Her Nefesi Hayat Olan Adam Şiiri - Yoru ...

İlhan Kılıç
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Her nefesi hayat olan adamdan,

_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…



Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim

Tamamını Oku
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 14:20

    unuttuğun yanına kar kalır unutmadığın hatıra...

    ★★★★★★★★★★★★★★★

    O aşkı oraya bırak
    Aldıgın gibi Temiz
    Bak...
    Dokunma Bir Daha Dünyamın Ziline
    Alışkanlık Ettin Zaten Kendine...

    *********************

    Sildiğin gibi adımı tam şurandan
    Şimdi beni de tam burandan çıkar at
    Haydi sözlerimi de al
    O kadar kolaysa yakmak
    Çak kibriti
    Ne varsa hepsin! Yak
    Yeter ki
    O askı oraya bırak

    Hala Aldıgın Gibi Temiz
    Bak...

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 13:35

    İçimden geldi,
    bugün seni öpeceğim.sürmelim..
    Ve hep söylemek isteyip,
    başaramadığım bir şey söyleyeceğim sana,
    Dudaklarım,
    dudaklarına değdiğinde alev alacak
    eline değdiğinde ürperen tenin ıslaklığında
    Cıvıl cıvıl parıldayan ve pınarlarında dolu damlacıklarla ıslatıp parmak uçlarımı,
    Hiç sarılmadığım kadar sıkı sarılacağım sana.

    Bugün
    bir başka bakacağım gözlerine...
    Sürekli utangaçlıkla kaçırdığın bakışların arasından süzülüp,
    İnce sızılar vererek damarlarından akacağım yüreğine...

    Bugün
    bir başka yakacağım canını...
    Sen ki vazgeçemeyeceğim bir geçmiş bırakıyorsun bende..
    Bense aynalara baktığında
    hep hatırlayacağın izler bırakacağım yanaklarında...

    Artık dal uçlarında yeşeren yaprakları kurutup,
    Yakıp yıkıp her şeyi...
    Buharlaştırıp bütün denizleri hava oldum...
    İşte bak burun ucundayım...
    Hadi
    bir nefeste çekip al beni içine, üşüyüp yağmur olmayayım..

    Düş istemiyorum artık...
    Yalan geliyor bana...
    Seni
    her gece yarısı uyandığım rüyalarımdan kaldırıp sabah olmadan..
    Evet sabah olmadan...
    İçimden geldi bir başka öpeceğim.
    Çaresi olmayan bir hastalık diliyorum...
    Kenetlendiğinde ellerimiz yapışık kalsın...
    Birleştiğinde dudaklarımız mühürlensin..
    Ve bütün neşterler yok olsun...
    İçimden geldi bugün seni öpeceğim..

    Konuşmanı istemiyorum...
    Gülmeni de,
    Öylece dur karşımda...
    üzerinden süzülürken gözlerim,
    Öylece dur...
    Seni sevdiğime doyamayayım...
    Saçların yine dağınık olsun,yüzün mahmur,
    Uykusuzluktan şişmiş göz torbacıklarından
    Kahvaltı sonrası dudak kenarlarında kalan kırıntılara kadar her şey,
    Ama her şey öyle kalsın...
    Soğukta kabaran kurumuş dudakların,
    Üşüyüp pembeleşen burun ucun ve elmacık kemiklerinle,
    Her şey ama her şey aynı kalsın...

    Seni
    en doğal halinle,
    hiç görmediğim halinle...
    Bugün..!
    İçimden geldi sarılıp öpeceğim.

    Nasıl yatıp nasıl kalktın bilemem ama...
    Ben seni yastığımdaki saç telinle hatırlayacağım...
    Hep başucumda bahar yeli nefesin,
    Bağrımı acıtan dikenli tel gibi
    Ve tenime dudaklarından süzülüp akan iksiri,
    Göğsüme akseden sol yanak resmini silmeyeceğim...
    Umarsız acılarda bıraksan da gönlümü,
    İçimden geldi
    Bir başka öpeceğim resmini..

    ne yazsam bu aşkı sevgiyi anlatamam yıllarca gelen anlatımlar vardır ayaklarını yerden kesmek bulutlarda dolaşmak vs ben seni öyle sevmiyorumki ben seni severken saniye kadar ölüyorum öldüğümü dahi anlamıyorum sana olan aşkım hayattaki gidiş dönüşlerim, bile görmemi engelliyor sürmelim.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 13:18

    Sana yazmak kendime getirecek biliyorum;
    Onun içindir bu sözlerim.'
    Merhaba sevdamın AH hali....

