim yüreğime. “unuttum” diye haykırırken bile unutmadığımı ispatlıyordum kendime.

    Yoruldum yâr
    Bütün kapılarımı kapatmaya hazırlanıyorum gönlümün. Kimliğimi hediye edip bu şehre, her bir adımımda anıları sürükleyip ardımdan ve rotamı da ekleyip nabzıma gidiyorum… Mutlu günlerin gelmesini bekleyen çehremdeki çizgileri siliyorum. Ceplerimi dolduruyorum yedekteki acılarla.
    Her sabah yüzümü yıkadığım tavana asıyorum hayallerimi. Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün. Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan. Paslandı gözlerim. Sen kendin için kal yâr ben senin için giderim. Bu defa sürgünlere giden yüreğime bedenimi de eklerim. Bağdat olurum yıkılırım kurşunlara. Filistin olurum kalırım duvarlar arasında. Ama yine de İstanbul’u saklarım alınyazımda.

    Nerde olursam olayım unutma yâr; yarın yeni bir gün ve her yeni günde olduğu gibi senli ölüme hazırlanıyor gönlüm.

    Sureti kirlenmiş, şeceresi katil bir aynanın içindeyim. Hayaletimi arıyorum. Mükellef bir kedere hariçten gazel değil yüreğim. Yolum uçurumdan geçerken mevsimsiz gülüşlerde, keskin harfler kesiyor adımın yolunu: Yüzümü aşka saklayıp ağlıyorum. Manasızlığım kapıların ardında esefle hıçkırıyor. Bütün intizarları intihar ederken kuşlar, ben kendi yokluğuma kefensiz duruşlar uyduruyorum. Seni sensizlikten ekliyorum düşlerime. Ah’ın sürüncemesinde kalıyor kalbim; bizarım.

    Ey Aşk! Sonrasızlığımın ıslak saçlarına tutunup dururken dizeler ve kapkara bir karabasan tenimin kuruluğunda yıkanırken, kaosuna uzanamayan bakışlarımdan başlıyorum kendimi aşkın gamzelerine gömmeye. Geceye muhtacım, yastığımın kenarında tutuşan muamma uykusuzluk için.
    Bu yüzden uykusuzluğumla perişan uykulara dalıp rüyalarımı paramparça ediyorum. Hayatta kalan yanlarımı zülfikarla kesiyorum sevdiğim görüyor musun? Kanla karışık ağlama şölenlerindeyim iki ucu boşlukta gezinen alfabenin dolaylarında. Kötürüm bir düşüm, sesimi kovulmuşluğumla karalıyorum. Hadi düş gel ardıma saat başı yokluk çekerken zaman. Sen yağmurlarda ölmenin bedeli misin sevdiğim?

    Sancılı şiir tutanaklarında omuz başlarından asılıyor benim kentlerim. İz taşıyan her acıya maske oluyor yüzüm, ki; iğfal edilen çocukluğumda eskiyor hiç yanı titremeyen ikindiler. Diz üstü çöküyorum içime, bağışlanmaz nehirlerde ıslanıyor adanmışlığımın kasvetli iniltisi. Faille meçhulün arasını ben bozuyorum. Şimdi neye dokunsam cinayete münhasır isim olacak ellerin. Bu yalnızlık çok fazla geliyor sensizliğime. Al senin olsun cinnete sığmayan korkulu bekleyişler. Baba, ihanetteyim. Ağlamasana.

    Ruhumu kundaklayan kanlı kabusları ağaç diplerine gömerek hüznüme sarılıyorum. Vakit: Gecesizlik. Mekan: İstanbul, lamekan. Bu yüzden mekansızım ve hep mekansız kalıyor İstanbul bende. Ben beni ararken ayna yordamıyla, kendimde olmadığımı görüyorum. Ama en acısı bulduklarımın aradıklarım olmayışı Usta.
    Aynalar pas tutuyor parmak uçlarımda. İstanbulluğumu gömüyorum içimin teneşir bahçelerine. Hayaletimin hayaleti miyim yoksa Usta? Biliyor musun, kendi tanrısına eğilen kadının gözkapaklarında çırpınan ayetsizliğinde durulmuyor devrimcinin denizi. Ve kimsenin kimsesizliği kendini terk etmiyor Usta.

