Bir kılıç vuruşuyla yarıldı Uhud’un sabahı,
Kanadı göklerde bir şahin, yüreği imanla dolu.
Toprak titredi adımında, sığmadı gölgesi dağlara,
Şehadetle yoğrulmuş bir ömür, bir destan oldu.
Uhud’un rüzgârı fısıldar adını her sabah,
Kılıcı hakkın sesi, yarası şefkatin izi.
Düşman bile saygıyla eğildi o mübarek cesede,
Bir gül gibi açtı şehadeti, kokusu cennetten.
Yanında Hazreti Muhammed, önünde cihad, ardında hicran,
Aslanlar bile sustu heybetine, eridi öfkesi taşın.
Bir bakışıyla çöktü zulmet, bir nefesiyle doğdu hidayet,
Hazreti Hamza’ydı o, canından geçen, Allah’a yakın.
Uhud’un rüzgârı fısıldar adını her sabah,
Kılıcı hakkın sesi, yarası şefkatin izi.
Düşman bile saygıyla eğildi o mübarek cesede,
Bir gül gibi açtı şehadeti, kokusu cennetten.
Gözleriyle vurdu kalplere, sözleriyle yıktı putları,
Bir yiğit ki ne korku bilir, ne de dönüş.
Kanıyla suladı imanın tohumlarını,
Bastı bağrına toprak onu, gökler alkışladı.
Uhud’un rüzgârı fısıldar adını her sabah,
Kılıcı hakkın sesi, yarası şefkatin izi.
Düşman bile saygıyla eğildi o mübarek cesede,
Bir gül gibi açtı şehadeti, kokusu cennetten.
Uhud’da yankılanır Hazreti Hamza’nın adı,
Taşlar anlatır onu, kuşlar söyler destanını.
Bir yiğit ki ölmedi asla, kalplerde yaşar,
Hazreti Hamza’ydı o, Allah’ın arslanı, Resul’ün canı.
Uhud’un rüzgârı fısıldar adını her sabah,
Kılıcı hakkın sesi, yarası şefkatin izi.
Düşman bile saygıyla eğildi o mübarek cesede,
Bir gül gibi açtı şehadeti, kokusu cennetten.
Kayıt Tarihi : 23.8.2025 17:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!