Hep Aynı Şarkılar Şiiri - Selda Erdoğdu

Selda Erdoğdu
27

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Hep Aynı Şarkılar

HEP AYNI ŞARKILAR

Hep aynı şarkılar mı var
Bu piyasada
Ya bu aşklar?
Hep benzer mi yaşanır bu dünyada
Farklı bir söz arıyorum
Şarkılarda
Farklı bir tını
Ezgilerde.
Sözler aynı,sazlar aynı,
Hepsi birbirinin aynı.
Duyulmamış sesler,
Konuşulmamış sözler istiyorum
Bir gün
Belki bir gün
Düşeceğim o sesin peşine
O sözlerle konuşacağım..
O sözleri dinleyeceğim.
Ve senden o şarkıları dinleyeceğim.
SİNOP 2001

Selda Erdoğdu
Kayıt Tarihi : 19.9.2006 00:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ancak yazıya geçmiş düşüncelerin bir değeri vardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan,rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden aşka bir şey değildir. EMİLE ZOLA Ahh okumak… Okunmanın tadı ve okumadan geçirdiğim onca zamanlar, kaçırdığım tatlar,vefasız dostluklar,yavan aşklar….Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Bir de dönüp arkama baktım ki bir arpa boyu yol gitmişim.Masallar,ilk yazdığım şiirler … İmgelemimin ilk bahar tomurcukları. Ahh sözcükler ve onlarla bitmeyen dansım.Sonra cümleler …Cümlelerle kocaman uzun ve bitmeyen bir destanlar yazabilirsiniz..Dünya kurulduğundan beri nice cümleler kurulmuştur değil mi? Boş cümleler, dolu cümleler,söylemler,anlaşmalar,tragedyalar,şiirler,masallar,hikayeler,romanlar,filmler,şakılar…. Ve böylece uzayıp gider en küçük parçası ses olan cümlenin girip yerleştiği formlar…Okunamayan onca kitaplar ve bitmeyen açlık.Bir kitap bitmeden öbürüne duyulan merak hatta özlem.O güzelim kapak resimlerinin birbirinden muhteşem hayali yolculuklar vaat eden kışkırtıcı halleri. Dünya üzerindeki bütün kitapları okuma hırsı.Birden zamanın hüzünlü sona uçarcasına koşuşunun akla getirilmesiyle başlayan daralma hissi.Dünyada okumadığım kaç kitap var acaba? Ve o kitapları okuyup bitirmek için kaç ömür gerekir? Böyle bir anlarda hapishanede dünyadaki bütün kitapları okuma fırsatı verilen bir mahkum olmak cazip bile gelebilir insana.Bu arada hayat güzeldir fısıltılarının dudaklarınızdan döküldüğünü duyar gibiyim. Kalemime bir şeyler oluyor.Adeta uçuyor.Yazmak istiyorum.Bitmeden tükenmeden yazmak.Bu arada klavyeyle yazmamama rağmen hala kalem sözcüğünü kullanıyorum.Sevmiyorum böyle teknolojik sözcükleri.Sanki metal parçasını dilinin, dişlerinin arasında gezdirmek gibi bir şey. Kalem… Doğal olarak yanına üç nokta yakışıyor.Ne kadar asil ne kadar güzel ve çekici bir sözcük bu.Ve tek bir satır işgal edecek kadar soyluluğu hak ediyor.Bununla beraber hakkında sayfalarca yazılabilir.Kalem zamanın sultanı, tarihin şahidi, yazının sonsuzluktan gelip sonsuzluğa giden işçisi ve bekçisi. Şiirleri bilgisayar ekranından okurken de yaşadım bu teknolojik duyguyu.Sözcükler sanki oraya ait değilmişçesine ve yerleşecek uygun bir kağıt arayışıyla üzgün üzgün bakıyorlardı bana.Onları orada öylesine kağıdın topraksı anaçlığından yoksun bırakmak istemedim. Cahit Sıtkı Tarancı’nın<< Ölüm, Şaşırdım Kaldım ve Şubat Günü>> şiirlerini beyaz kağıda özenle yerleştirdim.Sözcükler silkinip kendilerine geldiklerinde cümlenin mantık çizgisine boyun eğerek içlerinde barındırdıkları ölüm temasıyla usturuplu yerlerini alıyorlardı.