Her Gün Aynı Yüz,
Aynı Baygın, Buğulu, Davetkar Bakış
Hey sen, kendi yüzünün esiri
Aynanın mahkûmu, telefon ekranının sadık kölesi
Her gün aynı tebessüm, aynı açı, aynı boşlukla çıkıyorsun sahneye
Aynı açı,
Aynı yapay tebessüm,
Aynı buğulu, baygın gözler
Aynı davetkar bakışlar
Sanıyorsun ki flaşlar seni kutsuyor, kalpler seni taçlandırıyor
Dünya sanki senin yanağından, kaşından, dudağından, buğulu baygın ve davetkar bakışlarından ibaret
Sanki hayat aynadan başka bir şey değil, ekrandan başka bir sahne yok
Bir vitrin kurmuşsun kendine; içinde tek ürün var: Senin yüzün, baygın ve "Ben Müsaitim ve Hazırım yani" diyen davetkar bakışların
Ama vitrinler ışıkla parlar, içerik değil. Senin parıltın da işte bu kadar sahte
Her paylaşım takipçin Erkeklere bir çığlık aslında:
“Beni görün, beni fark edin, beni beğenin, alevli emoji gönderin, çiçek gönderin, bana onay verin.”
Takipçin erkeklerden gelecek tek bir “beğeni, alevli çiçekli emoji, mrb canısı, çok tatlısın, tanışalım mı?" sözleri
Altın değil, taç değil, sadece kırıntı. Ama sen o kırıntılara bayılıyorsun
Her tıklama, her kalp işareti, egonun küçük bir dozu; Ama ruhunun açlığını doyurmuyor
Evinde bir Kocanın olmasının verdiği istikrar yerine, elin yüzünde, parmakların dudaklarında, baygın, buğulu bakışların ile seni onaylamalarını istediğin takipçilerini tercih ediyorsun.
Sen yine aç, yine boş, yine telefon ekranı karşısında
Zannediyorsun ki yüzünü tekrar tekrar göstermek, seni var kılar
Ama kendini binlerce Erkeğe göstermekle görünür olmaz bir Kadın
Çünkü görünürlük bir fikirde, bir duruşta, bir iz bırakışta saklıdır
Seninse geriye bıraktığın tek şey, tüketilen kareler, unutulan gülüşler, filtreden yapılmış bir yüz. Photoshoplu yapay fotoğraflar
Her fotoğraf bir feryat:
“Bakın, buradayım. Görün beni, Güzelim ben, Onaylayın beni.”
Ve sen, takipçin Erkeklerden gelen her tıklamayı, bir dilencinin açlığa düşmüş kırıntıya sarılması gibi kucaklıyorsun.
Ama bil ki kırıntılar doygunluk getirmez; yalnızca bağımlılığı derinleştirir.
Gözlerin değil, kameran yoruluyor.
Ruhun değil, ekranın doluyor.
Ve sen hâlâ aynı yanılgının içinde:
Her beğeniyi bir övgü, her yorumu bir zafer sanıyorsun.
Telefonun belleğinde birbirinin aynısı binlerce fotoğraf karesi. Baygın baygın buğulu bakışlar, elin yüzünde parmakların ağzının kenarında, kameraya davetkar, sisli bir bakış. Senin tüm olayın bu. Photoshop olmasa ne yapardın ki?
Ama gerçekte olan şu: Senin tek gerçeğin, başkalarının sana bakışı.
Bakışlar çekildiğinde, sen de siliniyorsun. Geceyi yalnızlıkla karşılıyorsun.
Ve sonunda geriye kalan tek şey şudur:
Bir ekrana sığmış ama hayata sığamamış bir “Ben”.
Unutma;
Yüz, bir maskedir,
Beğeni, bir teselli,
Onay, sahte bir ilaçtır.
Ne kadar çok gösterirsen, o kadar siliniyorsun.
Çünkü gerçek görünürlük, ekrandan değil, içten taşar.
"Kendine özel bir Kadın" isteyen Erkek için, senin buğulu bakışlarını binlerce Erkeğin görmesi bir lânettir.
Değer sakladığında artar.
"Kendine özel bir Kadın" isteyen Erkek, Kadınının diğer Erkeklere görünmez olmasını ister. Onlardan onay talep etmesini değil.
Her Erkek Kendi Krallığını Kurmak İster. Köydeki tüm Erkeklere kendini beğendirmeye çalışan bir Kadın ile Krallık kurulamaz.
Kendisini köyün tüm Erkeklerine beğendirmeye çalışan bir Kadın, Kocasını Kral değil köyün şarlatanı yapar. Kendisi de Kralın karısı değil Şarlatanın karısı olur.
Korhan Külçe
Kayıt Tarihi : 20.9.2025 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Korhan KÜLÇE
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!