    Tene dokunan bir tümcedesin. Müntehir cümlelerine gizli özneyim. En kestirme yoluyum leyl-i Leyla gözlerinin. Bu yüzden hep sebep kalıyorsun aşka. Şimdi hangi aşk aralığında susuyorsun ben’li kaderinin?
    Yüzünü saçlarının arasındaki cam kırıklarıyla tarumar edip şiir mi bekletiyorsun mısra sonlarında avazının inkarı için? Ey Aşk! Yırtılmış yanlarına şarkılarımdan nakaratlar giydiriyorum.
    Arafta kalmışlığında kanıyor gizli yaram. Bu yara mahrem yara. Bu yara kurtlu yara. Bu yara iyileşmesin dünyada.

    Gidersem gelir misin benimle ayrılık için demiştim, geldin, ismin kaldı bende. Kalbime sunulan sevmek kadar sevsem de seni, saymıyorum bu imlasız vedayı. Gideceksen ölüm gibi git.

    Ama gel ne olur, yüzüm sana açık ruhuma kadar.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 08.02.2010 - 09:35

    Merhaba!

    Gülüşümün sahibi,
    Yaşamamın en gerçek sebebi....


    Yokluğu hüzün,
    Varlığı gece olması gündüzün...
    Elvedaların bahçesinde,
    Yaşam tohumları yok olurken sana merhaba!


    Merhabasına en cok hasret kaldığım,
    Özlemler tiyatrosunun baş rolu merhaba!


    Bir yolcu gibi kabul et beni,
    Şöyle geçerken uğrayanlardan...
    Hep yaparız ya biz bunu,
    Bir güzellik görünce inceleriz sağını solunu...
    Bakışlarımı mazur gör, alınma üstüne,
    Üzülme,
    Giden senden gidiyor diye...


    Gidecek yerlerin en güzelisin sen,
    Bir kaç yalancı yalnızlık daha geçsin hele üzerimden,
    Gelip bulcağım seni, yeniden...
    Alacağım hüznün karanlığını gözlerinden...


    Merhabalarıma sıkıştırdığım elvedaları görmezlikten gel,
    Bilki her bir veda gebedir yeni hayatlara,
    Her köşe başında,
    Sarı çiçekler dizilmiş her durakta beni ara...
    Bilki yüreğim, senli bir şarkıyla yeniden uğramıştır sana...


    Vakitsiz gidişime kızma...
    Çiçekler yeniden açmaz ki fırtınalı yağmurlar yağmasa,
    Bol yağmurlu vuslatlar olmaz ki sevenler ayrılmasa...
    Gelmeler bu kadar önemli olmaz ki gitmeler olmasa...


    Eğer sıcak bir merhabaya hasret kaldıysan hala,
    Şu eski anıları bir kurcala...
    Gülüşünün, gülüşüme benzeyen sıcaklığına,
    Saklamıştım,
    Elveda tadında bir merhaba

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 08.02.2010 - 09:33

    Bana biraktigin ask gibi yarim yasiyorum her seyi.

    Baslayip da bitiremedigim yazilarim, sonuna kadar gelip de okuyamadigim kitaplarim, son sozlerini duyamadigim sarkilarim var.
    Her seyi askimiz gibi paramparca yasiyorum.
    Butun dunyam dudagimdaki yarim bir opucugun tadinda artik...

    Adini koyamadigim yakinliklarim, butun sirlarimi dokemedigim iliskilerim var.
    Son kelimesini bir turlu soylemedigim cumleler kuruyorum.
    Ayin hic aydinlatmadigi bir gecede, bir guzelligi imkansiz bir aska donusturuyorum.
    Seni soyledigimde herkesi her seyi kaybetmekten korkuyorum. Soylemedigim son kelimesi adin hep oluyor cumlelerimin.
    Bir gunahimi Allah'tan saklar gibi, bir sirra butun ruhumla teslim olur gibi susuyorum, sira sana gelince...

    Sacmaliyorum, sacma sapan seyler yasiyorum.
    Aci veren o gercegi, seni, kimselerle paylasmadikca da sevdiklerim korkuyor benden. Adin bir duvar oluyor hayatimda.
    Asamadigim, kimselerin asmasina izin vermedigim bir duvar gibi duruyorsun onumde.
    Elim bir baska elin sicakligini hissedecegi anda, araya giriyorsun carpiyorum sana.
    Kalbim ne zaman baska bir guzellige kapisini acmaya kalksa, huysuz bir bebek gibi paramparca ediyorsun her seyi.

    Yuzume adin carpiyor, yuzume yazdiklarim, yuzume yasadiklarimiz, sarkilarimiz, siirlerimiz carpiyor, gelip kalbime bir zamanlar canimin ta icinde senindim simdi ise sessizce agliyorum.
    yuregimde -artik tek kisilik bir sirra- donusen adin daha da kamburlastiriyor beni.
    Ne seni yasabiliyorum, ne de severim sandiklarimla mutlu olabiliyorum.
    Hicbir cozumu olmayan matematik problemi gibi, cevabi olmayan bir soru gibi beynimi kemiriyorsun....
    Yavas yavas, sessiz cigliklarla bagira bagira eriyorum bitiyorum...
    Biliyorum....
    BILMIYORUM
    SONU YOK MU BU SENSIZLIGIN....??





    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 08.02.2010 - 09:16

    DOKUN BANA / GÖZLERİNDE ÖLSÜN ÖLÜMÜM

    Şimdi söyleyeceklerimi yuttum,
    Yüreğim konuşsun harf harf…”
    Ey dudaklarına sirayet etmiş son(ları) baharı silemediğim,

    Sen beni yüreğimin cümlelerini sıvamış dudaklarımı ” suskunluğa” teyemmüm etmekle suçlamaktasın? Yoksa gözlerindeki hayat rengini yüreğimdeki ölümle süslenmekle mi itham etmektesin? Belki de beni çoktan gitti bilmektesin belki de başka yüreğin terini silmekte görmektesin. Beni nerde kimin huzurunda el pençe divan durmuş düşünsen de ben anı yerdeyim. Suskunum ya, içindekileri okur gibiyim..

    - ” Bir gün bitecekti…Bitti..Aç gelmiştin, sevgime doydun ve gittin…”

    Gitmedim..Bitmedim..Ölmedim ey sevgili…

    Ey avuçlarıma düşen tek dua,

    Ne çabuk unuttun gözlerinden izlediğim denizi? Ne çabuk bitirdin sana olan sevgimin büyüklüğünü..Ben sana dua genişliğindeki kadınım demişim…Bırakır mıyım seni, ölmedim daha..Öl(e) medim. Daha da ölmeyeceğim..Gözlerine bulutların özgürlüğünü bırakmadan koşmak yok babama..Daha da bitmeyeceğim..Ellerine Cennet çiceklerinin kokusunu hediye eylemeden varmak yok Elif/imize….

    Ey gökyüzünü gözlerinden kanatlandığım,

    Daha kaç nehir kuruyacak yüreğimin sensizliğinde..Her sustuğumda daha kaç kez kıyameti yaşayacaksın yüreğinin debisinde..Şimdi kelimelerin ucunda üşümekteyim..Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm…Sar beni / yüreğinde büyüsün gülüm…

    Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman yolumu / yüzümü senden başka bir adrese çevirmedim. Adından başka hiçbir cümleye yataklık etmedim ben. Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil etmiş yollarım oldu ama asla senden vazgeçmedim. Bir miktar umut, bir dirhem mutluluktu istediğim..Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak, bezden bir bebeği senin kollarında görme arzusu…Sonra ıslak saçlarını ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak…Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..Seni ” sona ” hazırlamak değil, yeni bir umuda koşturmak…Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..Siyah’a olan sevişlerini sana unutturup sana adın genişliğine denk gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde…