(Farkındaysanız,<< Yazıcıdan bir sayfalık çıktı aldım.>> demiyorum.) Dayanamayıp <<Şaşırdım Kaldım>>şiirinin beğendiğim son iki satırını şuracıkta dile getirmeden edemiyeceğim. Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız Bir at oldu nihayet.. Siz hiç (Bu sözcükle ile başlayan cümleleri hiç sevmem ama.Kaçarı yok kullanacağım.Belki ilerde daha iyisini bulursam değiştiririm.Çünkü karşısındakini etkilemeyi ve dikkatini uyanık tutmaya yönelik olduğunu düşünmüşümdür.) uyurken aklınızdan cümleler kaybolmasın diye tembellik ve uykuyla savaştığınız oldu mu? .Uykunun insanı sarmalayan ağırlığı, tembelliği ve miskinliği arasında boğuşurken öyle cümleler uçar ki dimağımdan onların güzelliğine, mantıklılığına şaşar kalırım.tam ben böyle düşüncelerin içindeyken elime aldığımelime aldığım Emile Zola’nın << Bir Aşk Hikayesi >> adlı kitabının ilk sayfasının sağ üst köşedeki italik koyu harflerle yazılmış sözü suratıma tokat gibi çarptı.Ancak yazıya geçmiş düşüncelerin bir değerivardır; geri kalanlar boş çırpınmalardan,rüzgarın alıp götürdüğü bir saatlik hayallerden başka bir şey değildir.Bu hafta kendimi edebiyatın kollarına bırakmayı düşünüyordum..Oysa tatilden dönmüştüm ve evle,temizlikle ilgili ne çok planlarım vardı.Artık ev işlerine düzenli bir yardımcı almalıyım.Böyle olmuyor.Acınası bir hal alıyorum ev işleri ile yazı yazmak arasında kaldığım zaman. Zihnimdeki mücadele sonunda genellikle ev işlerine mağlup oluyorum.Tabii işler yapılırken, cümleler cümleler geçiyor zihnimden..Kahretsin keşke yazsaydımlar,pişmanlıklar …Aslında her çalışan kadının kıskacıdır bu belki de. Ama kendimle ilgili öyle şey var ki size anlatmadığım.Anlatmazsam nerden bileceksiniz değil mi? (Bakın gene yaptım. Okuyucuyu işe soktum.Yeni biçimiyle interaktif yazma.Ne denmekse interaktif öğrenme,interaktif iletişim vb.pek moda oldu.) Evet nerde kalmıştık? Ev işleri mi? Bu konu çok sıkıcı.Değiştirelim.Edebiyat. Evet evet çok güzel bir konu bu.Neyse bu hafta edebiyat kazandı.Çok verimli geçti. Pek çok şairin şiirlerine ulaşabildiğiniz iyi bir site buldum. Yine teknoloji girdi araya değil mi? Tamam itiraf ediyorum.Bilgisayarım nimetlerinden yararlanmayı seviyorum.Ama onun sanat yapmada araç olmasını istiyorum.Sanatın kendisi değil. Bir yazarın daktilosu, size neyi çağrıştırıyor.Teknolojiyi mi yoksa sanatı mı? Düşündüm de münazara konusu olabilir.Naçizane görüşümü söyleyeyim.Daktilo zamana uzunca bir süre direnmiştir.