Her kim bana ağyar ise
Hak Tanrı yâr olsun ona
Her kancaru varır ise
Bağ u bahâr olsun ona
Bana ağu sunan kişi
Şehd ü şeker olsun işi
Kolay gele müşkil işi
Eli erer olsun ona
Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyada
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ona
Her kim diler ben hâr olam
Düşman elinde zâr olam
Dostlar şâd ü düşmanı
Dost mâşuk yâr olsun ona
Ardımca taşlar atanı
Hak tahta ağdırsın onu
Önüme kuyu kazanı
Güller nisâr olsun ona
Her kim diler ise benim
Ol dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicâp gitsin
Dizâr iyân olsun ona
Bu Muhlis oğlu Paşa’nın
Güldüğün istemeyenin
Ağladığın isteyenin
Gözüm pınar olsun ona
Kayıt Tarihi : 18.8.2003 14:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
AŞIK PAŞA
Aşık Paşa, Kırşehir'de doğmuş gene Kırşehir'de ölmüştür (1272-1333).
Ünlü bir soydan gelir. Cengiz'in ordularından kaçarak Horasan'dan
Anadolu'ya gelen, sonra da Kırşehir'e yerleşen ünlü gizemci (mutasavvıf) Baba
İlyas'ın torunudur. Baba İlyas'ın Selçukluların parçalanması sırasında
Konya'da emirlik yaptığı, siyasal olaylara karıştığı, Birinci Osman'a hizmet
ettiği söylenir.
Aşık Paşa'nın babası da din ulularından sayılan Muhlis Paşa'dır. Aşık
Paşa'nın asıl adı Ali'dir. Takma adı 'Aşık'tır, 'paşa'lık da bu sözcüğün
'ilk çocuk' anlamına gelmesinden verilmiştir. Eldeki bilgilere göre, Aşık
Paşa Türk ulusçuluğunun bilincinde, Türkçenin önemli, zengin bir dil
olduğuna inanan, bu uğurda çalışan bir kişidir. Onun, Türk diline kimseler
bakmaz idi Türklere hergiz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri dizelerinin, bundan yaklaşık yedi yüzyıl önce
söylenmiş olması, Aşık Paşa'nın Türklük bilincini, Türkçecilik açısından
yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır.
Aşık Paşa, 'din uluları' yetiştiren bir aileden gelmiş olduğu için, aldığı
ailesel eğitimin, görgünün, geleneğin doğal sonucu olarak gizemci bir ozan
olmuştur. Gizemciliğin (tasavvufun) Anadolu'da yayılması konusunda
etkin çalışmalar yaptığı anlaşılıyor. Kimi kaynaklar, Aşık Paşa'nın küçük yaşta Hacı
Bektaş'ı da tanımış olabileceği üzerinde duruyorlar.
Aşık Paşa hece ölçüsünün yanısıra aruz ölçüsünü de kullanmıştır. Ama
gizemciliği savunan şiirlerinin büyük çoğunluğunu hece ölçüsüyle, Türkçeye
özen göstererek yazdığı anlaşılıyor.
Aşık Paşa'nın en ünlü yapıtı 'Garipname'dir. 1329 yılında yazılmıştır.
Aşık Paşa bu yapıtında, Anadolu Türklerine gizemciliği öğretmek amacını
gütmüştür. Aruz ölçüsüyledir. On iki bin 'beyit'lik bir yapıttır. Yapıtın
öğreticilik yanı ağır bastığı için, bir sanat yapıtı olmaktan çok, bir
öğretici yapıt olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca 'Garipname'nin, Süleyman
Çelebi'nin 'Mevlid' adlı yapıtını etkilediğini de belirtmek gerekir.
Aşık Paşa'nın şiirlerinde Yunus Emre'nin açık etkilerini görme olanağı da
vardır. Abdülbaki Gölpınarlı 67 şiirini derlemiş ve 1961'de yayımlanan
'Yunus Emre ve Tasavvuf' kitabına almıştır.
Aşık Paşa'nın, Fakr-name, Vasf-ı Hal, Hikaye ve Kimya Risalesi adlı
dört mesnevisini de Agah Sırrı Levent yayımlamıştır (1953, 1954).
