Hepsi Hepsi Bir Yürek Şiiri - Meryem Bey ...

Meryem Beyazal
47

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Hepsi Hepsi Bir Yürek

Karmı olmalıydı güvenmenin bedeli dağa? Kar, yağmur ve boran.
Dilsiz sevdalara tutulmuş yolların bile hicranı bunca yakmazken toprağı, yangın mı olmalıydı umuduna bölünmenin bedeli dağa?
Bir yangın ki, hiçbir ateşin tanımlayamayacığı kadar derin, ibrahimler sınandı korunda, bir yagın ki, hiçbir zehirin kıvrandıramayacağı kadar acı, eyyubi sabırlar denendi sancısında.
Alevinde yıkanabilir mi şimdi sabrın, nicedir yaban bu yürek, çekingen ve ürkek, ne İbrâhîm ne eyyub ateşin ortasında.

Ayağımda bir zincir var ağıt gibi umuda.
Her halkasında bir baldıran zehiri.
Binlerce ölüm getirir bana bu sevdadan.
İnanmazdım oysa yenileceğimi guruba, yani sevdaya. Sükün en sevdiğim sözcük oldu şimdi.
Karanlık en sevdiğim libas gözyaşlarıma.
Yaşamımda benden fazla yer edindi.
Üşüyor artık değdikçe avuçlarıma beklentilerim.
Geri dönen dualar gibi düştü ellerimden bir bir.
Yürüyor mu, koşuyor muyum bu yazgı elinden?
Mahküm muyum, azademi neyim ben?
Uçurumundan mı düştüm bu dağın, uçurumuna mı bilmeden, saldın beni yangınlara nesin sen?
Neyin bedelisin bende, hangi günahıma karşılık ateşten acı?
İçtiğim bir bardak çayın bile zehire karıştı tadı.
Bu kadar zor mu olmalıydı teveccuh etmek bir dağa.
Bu kadar çetin mi soyunmak dağdan sevdaya?
Değilmi ki sırtımı verdiğim hepsi hepsi yüreği taştan bir dağdı,
güneşe sevdalansam belki bu kadar yakmazdı.
Hangi aldırmayışımın geri dönen yüzüsün şimdi bana?
Hangi dönüp gidişlerimin sonu gelmez intikamı?
Hangi meczubun ıstırapta sabra dönüşen tanımısın bende?
Kar mı olmalıydı nihayet güvenmenin bedeli dağa?
Hiç ummadığım bir zamanda, ummadığım bir fırtına, yağmaladın bütün aydınlıklarımı bi perva.
Kaybettim encamını en sonunda yolların sana revan kervanımda.
Toprağın sevdadan bu mu melali, sevdanın topraktaki meali?
Kar, yağmur ve boran.
Gidiyorum, bana göre deği bu ölüm.
Yolu yok sevdalarda yol bulmaz yorulurum.
Varla yok arasında bir beni oynuyorum şimdi.
Yargım mısın, yazgım mı ey düşumu bozan seyyah?
Gece misin, duman mı bu gökyüzü neden siyah?
Çekil de git şimdi, seyredeyim gölgemi, kuşattığın benden ayrı bir benle beni. Yarım bir duadan arta kalan, yarım bir teheccüd, yarım bir tazarru, öyle mahzun, öyle mahcub.
Öyle mahküm.
Bir rüya ardına düşmüş, bir gölge gibi mecnun, meczub dolaşmaktayım öyle avare, öyle küskün.
Seni tanıyalı beri rastlayamıyorum bana geceleri.
Gizli her yaremi aşikar ettin. Ayân ettin beni ağyare.
Sırrımı örseledin madem. Karanlık göğüne götür beni de,
perişan ve şifasız, dağınık saçında bir tel olayım.
Çünkü buldukça kaybediyorum, büyüttükçe yitiriyorum seni göğümde. Ağırlaşan özlemini savuruyorum yamaçlarına, binlerce selam olup düşüyorsun yarama ve ben binlerin arasından bir seni buluyor, binlerce anlam yüklereyerek yeniden hayat buluyorum tek kelimede.
Sen, içimde ezilen binlerce umut ile, binlerce hüzne mağlub sevinçlerimi al da git.
Anlatamıyorum işte dışımdaki kalabalıkla içimdeki yalnızlığı.
Bunca lisana rağmen dile getiremiyorum yüreğimi.
Öğrettin ya bana en sonunda sevdanın ne olduğunu.
Ne olduğunu bir düşe eksilmenin.
En önce seni bulurmuş kurşun, en önce sen vurulursun.
Bir gün eksik yaşayamazsın günü.
Kırağı düşer sözcüklere de, ulaşamaz mektupların yerine, kırılır soluğunu yüklediğin ney bile.
Ve kalem kırılır her şeyden önce, seviyorum diyemeden kağıda arından.
Bir mudde-i umam olur sonrasında sessizlik, haykırır sana sensizliği.
Bir katre olup okyanuslara düşer ıslanırsın köpüğünü siler gibi.
Bana da bir sahife ayır istersen yazgısız ölümlerden, sen olmayacaksan eğer. Nasıl olsa her gün yok oluyorum seni bildim bileli ben.
Yoruldum yokuşlarında.
Yorgunum, yoksa zulal-i vaslın sonunda, aldırma nihan olayım fırakın değmekte cana.
Ben biliyorum suçumu nasıl olsa.
Biliyorum kırk kez öldürülüp yeniden dirilişimi kırk birinci kez.
Bu son dirilişim olacak ey sende yok oluşumu sorgulayan sen!
Okyanısları getirsen de kalemimin ucuna, savunamam ki sensiz yoksulluğumu ben.
Gücenmem ger beni çarmıhına.
Silerim tebessüm ederek alın terini, siyahın vurmadan karanlığımı al kalemi, kır da git.
Yine duman, yine boran var bugün.
Ey dağ, hiç mi ağarmayacak üzerime, doğmayacak mı beklediğim o güneş bir gün?
Oysa koştukça rengine tozunda kayboluyorum umudun.
Eşsizliğini, bulunmazlığını değil, sende sürgünlüğümü arıyarak, meyyus ve bi karâr, müptela veriyorum sırtımı, beklemekle sırtı yıpranmış bir çınara. Sevmeye ve yitirmeye korkan yüreğimi ellerinde tutabileceğini sanmıştım.
Oysa ak saçlarında yürürken hançerliyor beni başıma çöken gurbetin, vatansızlığına bürünuyorum.
Ne kadar kazandım sanıyorsam seni o kadar kaybediyorum.
Ne kaybetmeye cesaretim vardı ne kazanmaya güç yettirebiliyorum.
Duyabilir misin şimid içimde kırılan kristallerin sesini?
İşitebilir misin secdesine varmadan göğe yükselen duaların bestesini?
Varsın hazan olsun dallarında çınarın, varsın yığılıp kalsın dizi dibinde feryadım.
Doğrult namlunu ufuklarıma.
Sen öldürmeye inandın ben ölmeye, geri dönmeyen bu kaçıncı güvercin vur da git.

Sessizliğine dokunuyorum dokunur gibi ölüme.
İçimde sen, içimde ahret, vakit sonsuza uzadı.
Mekan kaydında na mütenahi.
Sana en uzak noktada şimdi, yitirdim bütün savaşları.
Bana yenilgilerimi biriktirdin. Yüzümde bir şiirin ezikliği, belalı bir şairin iç sızısı kırmakta nazarımın dokunduğu her çizgiyi.
Biliyorum bu tipi hiç dinmyecek, hiç eskimeyecek bu uçurumun dipsizliği. Ayrılığın en başındayım çünkü, en vâsıl olmaz mevsiminde hicranın.
İnadına uzak, inadına engelli, inadına kayaları bütün.
Ben nasıl söylerim sana gökte güneşin silindiğini şimdi, duaya bile gücümün yetmediğini?
Bir onulmaz figanda yandığımı diri diri?
Ben nasıl söylerim sana?
Tualimde artık tek renk kullanıyorum, tek çizgi ve tek yükselti.
Siyah kırık bir gölge ve imkansız bir dağ.
Gidiyorum şimdi. Ellerimde yüreğim, yüreğimde bir ateş taşıyarak.
Ben sana neden yandım?
Neden sardım yalnızlığıma gölgeni.
Sen elinde bir karanfil, bahara, sabaha, hatta çingene kızlara bile selam verdin bir beni görmezden geldin.
Varsın fırkat olsun sabahında baharın, varsın gazabına bedel ben olayım,
bu gurbette ilk vuruluşum aldırma,
ben toplarım enkazımı güz bırakmam ardımda,
hepsi hepsi bir yürek kır da git.

Meryem Beyazal
Kayıt Tarihi : 27.7.2009 12:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hikayesi Öldü

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nar Tanesi
    Nar Tanesi

    çok güzeldi bütünüyle yüreğine sağlık arkadaşım.

    Cevap Yaz
  • Veli Bingöltekin
    Veli Bingöltekin

    Sensize dokunuyorun hasat mevsiminde....Çok güzel olmuş..bee()....Yüreğine sağlık....e)...

    Cevap Yaz
  • Salim Erben
    Salim Erben

    yüreğiniz hiç incinmesin
    böyle güzel eserleri
    bizlere sunduğun için
    doyulmaz bir paylaşım
    yürekten alkışlıyorum
    sen sevgili kardeşimi kutlarım
    başarılarınızın devamını dilerim

    Cevap Yaz
  • İbrahim Dikmen
    İbrahim Dikmen

    Sessizliğine dokunuyorum dokunur gibi ölüme.
    İçimde sen, içimde ahret, vakit sonsuza uzadı.
    Mekan kaydında na mütenahi.
    Sana en uzak noktada şimdi, yitirdim bütün savaşları.
    Bana yenilgilerimi biriktirdin. Yüzümde bir şiirin ezikliği, belalı bir şairin iç sızısı kırmakta nazarımın dokunduğu her çizgiyi.
    Biliyorum bu tipi hiç dinmyecek, hiç eskimeyecek bu uçurumun dipsizliği. Ayrılığın en başındayım çünkü, en vâsıl olmaz mevsiminde hicranın.
    İnadına uzak, inadına engelli, inadına kayaları bütün.
    Ben nasıl söylerim sana gökte güneşin silindiğini şimdi, duaya bile gücümün yetmediğini?
    Bir onulmaz figanda yandığımı diri diri?
    Ben nasıl söylerim sana?

    Bir masalda gibi gezindim satır aralarında, öyle bir masal ki, buram buram sevda tüten, yanıkmı yanık yüreklerin masalı.Şairim sizi ve şiirlerinizi tanımak ne güzel herdaim baki kalın olurmu. saygımla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Meryem Beyazal