İşlevi ve modeli fazla değişmemiştir. O da da kalem gibi yaptığının bilinciyle salt yazıya hizmet etmiştir Çat çat çat bir düşünce arası ve kocaman bir çat daha diye sesler çıkararak yazarının elinde adeta bir enstrümana dönüşmüştür. O da bir satırı tek başına hak ediyor.Ve tabi üç noktayı da. Ve bilgisayar çıktı ortaya kendinden önceki herseyi silip süpürerek..Neredeyse kalemin o sarsılmaz saltanatını sarsacak.Hatta çocuklar okula kalem, defter ile değil küçücük bilgisayarlarla girip işleyecekler.Olmadı da değil.Geçenler de bir gazete haberi okumuştum.Amerika’da eyaletin birinde çocuklar okula defter kalem ile değil de bilgisayar ile giriyorlarmış.Bizim Amerikaya çok hayran siyasilerimiz de bu olaya pek sıcak bakıyormuş.Ayranı yok içmeye misali.Bilgisayar, içine girdiği her ne ise ona nüfuz eden, neredeyse gerçeği kadar gerçek olabilen bir şey..Örnek mi? Alın size bilgisayar müziği.Müzik aleti gibi ses çıkaran bu makine ile beste bile yapabilirsiniz.Onu bırak sesinizi bilgisayara yükleyip başka bir ses yapıp ben ülkenin en iyişarkıcısıyım diyerek caka atabilirsiniz.. Yani anlayacağınız sütüdyo ortamına bilgisayarın girmesiyle müzik artık beni dinlendiren,rahatlatan sanat dalı olmaktan çıktı artık diyebilirim.Hele cıstak cıstak o ritim yok mu beni, deli ediyor.Durum beni zamanında epeyi rahatsız etmiş ki bu konuda bir şiir bile yazmışım. 2001 HEP AYNI ŞARKILAR Hep aynı şarkılar mı var piyasada (farkındaysasanız şarkıya meta gibi yaklaşıyorum) Ya bu aşklar, Hep benzer mi yaşanır bu dünyada. Farklı bir söz arıyorum, Farklı bir tını ezgilerde. Sözler aynı sazlar aynı, Hepsi birbirinin aynı. Hiç duyulmamış sesler, Hiç duyulmamış sözler … Duymak istiyorum. Bir gün,belki bir gün Düşeceğim o sesin peşine O sözlerle konuşacağım bir gün.. Seni onlarla seveceğim. Ve senden o şarkıları dinleyeceğim. SİNOP 2001 Düz yazının içinde şiir tercih edilmez.Ama ben severim.Yazının içinde şiir varsa önce onu okurum.Sanki kahveye atılan bir miktar şeker gibidir şiir.Her şairin de mutlaka düz yazı denemeleri vardır.Her roman ya da öykü yazarının birkaç şiir denemesi olmuştur hani.Birinde daha ön plana çıkabilirsiniz.Ya da her ikisinde de başarılı olabilirsiniz. Bilgisayarı tartışıyorduk değil mi? Bilgisayar bir sanatçı için araç olmalı,sanat eserinin kendisi değil. Ayrıca sanat eserinin içine içine girerek başkalaşmamalı ve başkalaştırmamalı.Aklıma gelmişken sinemada bilgisayar konusuna da değinmek istiyorum.Animasyonlar,bilgisayar efektleri,oyuncu olmadan yapılmaya çalışılan filmler…Bilgisayarla yapılmış bir film de bilgisayar müziği kadar piyasa işi.Hiç bir animasyon ürünü kahraman gerçek bir oyunculuğun tadını veremez. Düşüncelerime katılıp katılmamanız sizin bileceğiniz iş.Ama dünyamızın hızla sunileştiğini inkar edemezsiniz. Umarım bir gün plastik gül koklarken yakalanmazsınız bir yerlerde. Selda YÜKSEL 2006 Eylül İstanbul

