Ufuk emzirirken, ışıklarını güneşin
Dağlar sanki kan kusuyor!
Göl kızıla boyanıyor.
Yanıyor alevler içinde yüreği
İşte,O anda!
Yaşamak istedim,
Hazar’da, güneşin battığı anı!
Kızıl kıyamet koparır,
Hicran ağıtları yakardım! ..
Gün üstüne,
Renkler, halay tutar! ..
Göl, vadi, dağ, ufuk ve sema...
Ve yağmur tanelerken,
Gökkuşağını
Bir ince kemer takar,
Yar üstüne,
Gül üstüne,
Gün üstüne! ..
Göl, sema ve mavi,
Sonsuzluk alevini yakar,
İç huzuruna! ..
Dağlar,
Omuzlar metaneti,
Çıkarır, hicap merdiveninden! .
Gün üstüne! ..
Gül, duvak ve beyaz,
Gönle doğan ışık,
Avuçlarımıza aldığımız,
Rahmet damlaları,
Süzülür semadan,
Toprak üstüne,
Gün üstüne! .
Ağaç, çiçek ve yeşil! ..
Çimlendirir huzuru,
Sökün eder,
Hayata gönlüm
Bir kilim deseninde,
Dokur sükutu
Çiçek olur açılır,
Can üstüne,
Gün üstüne! .
Zaman beş dilim,
Gölgelere asarım,
Hayalimi! ..
Umutlarım,
Kah büyür, kah küçülür...
Ne ölçüye,
Ne nizama gelmez,
Elle, avuçla tutulmaz,
Durulur,
Gönlümün hırçın dalgaları
Göl üstüne,
Gün üstüne! ..
23.08. 2002//elazığ)
Kayıt Tarihi : 27.12.2006 14:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir Temmuz sıcağı... İkindi vakti... Çatlayan dudaklar gibi toprağın hüzün anını seyrederken, bulutların kümeleştiği ve bir an yağmurun çiselendiğini düşünün. Sonrasında, gökkuşağı; renklerin halay çekişi.. Gün batımında, güneşin bütün kızıllığını dağa, vadiye ve göl üstüne yayması.. bu keyfi kaçırmak istemedim. İşte, bu şiirde bu hazzı sizlerle paylaşmak istedim
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!