    Her gün yatağımdan kazıdığım bedenim yorgunluğuna yenilirken gözlerimdeki bulutlar yolculadığım gecenin kör saatlerinde kalmışlardı.
    Bir yanım esmer bir yanım beyazdı...Dokundukça sızlayan bir kalbim elimde uyanıyorum ezan sesiyle.Ve bir kez daha sensizliğe içtiğim kadehin
    sarhoşluğunda kıvranıyorum.

    Kalkıp balkona yanaşıyorum usulca.Titreyen ellerimle açmaya çalıştığım kol inadına takılmıştı.Açamıyordum.Geceden kalma nefesin odamdan
    çıkmak istemiyor galiba.Zorlamak yeterli değildi pes etmem gerekecekti. Hayallerde bile olsa sana açtığım kapılarım kokunu almış olmalı ki bırakmıyordu sabaha.

    Oturup yazmaya başlıyorum buğulu cama ismini.Sonrada kalan yağmur damlalarını sayıyorum ellerimle.İnadına sildikçe buharlaşan camdaki hayallerimi eziyorum ayaklar altında.Gölgeni saklayan perdeyi silkeleyip bırakıyorum kendimi sağ alt köşedeki koltuğa.Neydi bu sihir geçmiyor dinmiyor bilmiyor

    Ve izlemeye başlıyorum sessizliğin melodisiyle günü....

    Gökyüzü çiseli bir halde....griye yakın siyahtan uzak koca koca bulutlar sarmış etrafı. Ben ise dünden geçen yarından habersiz halimi anlamaya çalışıyorum.
    Bekliyordum zaman neler getirecekti hangi rengin üstüne kader diye çizik atacaktı.Ve bir tarihi geceyi daha maziye gömecektik.

    Yine de içimde bitmeyen bir umutla güne başlamaktı amacım.Başladım da.

    Bugün ilk günüm...ve sana mektubumun acemiliğini yaşıyorum kusura bakma olur mu?

    Her dakika bir şeyleri alırken benden neleri getirdiğini de anlatacağım sana.Sen duysan da duymasan da

    Gizliden kurduğum bir hayatın her anını hissedeceksin içinde. T/Uzağında kalan bir yüreğim ayak sesleri uyandıracak seni...Belki de yastığında bir tüy ile yada tenine sinmiş bir koku ile hissetirecek kendini...

    Biliyorum ki? o kadar yakınımdayken aramıza giren mesafelere rağmen ulaştıracağım sana bu düşlerimi.Her günü benimle yaşayıp benimle büyüyeceksin ben seninle yaşlanmaya başlamışken.

    Avuçlarımda her zaman ki gibi bir umutla çıkıyorum yola.... Sana gelene seni hissedene dek bitmeyecek bu satırlarım...

    Kimbilir belki bir gün hikaye yada roman olacak hissettiklerim.

    Sonu bilinmeyen an’ların ve hayallerin mesken kıldığı bir yüreğin ayak sesleri ile yaşam her yeni dakikaya merhaba diyecek

    - Bu günlük sana kocaman bir Merhaba Sevdamın AH hali...







    Bir buse bırak baş ucuma
    Teninde gezinen bir hırkayı da at üstüne
    Ve git...
    Yokluğunu farkettiğinde almaya gelirsin belki bir gün
    Ne dersin....


    Sevgimdesin.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 13:17

    Bakışlarım öyle boş ki artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...
    'Sessiz Çığlığıma' ses vereceğin 'o' günü bekliyorum...
    Sanki tüm duygularım gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç
    çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum.
    Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?

    Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da
    kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...

    Ümitlenme her telefon çalışında
    Koşma kapılara her adım sesinde
    Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
    Kabul et kalbim kabul et kalbim
    Ah kalbim biz ayrıldık

    'Aşk'... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi
    iddia ediyoruz ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan
    hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep.
    Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o
    huzuru kaybediyoruz...

    Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede
    yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden
    başlıyor...

    İçimde bir şeyler kopuyor paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir
    daha parçalanıyor sonu yokmuş gibi garip bir yap-boz oyunu bu...

    Gitti giden dönmeyecek
    Kabul et kalbim
    Asla seni sevmeyecek
    Hayat ne zalim...

    Bağırmak istiyorum haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve
    susuyorum... Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor... Aslında
    ummadığım bir yerde ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum... Düşünüyorum
    da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan 'keşke'lerime bir yenisini daha
    eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...

    O yanmadı senin kadar
    Feryat etsen neye yarar
    Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
    Kabul et kalbim kabul et kalbim...
    Ah kalbim biz ayrıldık...

    Diğer yandan da; hayat kısa bağır çağır boşalt içini diyorum kendi kendime.
    Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum.
    Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin
    duymadığından emin bir halde.

    Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ve biliyorum ki kimse görmüyor göremiyor... Ve
    'Sessiz Çığlığıma' ses vereceğin 'o' günü bekliyorum...

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 13:02

    Dünü Yarına yıktım kibriti çaktım Herşeyi yaktım sil gitsin birkez daha bitsin bu rüya birkez daha batsın bu güneş. Tüm bunlara alışık bu beden ezberlettin hepsini zaten anlamı yok var olmanın artık söyle be kimmiş korkan ölümden..
    Yine yeni bir güne sensiz uyandım yanımdasın sanmıştım yanılmışım ama baktım sen yoksun kalakaldım..
    Bir Bakışına tutsak kaldı bak rüyalarım bu kalp doğduğuna bin pişman buruk Bi halde ölmeyi bekler mezarı kalbin Sen Yine Boş ver.
    Kalbim küçük aşkım dağa sığmaz bin kere yalvarsam beni duymaz kaçmış gitmiş çok uzaklara Mutlu musun oralarda tek sırdaşım arkadaşım dört duvarım hapsettim kendimi içime tek anahtar sensin bilirim ancak yine sensiz hapsolacak
    Bekler Uzanıcak Bi el dilimde ezber sabah akşam seni söyler söyle benim gibi kim seni sever söyle Bitanem benim kadar kim seni özler sana bağlı kaldı gözler mutsuz bu adam kollarını açmış seni bekler aynı haykırış neredesin artık gel yeter.
    Yoksun diye günleri sayar oldum takvim yaprakları bana düşman ben yine pişman aynı durumdan bıkmadım her gün doğumuna bakarak yalvardım Bir kez duysun beni bu sefer dedim anlattım baktım yaradana hıçkırdım İmkansızlıklara el açtım…


    Söyle bir birimizi nasıl sevdik saçları sırma gelincik gözleri sürme gelincik suçumuz neydi bizim…..


    birden uyandım kan ter içinde ve kalktım baktım yine bomboş koşmaktan yorulur bu beden ama sana koşuyorsam kim bana engel senden başka kim almış çekmiş bizi bizden şimdi cevap ver gönlüm senle dolu ancak çok uzaksın ağlattığın iki gözden..


    Artık gönlümde ümitsizlik aklımda hep tasa bıkmadan yazdım her gece aşkıma kara sayfaya yalvardım sana.. haykırdım tüm boşluklara ne olur birtanem beni bu savaşta yarı yolda koyma anlattım gerçekleri sana yeter artık dön gel bana..


    Kimler sana dost yaklaşıyorda bu kalbin benden uzaklaşıyor kimleri aldın o rüyalarına dudakların kimleri anıyor..ruhu yok olmuş gülmeye küsmüş birileri bak seni sayıklıyor olurda biran evvel dönmezsen bu adam buralardan gidiyor..


    Karanlık geceme aydınlıktın rüyalarımda ağlarım ben Sen neden kaçandın anlamadım bir kalp değil beni mahveden zavallı bi yürek aglayan gözler pişmanlıktır beni kahreden içinde hala bi korku varsa at bu uçurumdan koş korkmadan..


    Rüyalarımdan çıksın bu melek kaldırmak çok güç yokluğunu her bi satırı anlattım sana sensizliklere tokluğumu yıktın bendeki herşeyi kendimi yarınlara son kez gömüyorum yıkılan tüm ümitlere rağmen bir gün dönecek diye bekliyorum..