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Abdurrahim Kahraman
    Abdurrahim Kahraman

    İlginç.Ben olsam açıklama diye sunduğum bu güzel düşünce jimnastiğini yazar,şiiri araya ağız tadı olarak serpiştirirdim.Şiirde ve Nesirde ana tema
    yazarın(yazar diyorum çünki burada yazı ön plana çıkmış) insanın ve yaşamın bu gün gelinen nokta da çıkış noktasına nazaran uğradığı teknolojik değişimlere verdiği ve benimde çoğunlukla katıldığım insani tepkilerden oluşuyor.Ne var ki kalem yazın sanatı için esas anlamdır bence.Klavye ile de yazsanız o yine kalemdir.Yani şöyle diyebiliriz klavye silaha her daim galip gelir:))

    Müziğe gelince o konuda ki düşüncesine tamamen katılıyorum selda hanımın.O yüzden bilgisayar ürünü hiçbir müziği dinlemiyorum.Aslında bu örnekleri yeme içmemizden(Düzenli sofra geleneği)giyim kuşamımıza kadar çoğaltabiliriz ancak birşeyi d ister istemez kabullenmek zorundayız,Bu yaşlı Dünya evrimleşmesini içindeki tüm canlı,cansız olgularla birlikte geçirmektedir ve bizim bunu engellemeye gücümüz yetmez,tek yaptırımımız işte bu tür düşünce jimnastikleri olabilir.Düşündüğümüz sürece varız ki bu da insan olmanın en güzel yanı sanırım.

    Gerek şiirinizi gerekse düzyazınız severek okudum.Paylaşımınız için teşekkürler Selda hanım.

    Cevap Yaz
  • Abdurrahim Kahraman
    Abdurrahim Kahraman

    İlginç.Ben olsam açıklama diye sunduğum bu güzel düşünce jimnastiğini yazar,şiiri araya ağız tadı olarak serpiştirirdim.Şiirde ve Nesirde ana tema
    yazarın(yazar diyorum çünki burada yazı ön plana çıkmış) insanın ve yaşamın bu gün gelinen nokta da çıkış noktasına nazaran uğradığı teknolojik değişimlere verdiği ve benimde çoğunlukla katıldığım insani tepkilerden oluşuyor.Ne var ki kalem yazın sanatı için esas anlamdır bence.Klavye ile de yazsanız o yine kalemdir.Yani şöyle diyebiliriz klavye silaha her daim galip gelir:))

    Müziğe gelince o konuda ki düşüncesine tamamen katılıyorum selda hanımın.O yüzden bilgisayar ürünü hiçbir müziği dinlemiyorum.Aslında bu örnekleri yeme içmemizden(Düzenli sofra geleneği)giyim kuşamımıza kadar çoğaltabiliriz ancak birşeyi d ister istemez kabullenmek zorundayız,Bu yaşlı Dünya evrimleşmesini içindeki tüm canlı,cansız olgularla birlikte geçirmektedir ve bizim bunu engellemeye gücümüz yetmez,tek yaptırımımız işte bu tür düşünce jimnastikleri olabilir.Düşündüğümüz sürece varız ki bu da insan olmanın en güzel yanı sanırım.

    Gerek şiirinizi gerekse düzyazınız severek okudum.Paylaşımınız için teşekkürler Selda hanım.

    Cevap Yaz
  • Meliha Yüceaktaş
    Meliha Yüceaktaş

    kendi aşkımıza yazdığımız sözler değişiktir sadece onu da biz değişik zannederiz ...

    tebrikler...

    Cevap Yaz
  • Esel Arslan
    Esel Arslan


    Sevgili şaire, popüler kültürün getirdiği yavanlık bizi bu şarkılara mahkum ediyor..boş ver hadi hep beraber çakkıdı, çakkıdıyı söyleyelim...Kim dinler şimdi gel ey denizin nazlı kızı şarkısını..Dönülmez akşamın ufkundayımı bile meyhane şarkısı yapmadıkmı..Şairem antolojide bile birbirimizin şiirini okumadan kaydedip popüler yapmıyormuyuz..

    Cevap Yaz
  • Hayati Dede
    Hayati Dede

    çok mükemmel bir şiir tebrikler

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (9)

Selda Erdoğdu