    Hatırlıyorum da ” sana inat gitmeyeceğim ” dediğin günleri…Ben de suskunluğumun yamalı haliyle haykırıyorum ki ” seni çok seviyorum “…Nerde bilirsen bil beni..Kimin yanında, kimin yamasına yüreğimi yama yaptığımı düşünsen de …

    Ben bir sana verdiğim bir dua’nın kavgasındayım….

    Bilsen de bilmesen de….

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 08.02.2010 - 09:16

    Senli kelimelerimde yetmiyor bazen bendeki seni anlatmaya
    Kah ölümsüzlüğüm oluyordun sevinçlerinle yaşatan.... Kah beni öldüren oluyordun öfkelerimde kaybolan...

    İşte bu ikilem varya beynimde beni yiyip bitiren... Kendime bile yalanlar söyler oldum senin için.... Bir yanın uğrunda dağları devirmek isterken, diğer yanımsa güvensizliğinin eşiğinden dönemedi asla...

    Oysa ben senin sevdiğin herşeyi sevdim... Sen benim sevdiğim şeylerin ne olduğnu bilmesende... Düşlerimde olsun ‘’sev’’ istedim beni ama o düşlerden bile düştü(m) sevgi(ne) beklentilerim....

    Bağıra bağıra sevdim seni tek bir ton bile düşürmedim notalarımdan... asla dur olmadı senin için yazdığım melodilerimde ve hiç bir kimseye hesap vermedim seni sevdiğim zaman... Seni sen olduğun için... Seni belkide bir gün ben olacağın için sevdim... Önce kalbimle... Sonra mantığımla ve tüm benliğimle.... Sevdim

    Gerçekçi oldum imkansızdın biliyordum ama tüm kalbimle istiyordum seni sevmeyi... Hüzünlere bile eyvallah demiştim... Yitiktim yorgundum umutsuzdum ve korkuyordum seni daha kazanmadan kaybetmekten...

    Etrafımdaki seninle ilgili tüm olumsuzluklara bir perde çekmiştim... Kimseyi sokmuyordum iki kişilik dünyamıza... Seni seviyordum sevilmeyi istiyordum ve sevgini gerçekten hak ediyordum... Bazen olmsuzlukları mantıklı yapan herşeyle savaşıyordum... Kendimle bile...

    Oysa diri diri gömdün sevgimi ihanetinle toprağa... Hayallerim gibi... sevgim gibi... Senide tükettin bende... Bir bir dökülen umutlarımla birlikte toprağa verdim bu ölümcül sevdamı... Keşke seviyorum demek için ‘’seni seviyorum’’ demeseydin... Keşke beni sevmeyi deneseydin... Ve keşke hayallerim gibi seni de tüketmeseydin bende...

    Cevap Yaz
  • Zeynep Türk
    Zeynep Türk 05.02.2010 - 16:15

    bu yazıyı okuyunca çok etkilendim gerçekten.kim bu vefasız diyesim geldi içimden?.giden için bu kadar üzülmeye değmez şiir arkadaşım.hayat o kadar kısa ve acımasızki.boşuna harcamamak lazım.saygıyla kalın.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 05.02.2010 - 12:59

    hic kimse benim kadar sevemez-
    Sustukça sen oldum,sen oldukça kendime kaldım,seni buldum.
    Cezasının ne zaman biteceğini bir hükümlüydüm sende..
    Aşkı taşımak tek özgürlüğüm oldu anlamalısın.
    Bende kendini üretirken yokluğunu aynı boyuta taşımasaydın keşke..
    Sen yoksan olmayacaksan ben hangi kimlikle kalkarım ayağa hiç düşündün mü?
    Yığılıp kaldığım her yerde yokluğun çöküyor gözlerime..
    Hayalinle kalmak seni yaşamak,bundandı r,yalnızlığı hiç kimse benim kadar sevemez..

    Tuhaf bir teslimiyette, yokluğunu yaşıyorum hepsi bu!Yokluğunda seni buldukça yeryüzündeki hiç kimsenin anlayamayacağı bir şölen oluyorsun içimde..
    Eridikçe sana karışıyorum,seni sevmek,yaşama ve belki en çok sana direndikçe anlam kazanıyor..
    Sen ve sen..Yalnızlık. .Hayır!Sen ve ben.İçimde üretiyorum seni.Birlikte çoğalıyoruz,kimseye hesap vermeden.
    Susmuyorum..Çünkü seni seviyorum…
    Gözlerimi karanlığa sımsıkı yumuyorum.Sen olmak üzere başkalaşıyorum bir kez daha
    ve sonsuza kadar sen oluyorum..

    Aşk,yaşamın belirlediği rastlantıların sunduğu yöneliştir,söylemiştim sana.Bu zorlu yürüyüşte kimseye tercih şansı tanınmadı elbette bilirdim bunu.O kadar anlamlıydın ki özeldinki tercih şansı tanınsaydı da bile bile ben yine seçerdim..Ödediğim ve ödeyeceğim bedeller ne kadar ağır olsa da..Sana seni anlatmakta bu kadar yetersiz kalmasaydım keşke..
    Seni şu an yaşamaya ne kadar muhtacım..Tek gerçeğim sensin ve hepte öyle kalacaksın..

    Yaşamın kırılma noktalarında beni birden bire tek başıma bırakınca sustuysam ve şu an hala susuyorsam onurumdandır. .Ben kimi sevdimde sen oldum?Kaç sen vardın,son sahnede nasıl bir kimlik taşıyordun,söyle bana?Beni herkesten çok sevdiğini söylerken yüreğine inancımı bir an olsun yitirmedim yemin olsun!Böyle zamanlarımda hep sustuysam doğru yorumla beni,beni anlamayışlarının çaresizliğindendir…

    Ne yapmalıyım?Kadehler dolusu içerek beynimi uyuştursam unuturmuyum bu acıyı?Ama ben böyle bir iflası onaylayamamk. .Unutmaya çalışmak bireyci bi kaçış değilmidir?Ben yokluğundan en çok bunaldığım anlarımda böylesine kaçışlara yenilmeyecek kadar doğru sevdim seni.Yüreğimi çatışmaların tam ortasına sürerken hiçbir ödül beklemiyordum, bilesin..

    Yoruldum bebeğim,sürekli ertelediğim bir finale doğru sürekli aynı startlarla başlamaktan bitirmekten yoruldum..

    Yine gece..Yine yoksun..Uğultu ve yalnızlık…

    Ben herkesten başkaydım di mi?Herşeyindim senin..Öyleyse neden yoksun balum..Bundaki çelişkiyi hangi sözünle anlatır da ikna edebilirsin beni yokluğuna.?..
    İçimde o kadar masumsun ki..seni yaşatmak adına nasıl bir direnişi üstlendiğimi kimse anlamasa da aldırmıyorum artık..

    Yaşamak sana sığınmaktır,seni sende sevmektir..
    Böyle anlarda yokluğun yüzümü kanatan bir ömür çizgisinin adıdır..

    Sevdim seni hiçbir ödül beklemeden…Gözlerimi kapatıyorum artık susma vaktidir..
    Bir varsın bir yoksun..Çocukluğumda anlatılan masallar gibi..Ama en çok yoksun..Başım dönüyor..Aşkım ey ömrümün varı! Ey VARLIĞIM!
    Seni seviyorum…

    Her aşk bir yakalanmadır yaşama söyledim sana,
    Bilinmedik yenilgiler taşıdım sesimde
    Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
    En çok sana geldim durduk yerde
    Yasaktı yollarım , aşk bir gidilmez ülkeydi
    En çok kendi tarihimin kahramanı bile değildim sensiz
    Ne kadar dirensem o kadar hükümlüydüm sende
    VE ben hep sana yürüdüm..yürüdüm..

