Müsait olduğumuzda zaman, zaman hafta sonları birkaç arkadaş civar illere günü birliğine giderdik. O pazar Erzurumspor un Çanakkale Dardanelspor la Ankara da birinci lige çıkma mücadelesi vardı. Bizde konvoydan ayrı olarak, dört arkadaş bir otomobille yola düşüp, Ankara ya maça gitmiştik. Maçı kaybetmemizle o sene birinci lige çıkma hayallerimizde yine bitmişti. Pazartesi mesainin var olması nedeni ile maç biter bitmez tekrar yola koyulduk. Bu sırada Kalp ve akciğer rahatsızlığı olan anacığım, hastaneye yatırılmıştı. Erzurum a iner inmez ziyaretine çıkıp, doktorundan durumunu sorduğumda; birkaç gün göz önünde tutulacağını söylediler. Yöremizde, hatta ulusal basın ve görsel yayında da bilinen, sayılıp, sevilen ‘Naim Hocada; kalp rahatsızlığı nedeni ile aynı serviste yatırılmıştı. O akşam annemin yatırıldığı servisin koridorunda bir yakınımla geziniyorduk. Kalp servisinde olmamıza rağmen; Naim Hocanın elinde sigara efkârlı bir halde bir oyana bir buyana gidip geliyordu. Bir ara koluna girip, koridordaki hasta bankına oturttuk.”Hocam geçmişler olsun. Nedir efkârın bu kızgınlığın. Bak rahatsızlığında var. Sigarada içiyorsun. Tam bir Erzurumspor sevdalısı ve hiçbir beklentisi olmayan, âlim ve nükte dar biri olan Naim Hoca; sigarasını bir daha çekerek:
“Ola oğul hele durun. Ne geçmiş olsuni. Duymadın mi? Erzürümspor Ankara da yenilmiş” demez mi. Erzurun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış