Dinmeyen gözyaşlarını çorak topraklara
Katmerleşen kederini
Bitmeyen dertlerini
Mavi göğün altında
Rengârenk çiçeklere konan
Kelebeğin ömrünü kısaltan
Zor yaşama, azgın zamana taşıyan
Çığlıkları yangın yerine dönen
Mezopotamya’da yankılan
Bağrımda esen fırtınalara sebep olan sevdam
Barışa tahammülü olmayan azgın ordular geliyor üstüme
Bendeki şu hasar özgürlüğe olan özlemimdendir
Dili ağırlaşmış tüm ağıtlar bana yakılırken
Yüzündeki olan kederin
Yüzündeki acının izi
İçimdeki kıyametin kopuşudur
Yaşadığımız kutsal topraklarda
Dağları titreten
Ele-avuca sığmayan
Annelerin feryadı içimdeyken
Birde bana yabancılaşan yüreğinden
Kurşun gibi ağır, ölüm gibi çok soğuk vurgun yedim ey güzel
Her haykırışı her çığlığı bir başkaldırış bir kızıl kıyamet
Her gülümsemesi bir nebze umut
Her gece
Güzel yarınlar düşünen
Düşlerinde halk devrim olan
Yıldızdan yıldıza doğacak güneşe koşan
Bakışları Çukurca’dan, Şemdinli’den Uludere’den şafak atan
Düşmanlarımız vatanımız olan topraklarda bize zulüm ederlerken
Kahpe kurşunlar sıkılırken de, gözleri sürmelim sen hep aklımdasın
08.09.2016
İstanbul
Kayıt Tarihi : 8.9.2016 11:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!