    Şimdi sarılıp o geçmişe ağlar aglar açılmaz yüreğim gözleri sürme gelincik suçumuz neydi bizim



    Sen yüreğimin çayırlarında Her mevsim umudu müjdeledin bana Sen benim ellerinden tutabildiğim Yanağını okşaya bildiğim Sarılıp ağlayabildiğim Dostum sırdaşım biricik sevdam Ayrılık unutanlara mahsus Ben seni unutamadımki Ben senden ayrılamadımki
    Yıllar neleri götürdü özümden Neleri unuttu yüreğim Söyle suçumuz neydi bizim

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 13:00

    Sızılı çiçekler yetiştirdim uğruna alışkanlığım oldun yokluk gibi avucumda..Erteli günlere koştum gönül atlarımı binlerce nal birikti ah aşkın ovalarında..Acılarla sildim aynadaki yüzümü bir yara gibi kaynadım umudun toprağına..Bir tek bakışına can verdim ben çaresiz kaldım yüce sevginin kutsallığında....




    Sökülse de yerinden aşkın bahçeleri açılan her kapıdan sen gireceksin içeri...Bin bir yerinden çivilensem de inlemem sensin ruhumdaki cennet kolyem Akrepler soksa seni seven yüreğimi ruhunun perçeminden içerim panzehiri..Avuçlarımdaki kader olsun isterse ölüm sensizliğin duvarlarını yıkar öfkem....


    Seni sevdikçe ipekler dokurum aaagâhlarda ihtilal yaparım bu sevgisiz atlasta..Şanına eğilir sıradağlar seni sevdikçe göklere kulaç atar denizlerdeki balıklar..Mutlu bir döngüdür kahkahan sen gülümsedikçe tüm tanrılar bilesin ki yasta..Gözlerine bakmak şölendir gülüm seni sevdikçe yetersiz kalır bil ki bayramlar..Zulüm olsa yolum sana yürüyeceğim her günüme keder dolsa pes etmeyeceğim..Seni bana getiren bütün mor mevsimlere aşığım cemreleri artık beklemeyeceğim..İçimi acıtan sorgularla olgunlaştım ben sen gelene dek perdelerini çekmeyeceğim..Kader mintanını diktirdim diplomasız terzilere ceplerini şiirlerimle dolduracağım....


    Yüküm sevda yükü gülüm saçlarımda sabır ışıltısı avuçlarımda hicranlı damlalar..Düşlerin emsalsiz tanelerini ektim ben ovalara kanatıyor içimi uhdeli pişmanlıklar..Her gün bir resmini sakladım gönül köşküme izdüşümlerini gölgeleyemedi yıllar..Seninle bir dakikanın büyüsü parlıyor ufkumda sarılışlara ayarlıdır bütün zamanlar...



    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 12:30

    a benim sağır sevdam duy artık
    a benim sağır sevdam, duy artık


    Ayrı pencerelerde aynı yağmurla ıslanıyoruz farkında mısın? Her yanımız ıslak her yanımız beklemekte. Cama yazdığımız sözler silikleşirken aşk koyulaşıyor bedende. Gözlerimizdeki hüznü silemiyor hiçbir neşe. Her müjdenin kapımızı tıklatmasını bekledikçe ay düşüyor dudaklarımıza duaya duruyor dilimiz. Anka’nın kanadında olmayı dilerken Anka biziz bilmiyoruz.
    (a benim kör isyanım dur artık!)


    Ziyafet sofrasına kurulmayı hayal ederken geceden kalma dizeler sürüyorum ekmeğe masamda can artığı kırıntılar oraya buraya sıçramış yaşlar. Dilimde hüzzam bir tat gözümde buselik bir şarkı sözleri ile geceyle olan kavgamdan yeni çıkmışım. Her yanım ezik her yanım eksik. Eksikliğin tanımı sensizlik sensizlik büyük bir sessizlik ise yüreğimi kemiren dürtü nasıl bir düşselliktir ezik çığlığımla?
    (a benim eksik yanım gel artık!)


    Ellerimle tırmandığım yamaçların çizikleriyle ayaktayım bugün. Dağlara bahar gelmedi henüz ayaz rüzgârlar doluyor ciğerlerime nefesim üşüyor. Kuşbakışı gözlemlerle uçurumun kenarından bakıyorum bu sevdaya içim kesiliyor ruhum buz kesiyor. Onca söylemler onca duyumlar onca haykırışlar heyelan olup kaydırıyor toprağı ayaklarımın altından tutunamıyorum. Oysa isyanla balçık olmuş toprağı avuçlasam dökülüyor köklerimi batırsam kuruyor. Okaliptüsler ekiyorum dalları kırık bataklıkta günden güne dibe batıyorum.
    (a benim masum bakışım gör artık!)


    Fay kırıklı mevsimlerimde korku kol gezer köşe bucak. Aşkın işkenceye bağımlılığında deşilen kara yazgılarda bedensiz dolaşır tutunmaya çalıştığım her dayanak kayar ellerimden. Gecenin şafağı beklemesinde saklanan umutlar dudağının kâğıtlara her temasında biraz daha soluklaşır. Soluk soluğum iklimsiz kuşakta bir dem gam ile bir sandık lekesi daha bezer beklemekte olan yüreğime.
    (a benim alaca canım uyu artık!)


    Sözün bittiği yerde yürek konuşmaya devam eder. Sessiz çığlıklardır yükselen derinlerden görmez bakışlara ters düşen. Kalp atmaya devam ettikçe otlar boyun büker çığlıkçıklar uçuşur dört bir yana göçlerin hazırlığında. Yüreğin sustuğu yerde her şey bitmiştir aslında. Bütün sözler yamalı bir bohça gibi atılır sırta ve kanayan şiirlerle çıkılır yola.
    (a benim asude yüreğim sus artık!)


    İçimdeki ağlayan gül hüznümün gemsiz atı! Yasla sızıma sızını savuralım özlemle dünyanın bütün gamını. Firari yangınlarımı söndür yıldızları izlemekten yorgun gözlerimi hayata döndür. Tanığım ol çıplak ayaklarınla yürü doğurgan bahçelerimde dilimdeki ateşli türkülerin nakaratı ol. Eşele kıraç kalmış topraklarımı derinlere ektim ben sevdanın tohumunu gündüzümü aydınlatan şiirim ol ruhuma yaşam mutluluğu gibi dol.
    (a benim sağır sevdam duy artık!)


    sessizliğin sesini dinliyorum
    ruhum uyumakta
    ezik çığlıkların tınısına eş
    sensizliğin yaşları
    suskun şarkı sözlerilar gönül notalarımda
    yüreğimde derin bir hıçkırık
    cehennemde üşüyorum
    neredesin yağmur gözlüm

    buselik şarkı sözlerilar geceyi döver
    hüzzam düşünümde bir sızı
    dilim söylemez sensiz
    adağım olsun dönüşüne
    güftesi “sen” bir beste
    mesafelere inat
    neredesin şarkı sözleri sözlüm

    fay kırıkları mevsimlerim
    iklimsiz kuşakta bir dem
    yokluğunun sınırsız kederiyle
    ilmek ilmek dokurum umudu
    sandık lekesi yüreğim beklemekten
    neredesin nakış yüzlüm

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 11:42

    Dayan Be Gönlüm

    Söylenmeyen sözlerin ağırlığı demir balyalar gibi çöktü yüreğime...
    Bir yanardağ misali gönül dağım! Hani bazen diyorum ki patlasa bu yanardağ! ...
    Dökse içindeki her şeyi dışarı! ...Boşalsa! ...Rahatlasa artık! ...

    Sonra duruyorum...Sonra susuyorum...
    İçimden çıkan lavların etrafı yangın yerine çevireceğini düşününce
    kilit vuruyorum dilime....
    'Yan! ' diyorum içime! ...'Sadece sen yan! ' Ve 'Dayan! ' diyorum gönlüme! ...
    ' Herkes mutlu olsun! Sen dayan! ..'

    Dayan be gönlüm! ...
    Dayan ki elbet birgün görecektir sevgili arşa yükselen alevlerini...
    Dayan ki elbet bir gün sende açan alev kırmızısı güllerin kokusu
    yâre ulaşacaktır...
    Dayan ki bir gün alevlerin sevgilinin gözyaşıyla buluşacaktır...
    Dayan gönlüm! ... Seni de elbet bir anlayan olacaktır! ...

    Dayan be gönlüm! ..İçine akıttığın gözyaşınla bile sitem etme sevgiliye! ...
    Derdini başına tac et 'Sevgiliden geldi.' diye...Ve dayan sorma
    'İçime bu yangını salıp da nereye gitti? ' diye! ...
    Sen sevgine sadık ol o seni sevmese bile! .

    Dayan be gönlüm! ...Bîçâre değilsin Yaradan sana yâr...
    Kimsesiz değilsin yanında
    'Kimsesizler kimsesi' var! ...Biliyorum!
    Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla dünya sana dar! ...
    Ama dayan gönlüm! ..
    Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var! ...

    Dayan be gönlüm! ...İçindeki aleve attığın tohumları gözyaşınla yeşert!
    Dayan ki her şey bitecek bir gün kalmayacak ne gam ne dert! ...
    Alev kırmızısı güllerden der demet demet...
    Bil ki! ...
    Bil ki bir gün mutlaka bitecek bu hasret! ...

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 11:40

    AŞK DEDİĞİN
    AŞK DEDİĞİN
    ''Hayat gailesi sarmış başımızı. Dertler her koldan hücumda. Bizim bir an dahi güzel hisler duygularla oyalanacak dermanımız kalmadı'' diyenlerin kaybettiklerini bir takip edelim mi?

    Okula yeni başlamış kıvırcık saçlı minik bir çocuk… Hani ders bahane. Az bir ilgi bir sevgi uğruna babasının dibine sokulmuş ''Babacığım bak bugün neler yaptık okulda!'' diye defterini açmış göstermeye çalışıyor.
    Babasının kafası çok meşgul. Onun sevimli haline bir kere bile nazar etmeden ''Çok işim var benim. Annene ya da ablana göster'' diyerek bu ilgi ve sevgi teklifini reddediyor.

    Anne o anda yemek yetiştirmekle uğraşıyordu. Telâşı pek büyüktü. Elinde defter yanına gelmiş çocuğun yazdıklarına bir göz atıp ''Şimdi çok acele işlerim var. Sonra bakarım. Derhal ayağımın altından çekil. Git baban ya da ablan ilgilensin'' diyerek gönderdi çocuğu.

    Ablası boya kalemlerini açmış masanın üstüne ödev yapmakta idi. Kardeşini kapıda görünce huysuzlandı birden. Daha ağzını açmasına fırsat bile vermeden ''Derhal çekil buralardan. Benim çok mühim bir ödevim var. Kafamı karıştırma'' deyince çocuk mahzun bir gönülle evin en ücra bir köşesine çekilip içli içli ağlamaya başladı. Sevgi ve ilgi teklifini herkes reddetmişti. Kendini ne kadar yalnız hissettiğini idrak edemeyecek kadar küçücüktü.

    Birazdan annesi kapıda görünüp onu yemeğe çağırdı. Telâşından onun gözlerindeki yaşları görememişti bile. Evdekiler sofraya toplandığında bile kimse onun gözlerindeki yaşları yüreğindeki ezikliği fark etmedi. Çünkü herkesin
    kafası o kadar çok şeyle meşguldü ki o belki de onların en son düşündüğü kişiydi.
    Onların hep çok işi vardı. Düşünecek dertleri çoktu.
    Bir an dahi işleri dertleri bitmiyordu ki onu görüp fark etsinler. Onun varlığını gerçekten hissetsinler. Kıvırcık saçları sevimli iri gözleri tombul yanakları şirin hali ile yüreğinden taşan sevgilerle her gün onlara gelip kalplerindeki sevgi menbaına bir damla olsun katabilmek için çevrelerinde dolaşıp durduğu halde kimse onu görmüyordu.

    Acaba ne zaman görüp fark edeceklerdi onu?..
    Ne kadar büyümüş olduğunu söyleyeceklerdi onu gördükleri zaman. Çünkü onu fark ettiklerinde aradan yıllar geçmiş olacaktı. ''Zaman ne çabuk geçmiş büyüdüğünü anlayamamışız'' diyeceklerdi. O kaçıp giden yılların içinde kaçırılan sevgiler güzellikler
    yakalanamayan eşsiz hisler de uçup gidecekti. Onlar hâlâ aynı noktada şikâyet etmekle meşgulken...

