Evrimi evirecekler
Çevrimi çevirecekler
Şempanzeden insanlığa
Hayatı döndürecekler
İnsanlıktan şempanzeye
Dönüşmeyecek evrimle
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Üstadım bilgilendiren şiiriniz ve makalesi için çok teşekkürler. Sizi candan kutluyorum.
Teşekkürler sevgili ağabeyim,
zevkle okudum hem şiiri hem de açıklama kısmını.
İslam tasavvufu insan esmasını bu et kemik bedene vermez.
Tasavvufta insan kemale ermiş iddraktır, bu et kemik beden insanın bineğidir.
Aslında biraz düşünürsek, biri birimize seslendiğimiz isimlerimizi dahi bu et kemik bedene söylemeyiz.
Mesela,
Mehmet'in eli, Mehmedin ayağı, gözü, başı deriz ve bunların hepsinin cemine de Mehmet'in vücudu deriz fakat hala Mehmet diye seslendiğimiz şey ortada yoktur.
Biraz daha kendimizi zorlar işte Bu tüm vucudun birde karekteri, edinimleri var, aklı var deriz genede Mehmet diye seslendiğimiz şey ortada yok.
Bu bireysel olarak esma almış bir canlıda bu kadar anlaması ve açıklamması zor bir muamma iken, insan esmasını ve verildiği makamı anlamak ve açıklamaya çalışmak ne kadar başarılır bilemiyorum.
Tasavvufta bir bilim dalıdır, ona gönül verenler, her söze, her konuya, her canlıya velhasıl tüm aleme şeş cihetten bakmayı öğrenir, sadece bir yönü ile gördüğü, duyduğu, düşündüğü hiç bir şeyi doğru kabul etmez tasavvuf erleri. Ve maymundan geldiklerini söyleyen canlılarıda anlar ve hissiyatlarını bilirler, çünkü o taraftanda bakmışlardır.
İnsan oğlu yeter ki düşünsün, araştırsın boş boş durmasın, evrim teorisini ispata uğraşırken belkide insanla karşılaşır.........yeter ki düşünsün.
Çenem düştü dostum affola.....
Saygım sevgim ve muhabbetim ile
Harika bir eser kutlarım sizi ve kaleminizi saygıyla
Harikasın üstad. Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Gönülden kutluyor, saygılar sunuyorum. Tebrikler...
Başarılarınızın devamını dilerim
Ey insanlık dön kendine
Uyma artık şempanzeye
İnsan layık gerçeklere
Gerçekler kendi içinde
Usta kalem yazarda güzel olmazmı kutluyorum saygılarımla
Akıllar gider peş peşe
Gerçek düşünceden öte
Kendini yapar şempanze
Aslım hayvan der kime ne?
Kimi insanım der köşe
Kimi hayvanım der düşe
İnsan bu, aklı var işte
Hiç yaramamış nedense?
Kendisini yapar köle
Teze antiteze, hiçe
Kanıtsız teorilere
Akıl gitmiş mi, nereye?
Ey insanlık dön kendine
Uyma artık şempanzeye
İnsan layık gerçeklere
Gerçekler kendi içinde
28.08.2009 - İzmir
Mehmet Çoban
üstadım ;
anlamlı çalışmanızı beğenerek okudum..
kutlarım saygın kaleminizi..akçaydan selam ve saygılarımla...ibrahim yılmaz
Başarılarınızın devamını dilerim
kutluyorum kaleminizi, yüreğiniz daim olsun
Bir sürü savsata ,her kez bir şey söylüyor ama ne söylediğini oda bilmiyor.
Size katılıyorum,hiç bir tez,antitez,hipotez,teori gerçek deyil , sadece zan.
Kutlarım efendim +10 puan.
Sevgi ile kalın.
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta