Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiir gibi şiir...
Yahya Kemal Beyatlı'yı daha iyi tanımak ve anlamak için Prof. Dr. Mina URGAN'ın Bir Dinazorun Anıları I-II (YKY) adlı iki cit kitapta Yahya Kemal Beyatlı'ya ait yazılanları okumak gerek. Bunlar okunmadan ve bilinmeden 'Ben Yahya Kemal'i tanıyorum.' diyemezsiniz. Esenlik dileklerimle
Ruhun Şad olsun büyük usta.
Şiir sizlerin kalemi, yüreği ile çok güzel.
Şiiri kadar şarkısı da güzeldir..
En sevdiğim bestecilerin ilk sırasında olan Selahattin Pınar bestesi ilk dörtlük...
Sanırım ilk kez dedemden duyduğum (belki de annemden...) inanılmaz ince zarif bir şarkıdır şuan dilime de takılan.....:))
Yahya Kemal bir ahenk ustasıdır.
Ahenk, kelimelerdeki,
mana ile tamamlanmış,
ses düzeni,ses uyumudur.
Bir mısradaki bir kelimeyi,
yıllar sonra keşfedip, yazdığı söylenir.
Bu şiirde,
mısralardaki akış ve ahenk,
mana ile birleşince,
alıp götürüyor insanı,
bir sevda iklimine.
O sevda ki,
ayrılıklarla beslenmiş,
engellerle güçlenmiş,
imkansızlıkla perçinlenmiş
ve bir şair ruhla süslenmiştir.
Sevgiler gönülde,
sevgililer, aşığın bağrında gönenir.
Boşalan o bağrı,
gözyaşından başka
dolduracak ne olsun ki?
Aşkı en derinden yaşayanlar,
aşk bir yalanmış, diyenlerdir.
Evet,gerçekten
aşk bir yalanmış.
.........................Hüseyin Celep
Şimdi Sonbahar ve ben İlkbaharı özlüyorum...şairin özlediği gibi..
Saygılar.
DİLENCİ
Dilenci dilenme benden;
ben daha yoksulum senden;
senin icin benim icin,
var git dilen YARATANDAN...
Dilenci dilenme benden,
utanmazmısın güllerden,
ibretsizsin bülbüllerden,
var git dilen YARATANDAN..
Bana hayır gelmez benden,
kim bilir acizim senden,
bendeki değilki benden,
varkit dilen YARATANDAN.
Var git dilen yaratandan,
hem aziz olursun benden,
ibret almazsın bülbülden;
o rahiya neden gülden...
Yürümez dilenir ondan,
takviye gelir bülbülden,
utanıyor gece günden,
VAR GİT DİLEN YARATANDAN..
Necati Gedikoğlu [email protected]
İstanbul'da oturup da Yahya Kemal okumamak olur mu....
Üstad her hazan bahçesinden geçişte şiirinle seni yad ediyorum....
Yani baylar...bayanlar...bu şiire şapka çıkarıp sussanız yeterdi..Kim Yahya Kemal'i eleştirebilir ki...kim övebilir ki...Atakançölkoı98
__Çıkıyor zibidini biri Yahya Kemal'e düşük puan veriyor...Tenkidini yaz da okuyalım zübük herif...
Bu şiir ile ilgili 51 tane yorum bulunmakta