Yazımın başlığını görünce, içeriğini de az çok tahmin ettiğinizi sanıyorum. Son günlerde
bu filmin ismini duymayan kalmadı. Gişe rekorları kıran “Recep İvedik” o kadar ilgi gördü ki, yapımcısından oyuncusuna, senaristinden yönetmenine hep beraber kolları sıvayıp ikinci bölümünü çekmeye karar verdiler.
.Hiçbir sanat değeri olmayan, küfür ve seviyesizlikle dolu bir filme yatırım yapanları da para verip izleyenleri de kınıyorum. Tamamen argo, seviyesiz esprilerle doldurulmuş, belirli bir konusu dahi olmayan bir film.
O kadar kaliteli ve eğitici filme finansman bulunamazken, böyle filmleri çeken ve koltuklara kurulup izleyenlere de yazıklar olsun! ..
Turkcell gibi Türkiye’nin önde gelen en büyük operatörü reklam filmlerinde bu tipleme tipsizliğini kullanılıyor. Filmden yeterince etkilenmeyenler olduğu düşünülmüş sanırım reklamlarla da gözümüze gözümüze sokmaya çalışıyorlar bu tipsizliği.
Komedi tarzı diyerek yapılan ancak içinde espri adına anlamsız ve seviyesiz cümleler, hareketler bulunan bu filmi izleyenlerin büyük bölümü gençlerimiz ve çocuklarımız.
Milli değerlerimize, dilimize sahip çıkmamız gerekirken, üstelik dilimize giren yabancı kökenli kelimeleri ayıklayıp dilimiz özüne dönsün diye çalışmalar yapılıyorken nedir bu?
Gençlerimizin öz türkçemizi bozup “msn” dili dedikleri garip yazma şekilleri, zaten konuşmalarına girmiş durumda.
-slm nbr?
-ii sen nbr? .......işte bu olmuş konuşmaları maalesef.
Recep ivedikle birleşen msn dili
- Slm nbr?
- İi çakal senden nbrr? oldu.
Sürekli sorulan bir sorudur; gençlik nereye gidiyor? Ne olacak bu memleketin hali?
Belli değil mi ne olduğu? Sürekli beyinlerine sokulan saçma sapan, eğitim değeri olmayan, “geçtim” eğitimi sanat ve içerik anlamında hiç bir özelliği bulunmayan kalitesiz yapımlarla doldurulursa sinemalarımız, televizyonlarımız, ahlaki değerlerini unutmuş bomboş bir nesil olacak. Bu neslin gelişine kayıtsız bakıp, ortam hazırlayan sözde üst düzey yetkililer olduğu sürece kaçınılmaz son...
Takliti çok seven, özentileri olan bir milletiz. Kendi değerlerimize ve özümüze sahip çıkmaktansa lafa gelince eleştirdiğimiz milletlerin değerlerine ve ahlak anlayışına gidiyoruz.
Okulların tatil olduğu dönemlerde, rant peşinde olan sinemacıların yaptığı gençlik filmleri gösterime giriyor. “Amerikan Pastası” denilen, konusu sadece cinsellikten ibaret olan amerikan gençlik filmlerinin benzerleri, orta öğretim ve lise çağındaki çocuklarımızı hedef kitle seçerek gösterime sokuluyor. Hayatı dershanelerde geçen gençlerimiz bu filmlerin onlar için yapıldığını düşünüp salonları dolduruyor.
Sözde devlet denetiminde olan televizyon kanallarında çocuklara yönelik yapılan saçma sapan diziler yayınlanıyor. Kişiliğini bulma yolunda etrafını meraklı gözlerle izleyen minicik beyinler sihir, şiddet gibi olumsuzluklarla donatılıyor.
Toplumları toplum yapan ahlak yapısı ve değer yargılarıdır. Parçalanılmak istenen toplumların öncelikli olarak, varsa güçlü ahlaki yapıları, sıkı sıkıya bağlı oldukları, vazgeçilmezleri olan değer yargıları ve kültürel yapıları dejenere edilmeye çalışılır. Gençlik yozlaştırılır, değerleri yok edilir. Böylece toplumların bölünmesi ve parçalanmasına yönelik zemin hazırlanmış olur. Dolayısıyla ahlaki, kültürel ve değer yargılarını yitiren toplumlar, bölünmeye, parçalanmaya, hatta yok olmaya mahkumdurlar.
Bizler Türk toplumu olarak konjoktürel değişimlere, sivri ve kıvrak zekamızla her toplumdan daha önce ayak uydururuz. Kapitalist sistemin hedeflediği, lüks tüketim toplumu gençliği üzerinde deneysel bir yapılanma zemininde sergilediği, güçlü rantiyeci sermaye yapısı
sistematik ve bilinçli bir şekilde gençlerimiz üzerinde adeta bir santraç oyunu gibi şah-mat dedirtecek düzeyde oynanmaktadır. Türk toplumu, güçlü ahlaki yapısı, değer yargıları, kendine özgü kültürel yapısı sayesinde ayakta durmayı başaran bir millet olmakla birlikte, saydığım malum oyunlarla öncelikli olarak değişime elverişli gençliğimiz üzerinde, ne yazık ki içimizden birilerinin vasıta kılınması, yozlaştırılma ve dejenerasyon yaşatılmak suretiyle toplumumuzun değerlerinin yok edilişini üzülerek izliyoruz.
Bütün bu yozlaşma, dejenerasyon karşısında
RTÜK ve Kültür Bakanlığı yetkilileri, sorumluluk üstlenen ve üstlenmesi gereken herkes üzerine düşen tarihi görevi layığı ile yerine getirmekle Türk ulusuna karşı sorumludurlar.
Toplumumuzu ve geleceğimiz olan evlatlarımızı korumak, yozlaşmadan ve ahlaki değerlerini yitirmelerine yönelik programlardan sakınmak göreviniz değil midir?
Her olaydan sonra topluca ayaklanıp;
Hepimiz şuyuz, hepimiz buyuz diyoruz ya hani, her birimiz birer” Recep İvedik” olmadan önce yetkilileri duyarlı olmaya davet ediyorum…
“Söyleyip uyaranın bir yüzü, umursamayıp, yapmayanın her tarafı karadır…”
Özlem Bölükbaşı Önal
Kayıt Tarihi : 18.2.2009 15:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Özlem Bölükbaşı Önal](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/02/18/hepimiz-recep-ivedik-olmayalim.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!