HER KİM BANA AĞYAR İSE
Her kim bana ağyar ise
Hak Tanrı yar olsun ona
Her kancaru varır ise
Bağ u bahar olsun ona.
Bana ağu sunan kişi
Şehd ü şeker olsun işi
Kolay gele müşkül işi
Eli erer olsun ona.
Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyada
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun ona.
Her kim diler ben har olam
Düşman elinde zar olam
Dostları şad u düşmanı
Dost maşuk yar olsun ona.
Ardımca taşlar atanı
Hak tahta ağdırsın onu
Önüme kuyu kazanı
Güller nisar olsun ona.
Her kim diler ise benim
Ol dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicap gitsin
Dizar ıyan olsun ona.
Bu Muhlis oğlu Paşa'nın
Güldüğün istemiyenin
Ağladığım istiyenin
Gözüm pınar olsun ona.
BENDEN Mİ BANA BU ELEM
Benden mi bana bu elem
Aşktan mı yoksa derd ü gam
bunca bela cevr ü sitem
Bilsem nedendir bilmezem
Canan olursa ger nihan
Kalmaya canda zerre can
Buluban bu sözü ıyan
Bilsem nedendir bilmezem.
Aşkın yürekte yarası
Pes olmuşam avaresi
Ya Rab bu derdin çaresi
Bilsem nedendir bilmezem.
Daim dilefkar olduğum
Şurıde zar olduğum
Talib-i Didar olduğum
Bilsem nedendir bilmezem.
Aşık'ta bu hayret nedir
Ma'şuktaki şevket nedir
Derviş buna hikmet nedir
Bilsem nedendir bilmezem.
http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-275439/h/garib-name.pdf
Vasfını yitirmiş, fosildir fosil
Ruhunu sağmadan, ruhsuz embesil
Bu menhus sayfayı,özveriyle sil..haz
Böylesi hak dostunun sözleri için ,boynumuz kıldan incedir.O söylediyse doğru söylemiştir der,günü seçkisini en içten duygularla kutlarım.
Gitmesin.
Tasavvuf nedir?
(Selâm Sinyali dost)
Matrixte yaşayanları 'Matrix'te yaşamaya dâir hiçbir şeyi değiştirme cüretine kalkışmadan yukarıdan aşağı dökülen o kodların gittikçe daha anlaşılır olmaya başladığı bir idrak düzeyine götüren bir davranış biçimidir tasavvuf. Evet, davranışsal bir şeydir. Düşünmeyle, hissetmeyle ilgili değildir. Bu yolun büyükleri arka odadakileri görmenin yolunun arka odaya geçmek olduğunu anlayıp arka oda hakkında düşünmeyi bırakarak kapıyı aramaya başladılar. Arayanların kimi buldu, kimi bulamadı. Bulanların bulduğu kapı bulamayanlara işte şurada denebilecek bir kapı değildi. Gördüler ki kapıyı bulmak değil, aramakmış onlara kapıyı âyan kılan, görenlerin görmeyenlere gösterememesi de bu yüzdenmiş. Kapıdan geri dönenler aramayanlara aramasını söylediklerinde 'Şu kitabı okuyarak kapı mı bulunurmuş' veya 'Koskoca kapının yüzdeki bir tebessümde işi ne?' gibi şeyler söylediğini duydular. Anladılar ki arayıp bulanlar yan odayı arama düşüncesinden çok daha önce duydukları eksiklikle 'arama' duygusuna sahip olanlar, bulamayanlarsa eksiklik olmayan bir evrende ilâve bir oda bulma zahmetine katlana katlana arayanlardı.
Yâni?
Yâni şu: Tasavvuf hiç kimsenin ne Mevlânâsı, ne Hacı Bayram'ı, ne sizin söyledikleriniz, ne benim söylediklerim. 'Bildiğiyle amel edene bilmediklerinin öğretildiği' sınıfsız, duvarsız, adsız sansız bir okul.
Âşık Paşa?
Söyledikleri yerden arşa çıksa ben onun gerçek hâlini bilemem. Hattâ mümin mi, kâfir mi, bunu dahî bilemem. Bana hüsn-ü zan öğretildiği için büyük ve mübarek bir zât olarak görülmekte.
Yaşamak da bu işte.
TÜM YORUMLAR (30)