HEP ÜZÜLECEK MİYİM?
Arabesk takılmalardan,sızlanmalardan asla hoşlanmam. Ama ooofff oooofff çekiyorum yine günlerdir ve sık sık olduğunca,isyan ediyorum.
Bir haftada,iki olay birden yaşadım,yaşadık.Yazık,çok yazık.
Okuduğum gazetede,Sezen AKSU’nun,Darüşşafaka yararına konser vereceğini gördüm.Girdim Sezen AKSU’nun sitesine.Konserin verileceği,Türker İNANOĞLU Maslak Show Center’ı aradım.Özel durumumu anlatıp,salon hakkında bilgi istedim.En arka sırada oturursanız? gelebilirsiniz açıklamasını yaptı,yetkili bey.”Hayır,hiç izlemem daha iyi.Bana,Rumeli Hisarındaki onca merdivende yardımcı oldular.Orası tarihi bir yer,ama siz neden bizler için rampa yapmıyorsunuz? Gelsem,siz de yardımcı olur musunuz? Alt tarafı kırk basamakmış.”Dedim.Ve çok kaba bir yanıt aldım.”Orası Rumeli Hisarı.Biz yardımcı olamayız.” Duyduklarıma inanamıyordum.Sadece ve sadece özel durumum nedeniyle,dışlanıyordum.İnsan yerine konulmuyordum.Tamam diyerek kapattım telefonu.Böylesi duyarsız biriyle,tartışmanın anlamı ve gereği yoktu.Sezen AKSU’yu seviyorum.Onunla tanışmak,kitabımı vermek ve şarkı sözü yazmam konusunda,bana yardımcı olup olmayacağını? sormak istiyordum.Zaten bir sürü engeli aşıp,gitmeye çalışacaktım.Ve daha bilgi alma aşamasında engellenmiştim.Konser,bir yardım amacıyla yapılıyordu ama bana merdiven engeli konuluyordu.İlginç,dramatik bir çelişki.
Hem de,3 Aralık Dünya Engelliler günde.Hüzünle gülümsüyorum bu aldatmacaya.
2. olay:Kurumumuzla ilgilenen bir gönüllü,Can DÜNDAR’ın yaptığı MUSTAFA adlı belgeseli izlememiz için,bilet sağlamış bizlere.Maltepe Karfurdaki sinema salonlarından birinde izleyecektik belgeseli.Beşiktaş belediyesinin sağladığı,engelli otobüsüyle,sevinçle-güle oynaya gittik.Ama salonun kapısında,dudaklarımdaki gülüş dondu.8-10 basamak ta olsa,dik ve dar bir merdiven vardı,sahneyi görebilmemiz için.Akülü sandalyemle gitmiştim.Sadece sandalyeyi bile çıkartmak güçtü.Hele ben üzerindeyken,kesinlikle olanaksızdı.Çok üzüldük,bütün arkadaşlar.”Siz izleyin,ben buralarda oyalanır,beklerim.”Dedim.Psikoloğumuz ve gönüllü hanım,”Hayır,sen üzülme.Hepinizi çıkaracağız.”Yanıtını verdiler.Birkaç görevli çağırıp,önce bizi,sonra sandalyelerimizi çıkartıp oturttular.O anlar,anlatılamaz.Yaşamak gerek.Küçücük,basit bir önlemin alınmaması nedeniyle,biz ve çevremizdekiler sorun yaşamıştık.Tabii ben yine isyan ettim.”Neden bir rampa yok? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? Tümcelerini çarptım,anlayan ya da anlamayan yüreklere.Aldığım yanıt:”Bu kadarcık dar bir yere nasıl rampa yapılır? ”oldu.”Merdiven yerine,sadece rampa olabilirdi.”Karşılığını verdim.Herkes inip-çıkabilir rampadan.Oysa,tek basamak merdiven bile,büyük engel bize.8-10 milyon engellenmiş insan var bu ülkede.Onların anne-babaları ve en az bir akrabalarıyla,ülkenin hemen hemen yarısı aynı sorunları yaşarken,yok sayılıyoruz.Evet,her alanda yok sayılıyoruz,düşünülmüyoruz.”Evlerinize kapanmayın.Dışarı çıkın,yaşama katılın.”Söylemleri çok kolay.En küçük bir şeyden yararlanmayı deneyin de görün,neler-neler yaşarsınız? Hadi ben kendi gücümle ve kaldığım kurumun olanaklarıyla bazı engelleri aşabiliyoruz,öyle ya da böyle.Ama büyük çoğunluk,daha evinin kapısında engelleniyor ve aşamıyor.Engellinin ve ailesinin psikolojisi bozuluyor.Küsüyor hayata.
Yıllardır,tepki veriyorum.Yazıyorum,konuşuyorum.Hep aynı şeyler.Bizim seçimimiz olmayan,özel durumlarımız nedeniyle,sanki acımasızca cezalandırılıyoruz.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
NİLGÜN HANIM,
Türkçeyi o kadar güzel kullanıyorsun ki sana hayran olmamak olanaksız. Abartısız diyorum ki, ben edebiyat öğretmeniyim; ama sen benden daha güzel yazıyorsun.
Yüreğin duyarlı olunca, duyguların şahlanınca ne güzel bir yazı ortaya çıkıyor.
Seni yürekten kutluyorum, sevgiyle ve şiirle ,
her şeyden öte yüreğinle kal.
bedensel özürlü olmak belki tanrının bi hediyesidir bize,beyin özürlü olanların yanında kimbilir belkide bayrak taşıyoruzdur en önde...
birde güzel yanlarına bakmanızı tavsiye ederim, hayat bir kriz yönetimidir ewn kötü anları bile lehe çevirmek gerekir, çalışmanız için sizi kutlarım..
malesef kesinlikle haklısınız.bugün dikkatimi çekti ara caddelerde o derin çukurları bir görseniz ne arabayla ne de normal düz yürümede yürüme imkanınız yok. balık baştan kokuyor.
belediye başkanına dilekçe verdik yaptılar gerçi fakat önemli olan onların duyarlı davranmaları ve görevlerini yerine getirmeleri gerekir.
Aynı sıkıntıları çok sevdiğim Mersin'de de yaşıyor benim insanlarım...
Mensubu bulunduğum gazetede defalarca işlediğim benzer konular, duyarsız sorumluların dudaklarından dökülen sözlerde kaldı...
Size hak veriyor, serzenişinizde ne kadar haklı olduğunuzu biliyorum...
Sevgi ve selamlarımla...
Nafi Çelik
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta