Duygularımı izbe odamdaki taburemden iteli çok zaman oldu… boynuma geçirilmiş urgandan yasaklar damlıyor kaygan soğuk betonlara
Çekip alsan ölü doğumlar gerçekleşmeyecek belki çekilen bu sancılardan
Tutuklu kalan binlerce kelime vuracak kendini sahillere ve hiçbir yaşanmışlık bu kadar nedenli olmayacak çığlıklarımda
kendi uygarlığımın çöküşü değil bu sahnede gördüklerim
İki uygarlığın tarihinde yatan benzer vukuatların sokak tavanına değmesindendir
kitaplara malzeme olması
saman bir hayatın kuşe baskılı romanıydı bu yüzümdeki çizgiler
Dışı içinden fazla albeni taşıdığından kaçırıyorum ipin ucunu…oysa sabun köpüğü hayatlar hep uzak kaldığımdır…şimdi nedendir bu kayganlığım bilinmez
korkularım, kaygılarımla yüzleşme derdinde
Yarı çıplak kanter içinde uyanılan kaç gece daha geçer duraklarımdan
arkaya atılan dünlere daha kaç gün sığar
dolar mı boşluğa onca yaşananlar
hep nedenli kaçışlar varken
yanıtlar hangi kırılan bardakta güme gider bilinmez
Firar etmiş yüreğe çarpan kaç araç açıklar bu spazmların nedenini… büyük bir depremin öncüsü müydü bu sarsıntılar… beynimin odalarından nakil edilirken yüreğime! haber verecek zaman da mı yoktu yoksa
telaşın hangi dolu çekmeceden sarkıyordu damarlarıma
hangi sıcaklığa meydan okuyordu ellerin
ocağı mı açık unuttun! güneşe mi komşu oldu gözlerin
yoksa mesul değil misin ağustos sıcağında yangın çığlıklarıma
gecelerimi besliyordu düşünmek
taze bir sabaha uyanan demli çay oluyordun dudaklarımda
oysa tuğlalar biriktiriyorum geceye /güne kavuşmasın diye
çırılçıplak ayinlerde basılıyor düşlerim
öyle yalın öyle soğuk bir duruşla kalakalıyor geçmiş / tenimde izlerin
yokluğun yankılanıyor beynimde
kaçıncı dik duruşum asfaltlanmış yüreğime inat
belki hayata inat yaşlanmayışı sevmelerin
Yokluğunun rengi çökmüşken üzerime bir gün batımı /acaba diyorum
acaba kaç aydınlık kapatır yalnızlığımı
Arzularımı bileyip en sert yerinden dokunmak istiyorum hayata…öylesine güçlü öylesine ince bir sızıyı ağırlarken damarlarımda
ruhuma atılan çizikleri kapatmaya yetmiyor birkaç boya fırçası
Yine krizleri tutuyor yüreğimin /midemin asitleri tavan yapıyor
ya açlıktan ya da yokluğuna nöbetçi sevmelerin
henüz yüreğim kepenklerini indirmeden sevdaya / dokun titrek mahcup dudaklarıma
bağırsın eriyen yüreğim avuçlarında
sev beni
nevalenden dökülsün damla damla ihanet
ve kimse görmesin / tut ucundan…..hadi kapat perdeyi
GM
Kayıt Tarihi : 21.8.2006 09:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
acaba kaç aydınlık kapatır yalnızlığımı?
yüreğine sağlık ..yalnızlığın meşalesi olamak niyeki..sevgiden renglere bürünmek varken....
Mürsel Adıgüzel
Selam sevgiyle
Ümran Tokmak
Ayyyy ! Ne hoş ne güzel bir manzara,
Güzel sözler,sıcak duygular,
Okul bahçesi,cıvıl cıvıl,öğrenciler.
İçlerinden biri var,yüskçe yerde en önde
elinde beyaz kağıt kara satırlar, sözler
hüzünle dolu dudaklardan kelebek uçuşurcasına
bir bir tane tane süzülürler..
Bu sözlere ,bu şirin haykırışlara gözyaşlar mı
dayanır.
Haydin sınıflara,derslere henüz hademeler
kapıları kapamadan !
nemutlu ki hüzünsüz yaşayana !
Çok çok güzel ,bir okadarı da hüzünlü bir
bekleyiş kokan nadide bir şiir
Tebrikler.
Süleyman kaya
TÜM YORUMLAR (8)