“Uygarlık ve barbarlık kardeştir.”
-Havel-
Dünya sığmıyor insana Havel,
yüzlerdeki, yüreklerdeki maske,
parada kir, suda klor, havada nem,
yüksek borsa, alçak basınç
..
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
..
Bakar gülümserdin bana balkonundan
Ah o yaz akşamları sen ne iyiydin
Rüyan, kokun ve sesin
Rüzgar gibi esiyor günler arkasından
Her an bir başka hatıran
Çiçek açıyor karşıki dalda
..
Yoktun ya burda
Burda yokken
Daha sıkı tuttum ellerinden
Daha yakından baktım yüzüne
Daha iyi daha çok
Gördüm dinledim seni
Takıldım peşine sonra
..
Haziran üstümüzde dal dal
Moda çevremizde renk renk
İstanbul bin dokuz yüz elli beşinde
Çimenler altımızda sık sık
Bulutlar üstümüzde seyrek
Eteklerin moda yelkenlerinde
..
My love is like a red, red rose (e.e.cummings)
Kırmızı kırmızı bir güldür aşkım
İnce yüzünüzde. Kırmızı. Korkunç.
Kor sevişmemizden deli bir yalım
Koyuna sevdanın. Kırmızı. Korkunç.
..
Haziran ağaçlarının oralarda
Çocukların derisi yanmakta
Güneşli şapkalar altında
Orada ceviz ağaçları altında
Serin uykusunu yaprakların
Biri toprak üstünde uyumakta
..
Senin saçların, gülen gözlerin,
Haziran günleri gibi aklıma gelir:
Daha ağaçların gölgeleri serindir
Kaçıp gidemem
Gömülmüşüm sararan kitaplar arasına
Arka odalarında evin
..
Kırlangıç, yuvasından
Yeni yavrular saldı,
Gözlerimi avutan,
Renkler mayısta kaldı..
Ne olur ağarsın tan,
Susun kuşlarım bir an,
..
Kim ölüyor hayvanların
Kızışarak daraldığı zamanda
Bir pazu marazında yıkılmadı o kollar
Güç istifi kanın
Saklanmış kadınlıkların
Ve kız kaleleri
Ehli hicablarca saklı
..
Uzaklarda olman daha iyi
Kangurular ve koalalar gibi
Uzaktan, haziran günleri gönderirsin,
Yakındansa dolu, kar ve tipi
,
..
cesaretimizi toparlayacak kadar vaktimiz olsaydı, hiçbir şeyden korkmazdık. ve şu yağmur hep güzel yağıyor demek gibidir yolun mütemadiyen açık olması. ömrümüzden bir haziran daha düşüyor sevgilim. rüzgar hala sallıyor dalları. piyanoyu susturmuş parmakları şarkısız koyan. devrik çaylar kuruyor masalar. merhametin me'sini mim'lemişler gönlüme. senin hızır'ın yok mudur ya musa? kibrin ka'sına takılıyor asalar.
üşüyoruz, bu başka soğuklar ülkesidir sevgilim. ey karın eridiği yerden ummanlara karışan su! yolsan adımlarımı al. yoksan varlığıma armağandır o noksan. biliyorsun sen olmasan... sen olmasan ben bu ömrün içlerinden yanarım. saatin zembereği, bakışın müştereği var. yağmur yağıyor, şarjım bitiyor, ben seni daha sonra ararım.
..
Geçen yazdan önceki yaz: 'O Yaz': Hem haziran, hem tren, hem bahçe, hem gül (anne) , hem usta (baba) , hem Eskişehir. Her şey, şair Seyhan Erözçelik'in günün, gecenin muhtelif saatlerinde telefondan dinlettiği muhtelif şarkılardan birindeki gibidir. Şarkı demek az gelir, şiir demek de öyle, gençlikse yaşamak için iyi bir mevsim olsa da, anlamak için nice sonbaharları, kışları bekleyecektir.
'O Yaz'lar çünkü gençken anlaşılmaz, hafiften gazel dökmeye başladığımız güz ve kış yaşlarını bekler, yitip gideni anlamanın da bir lezzeti vardır. Teselli diyelim bu kederin lezzetine. Seyhan'ın dinlettiği hepimizin yitirdiğidir, 'O Yaz'ları kim yitirirse yitirsin, Zerrin Özer'in sesiyle, kaybettiklerimizin hiç olmazsa bir parçası geri gelecektir, onun adına da ister keder diyelim, ister yazsama (yurtsamadan mülhem) , sanki gençliğimizin, ideallerimizin, duygularımızın o 'büyük ve muzaffer mağlubiyeti'ne yakılmış bir ağıt gibi, ne tuhaf, bizi hüzünlendirmek yerine sevindirecektir.
'O Yaz': Çığlık çığlığa bir fısıltıdır.
Geçen yazdan önceki yaz 'O Yaz'dı: Bahçenin içinde şiir vardı. Son Yaz'la 'geçen çocuk' Zafer Ekin Karabay'la treni beklemiştik, haziran bahçesinde. Ben İstanbul'a dönecektim, o şiire. 2-3 saat konuştuk, en çok şiirden, en çok sinemadan ve hayattan, yani geçmişimiz ve geleceğimizden, siyasetten. Şiir, sinema, siyaset, Eskişehir, Ankara.
..
Kasr-ı Gülşen’sin evet, lâkin gönüller şen değil.
Durduğum, mâzîne hürmet, yoksa neşvemden değil.
Var mı loş sînende cânandan kalan nûr izleri?
Ey yeşil yurt, istenen senden odur, sînen değil...
Kahire, 20 Haziran 1935
..
düş gezginiyim gecenin kovuğunda uyurum haziranın düşünü görürüm
tam da kiraz vaktidir yüreğimin dalları toprağa değer toprak çağırır
dalbastı kirazların kan tadında umarsız bir yol ayrımıdır haziran
ben yürürüm bu yolda hüzünlü şarkılar yürür belki haziran yürür
sağanak yağmurlar altında göç arifesidir haziran yağmurun türküsüdür
akşam olur karanlık hüküm sürer gecenin gergefinde bir şiir dokunur
..
anıları,
taşıyacak
haziran gecesi olmak.....ne güzel....
ne güzel,
yıldızların kayması
haziran gecesiyle kaybolan düşlerde....
..
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ’NDE
Sabah uyanınca bak dört bir yana,
Beş Haziran Dünya Çevre Gününde.
Yok edilen yeşile yana yana,
Beş Haziran Dünya Çevre Günü’nde.
..
Beni öldürüp hayatta bırakan,
Yanlızlığa mahkum eden,
Sevdiğimi toprağa veren,
Yirmialtı haziran! ...
Hayatımı karartan haziran,
Günlerim oldu hazan,
Beni yardan ayıran,
..
haziran yağmuru,
toprağı aradı..
bulamadı...
haziran yağmuru,
gezi parkında
sevgililerine özlemle yağdı...
..
Bir haziran çılgınlığıydı seni sevmem
Bir haziran ki bitmek bilmiyor...
..