    Adımı unuttuğum her yerde seni bulmalarımdı beni yaşatan..
    Zamansızdım,kimliksiz dim,sen yoktun kimsesizdim
    Biriktirdiğim anlamlara seni katınca anlam buldum yeniden..
    Aldanmalara yüzüm yoktu sabıkalıydım
    Hayatımdan çok en çok seni sevdim…

    Yokluğunda bile sensin,
    Çoğalmalar yaşattın bana
    Sonunda tanıdık bi finalde tekil kalmalarımdı
    Kuşatmalardan çıkıp gelmeyen bakır tenli bir babaydın..
    Ne zaman uzansam uzaklıktın
    Seni kuşandıkça sen oldum
    Böylece sen oldukça varlığıma ilişkin her şeyi unuttum
    Ama her şeyden çok en çok seni sevdim…

    Herkesin ölümü kendi kıyametidir.Ben gözlerimde yokluğunu taşırken bir gün beklenmedik düşeceğim belki bağışla..Bilirim birgün gelir bütün yıldızlar düşer,kavuşma günü gelsin diye mahşeri bekler ölüler..Sen benim MAHŞERİMSİN…

    Kırık ezgileri bir aşk senfonisi sandım
    Değilmiş
    Bildim
    Yanılmadım
    Yenildim
    Bütün hayaller darmadağındır şimdi sustum…

    Kimse sen değil
    Sen herkes oldun,biraz…
    Ben değil..

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 04.02.2010 - 17:01

    GİTME KAL
    Gitme kal diyemeyeceğim.
    Öznesiz cümleler kurmaya alışmıştım ben oysa...
    Yalnızlığıma, ıssızlığıma sahip çıkmıştım onca kalabalığın arasında..
    Korkularımdan korkmamayı öğreniyordum yavaş yavaş.
    Hayallere düşlere sığınıp onlarla avunuyor, küçücük mutluluklara, hayata dair geçici heveslere sarılıp gülümseyebiliyordum.
    Geride bırakmıştım bütün hüzünleri, ertelenmişleri, yaşanmışları, yarım kalmışları.. Yürüyordum ardıma bakmadan kendi yolumda. Geçmişin izleri bazen takılıyordu ayaklarıma bir yerlerde, ama ben aldırmadan yürüyordum işte..
    Sevdaya dair hikayelerin noktasını koymuştu hayat yıllar öncesinde. Ben de çaresizce boyun eğmiştim ona.
    Bence mutluydum ben kendi kendimle..
    Hiç beklemediğim bir zamanda, ansızın çıktın yollarıma.
    Yalan mıydın sen?
    Yalan.. Bunca ısıtabilir miydi ruhumu? Bunca işler miydi sevdanı yüreğime? Geçmişin izlerini silip, doldurabilir miydi yüreğimi böylesine?
    Bilseydim dinler miydim seni?
    Geçmişimden koparıp, beni alıp gitmene,
    İzin verir miydim?
    Görseydim, eğer sonunu görseydim,
    Başlamadan daha, orada dur derdim...
    Bilseydim, eğer sonunu bilseydim,
    'Sevme bırak' derdim,
    'Sevme, uzak dur...'
    geldiğin gibi de gittin ansızın bir gün..
    Sensizliğe alışmak daha zordu yalnızlığa alışmaktan.
    Şimdi öznesi sensin cümlelerimin, yüklemleri yok...
    Sensiz günüm zordu zaten,
    Bir de sen geldin üstüne..
    Yokluklarım yetmezmiş gibi,
    Sen de eklendin üstüne...
    Ben zaten bunları sen olmadan da yaşardım.
    Ne gerek vardı sana, sensiz de yalnız kalırdım.
    Ben zaten sen olmadan da ağlardım isteseydim eğer,
    Ne gerek vardı sana, ne gerek vardı yokluğuna...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta