Kendimle savaşan sözlerim var. Sözler arsız ve hırsız mı seni cümleden çalıp duruyorlar.
*H’anilerdeyim.
-Hani gözlerin dolar ağlamazsın ya …Her acıda sen filmi oynar içimde.
-Hani ağlamak istersin ağlayamazsın ya…İşte yasaklı damlaların sözsüz ummanayım.
-Ummadıklarım orada başlar. Yenildim ıslak demlerine.
Ve yar sen vicdanımın aşkısın. Benden güçlü çıktı bende bıraktıların.
Benden büyük çıktı büyülediğim dünyam. Benden büyük çıktı, seninle çıktığımız yıllar, aylar, günler, saatler, en çok son salisen.
-Kapı kapandığında salise de ağlıyordu bu z’amansız gidişe.
-Esirin var gölgesiz yaşamlar vadisinde.Ağladığın bu vadide nar’en’ciyeler mistik meyveler veriyor…
-N’arında tane tane yakıldım aşka.İsimsiz yellere verilmiş sözlerim var.Saçlarının arasında esmelerini istedim.Sarsıntılar derin yaralarımı Fırat’a uzatır.
Ah Fırat, bir ırk senin sahilinde kan ağlarken, Dicle’m olmasını beklediğim yar Mezopotamya ‘ya gelmiyor.
-Hani Fırat’la Dicle orada Leyla ile Mecnun gibi aşka karışırlar. Berrak sevdaları sonsuzluğa taşırlar. Bizi de taşın bu pınarlar.
-Beni Hülagü mü sandın ? Kur’an üstüne yemin ederim ki Hülagü değilim, dünyanın en büyük sevda kütüphanesi olan yüreğini yakan değilim.
-Fırat’ın aylarca kül renginde akmış olabilir; ama Hülagü değilim, seni seven adam Hülagü olamaz zaten.
-Can kırıklarının kırıkçısı olabilirim,yüreğinde tanımsız acılar bırakmış olabilirim; ama senin Yusuf’un benim…Şeytanların gururunla yazdığı algılar kitabındaki Hülagü ben değilim.
Hani yeminlerin nerde? Nerde yeminli mütercimlik yaptım terk edilişlerin noter tasdikli ayrılıkları.
-Neden mühür padişah yerinde güzellerin yüreğinde aşk?
Söyle bana kontratların bu enkarnasyonda neden kendine kayıp?
Bu kozmik paralel zamansızlığında aramızda nedenleri ayrıştıran
yanılgının kısmetsiz kim Ruhsu.
Dizgin evrenlerde, alternatif doğrular doğuran yanılmış doğrunun kuyruğu hangi çıkar tilkisine bağlı.
İnsan kendin üst bir kimlik ararken neden tavizlerinde ucuzluk yapar ki? Bu karaktersizliğin terlenmesini hangi terliksi açıklar ki?
Tüm kaynak sistemlerde, tüm boyutlarda, tüm algılarda jenerik akışlar sunan bu doyum bizi neden sürekler aç gözlüklere.
Bu boşlukta hangi hoşluğun hükümsüzlüğünü sürdürürüz ki?
Bedava savurduğumuz yeminler hangi amacın kontratları olarak vicdani bir yer kaplar.
Birbirine ilişkili olan tüm yapıları, araçları, amaçları, dikteleri, içsel açmazları tetikleyen ölçüsüzlüğün ölçüsünden uzaklayış neden?
*Mutlak olanın güneşi varken, yapma ışıklar neden? Kutsi erinçlerimiz bizi götürür en istendik yere.
*Yar anlar mı ki bu açmazların açılarını. Hangi geometrik şekle benzersin şimdi.
-Üçgenin genlerimi bozdu bu bir gerçek.Üçgenlerinin açılarına kalmadı bütün dünyam. Yüreğinde kaçgenler var, ben şimdi onların formülünü arıyorum.
*Yüzyıllarda çözülemeyen matematik sorusu gibi öyle çözümsüzlük abidesi gibi durma.
-Yenildim sana.
-Esirinim.
-Hani, faylı raylar olur ya.Yürek treni geçtikçe depremler olur ya.
İşte ben o faylı rayın makinistiyim. Herkesi sana benzetip herkesi sen zannedip bindirip hüzünle kentlerin son istasyonuna doğru gidiyoruz.
-Hani bütün filmlerin sonunda sevgililer yavaş çekimle yavaş adımlarla birbirine koşarak sarılır ya..
-İşte ben hep o karenin aynası gibiyim. Öylece duruyorum, kollarım, algılarım, tutkularım, yarınım, yüreğim açık sana bilesin Ruhsu.
Kayıt Tarihi : 18.6.2012 23:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!