    Ah! Daha neleri neleri kaçırıyoruz. Sevgi ile dolabilecek nice anlar uçup gidiyor hiç bir dala konamayan bembeyaz güvercinler gibi. Görülecek güzelliklerin haddi hesabı yokken bir tekine bile nazar edemeden kalbimizi her şeye kapatıp; ne sevgi dolu bir menba gibi dolup taşan çocukları; ne bize ömrünü adamış vefalı ana babaları; ne çevremize sarılmış kâinatın bir gül gibi açılan güzelliklerini; ne de asla ilgilenmediğimiz kitapların en ilginci kendi varlığımızı görebiliyoruz.
    Ne yani kör müyüz biz?

    Sevgi mesajlarını neden alamıyor kalbimiz?
    Neden sevgiyi almak ve de vermek hususunda kendimize karşı bu kadar cimrilik ediyoruz?
    Neden sevgiler sümbüllenmek yerine yüreğimize düşünce çürüyor?
    Yoksa bütün sevgileri yasakladık mı kendimize?
    Neden?
    Her bir sevgi muhabbetullah menbaından sıçramış eşsiz bir lûtufken Rabbimizin bu ihsanını reddetmeye hakkımız yok!
    Açın kalplerinizi sevgiye!
    Açın!


    Aşk dediğin elif gibi olmalı dümdüz dosdoğru…
    Aşk dediğin şın gibi olmalı şeksiz şüphesiz ve üç noktası özü sözü gözü anlatmalı…

    Aşk dediğin kaf gibi olmalı kaf dağı gibi ulaşılmaz erişilmez olmalı iki zirvesi iki nokta gibi göğe uzanmalı biri can biri canan olmalı… Hem kaf aşkın kalbidir onu çıkarınca gariye aş kalır mide kalır…

    Aşk gönül işidir; gıdası c*****n tebessümü bir tatlı sözüdür…

    Alemin var olma sebebi Aşk’tır dünya Aşk ile döner güneş her sabah Aşk’a gülümser yıldızlar kara gecede Aşk’ı aydınlatır yağmur bile Aşk’ı yeşertmek için yağar aleme…

    Gülün nazı bülbülün niyazı hep Aşk içindir…

    Şairlerin yazdığı ressamların çizdiği hep Aşk değil midir?

    “… Aşk sözcüğü zaten sözlükte sarmaşık demekmiş. Bir sarmaşık çınarları servileri nasıl sarmalarsa Aşk da öyle sarıp sarmalarmış çınar gibi yiğitleri servi boylu dilberleri ve her sarmaşık sardığı ağacı kuruturmuş; sonunda dıştan yemyeşil ve güzel gösterirmiş ama içten içe kurutur çürütür çökertirmiş… ”

    “ … sevmenin tabakaları muhabbet Aşk ve dert olmak üzere üç derecedir;

    - muhabbet odur ki; mahbubunu görürse memnundur görmezse kaydında değildir

    - Aşk odur ki; mahbubunu görürse memnundur görmezse mahzundur

    - dert odur ki; mahbubunu görürse de mahzundur görmezse de mahzundur… ”

    Aşk hüznün dostudur hasretin yoldaşı… Gurbettir hep aşkın mekanı… Hep biri ister biri gözler birden başkası düşmanıdır aşkın…

    Aşkın tek gıdası ekmeği aşı aşığın gözyaşıdır. Aşkın bayramı maşuğun bir tek tebessümüdür…

    Aşk; görebilmektir binlerce kişi içinde onu görebilmek ama bazen de görmezden gelebilmektir.

    Aşk dua etmektir; “Yarabbi ona da benim sevgimi ver” gibi dualar aşığın duası değildir çünkü aşkta karşılık beklemek yoktur. Aşığın duası her an “Yarabbi onun hakkında hep en hayrlısını nasip et ona gelecek dertler üzüntüler bana gelsin” diyebilmektir. Ya da “Ben öleyim o kalsın ben ağlayayım o gülsün” …

    Ama en önemlisi Hz.Ebubekir’in duası gibi dua etmektir. Hani diyor ya “Yarabbi benim vücudumu o kadar büyüt ki cehennemde benden başka kimseye yer kalmasın.” İşte Aşık en azından diyebilmeli ki “Yarabbi benim vücudumu iki kişilik yap eğer onun cezası varsa onun yerine de ben yanayım yer kalmasın cehennemde o dışarda kalsın.”

    Hatırlamak; unutanlara has bir özellktir. Aşk dediğin unutmak tükenmektir diye bilip hiç unutmamaktır…

    Aşk; herşeyi her anı her zamanı her mekanı O ve diğerleri diye ayırmaktır. Onsuz bir geçmişi buruşturup çöpe atabilmek onsuz bir geleceği hayal bile etmemektir.

    Aşk Nazdır. Tüm sevdaların olmazsa olmazı naz.. Türk’ün ta Türkistan’dan çıkıp geldiği İstanbul’un Fatih’e ettiği naz… Naz anlayana niyazdır. Bilesin!

    Aşk en çok da haddini bilmektir…

    Ve aşk susmayı bilmektir susabilmektir

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 11.02.2010 - 11:32

    Gücüm kalmıyor sevgili.. Tükeniyorum.. Tüketiyorsun.. Ben seninle olmak istedikçe sen beni itiyorsun.. Seninle dolu içimi görmüyor ya da görmek istemiyorsun... Sana her yeni gün bir adım daha yaklaşmaya çalıştıkça sen üç adım geri kaçıyorsun... Görmeyi istemediğin yürek öylesine seninle doldu ki acıyor artık. Söylediğin her söz biraz daha dağlıyor yüreğimi.. 'Seni seviyorum' diye haykırmak istedikçe dünyaya susturuyorsun kapatıyorsun ağzımı. Ama kaybediyorsun sevgili aslında uzaklaşan kendin sanırken beni itiyor kendinden uzaklaştırıyorsun... Başka sevdalara yönelmek istemedikçe buna beni zorluyorsun. Korkuyorum bir gün seni sevmekten vazgeçerim diye...

    Gidecek misin diye sorma bana!
    Gönderen sensin. Ne ayrılmayı istedim senden nede terk etmeyi seni.
    Nede bu yürekler dolusu aşka böylesine zamansız veda etmeyi.
    Senin kadar öfkeliyim bende senin kadar endişeli..
    Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana ama inandıramadım seni.
    Sen sorgularken beni kafanda ben gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla. Bir tek sözün bağlardı beni sana. Oysa sen hep susmanın koynunda.
    O dünya ki; bazen minicik bir odada bazen kentin ortasında şekillendi. Nasılda güzeldi�
    Zaten sen varsın diye her şey güzeldi ama sen buna da inanmadın�
    Ah bu sorular.. Yaşamak varken sevdayı delice niye boğarız sorularla? Nasıl ikna edebilirdim seni? Ben 'aşk' dedikçe Sen 'dur' dedin.
    Ben 'seninleyim' dedikçe Sen 'hayır' dedin.
    Zaten az konuşan sen olumsuz ne kadar sözcük varsa bulup çıkardın ortaya. Ben hiçbir şey diyemedim..
    Ne kadar zarar vermişim sana meğer.. nasıl değiştirmişim seni.. oysa hiç böyle düşünmemiştim. Kimseye zarar vermek istememiştim. Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek değildi amacım. Ama öyle oldu işte..

    Demek ki gitmelerin zamanı şimdi..

    'Rahat değilim' diyordun ya rahat ol artık gülüşlerini saklamak için bir nedende kalmadı. Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan.. Gidişim yürekten değil zorunluluktan. Sanma ki bu toy sevgiyi başka kimliklerde taşırım. Sanma ki benden sakladığın gülüşlerini yalancı yüzlerde ararım. Senide götürüyorum yüreğimde. Yokluğunu taşımayı da bilirim ben.

    Bulup bulup kaybettim seni! ! ! Ne yazık ki tozduman edemedim kuşkularını ne yazık ki kalamadın bana. Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde. Kokladıkça bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın..



    ben 'AŞK' dedikçe sen 'DUR' dedin...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta