Hayy Ben Böyle Hayatın - Garib Çoban

Engin Demirci
937

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Hayy Ben Böyle Hayatın - Garib Çoban

Hayy Ben Böyle Hayatın - Garib Çoban

Seni dinliyorum sonbaharda, yağmur akşam inerken şehrime.
Tatlı ezgileri yaşamak yalan belki der gibi.
Üryan mevsimin şaşırttığı ve biçimlediği yüreğim ona sığınıyor.
Cem' oldu ehl-i vahdet, matlûbları rızâdır.
Vahdette buldu lezzet, dil ü cana gıdâdır.
Deliler Şeyhim, rıza cennetine girmeye mâni ne?..
Zaman...

Tüm memnuniyetsizliklerin kökü psikolojik zamandır.
Ki zihnin çalıştığı yer tam da orasıdır, kurumuş bir çiçek gibi.
Oysa bir kuşun kanat çırpabileceği, bir atın koşabileceği, şu nefesin geçtiği yerde direnişlerim insanlara.
Yani karşılıksız sevginin ayağının bastığı yerde olsan.
Ve asılı suların zikriyle, öbür yaşam beni şaşırtmazdı.

Vebali büyük sözler vardır.
Ölü atı kırbaçlamasan..
Geçmiş yok, gelecek yok, beklenti yok.
Kaygı yok, endişe yok, pişmanlık yok.
Sağlıksız, tutarsız, güvenilmez anılar yok.
Yok burada, yok orada yok.
Arası yok...
Karşılaştırma yok ve hasılı hoşnutsuzluk yani rızasızlık yok.

Geceye, benim sabır günlerimi anlatıyor havada asılı yağmur damlacıkları.
Ecel gelse ne olur ki!…
Yürüyor melekler, sessiz savrulan yapraklar ve benimle Huuu dedikçe.
Benim iyileşmeyen hastalığım aşk.
Senin ilk sevgilin gibi bilmiyor ama acı çekiyor.
Hiçbir şey soluk almıyor, taşa dönmüş her ses.

Bu ânın güzelliğini, hayır hayır bu ânın böyleliğini fark edin!…
Burada ve şimdi olun sıkıntıdan.
Can veriyor ağaçlar toprağa, duymuyor kimse derin sesini sonbaharın.
Kimse dinlemiyor bizi diyen savrulan yapraklar gibi sokaktaki insanların hali.
Belli belirsiz solukları, düşlerinde özledikleriyle.
Bir-leş)miş bedenler, kimse dinlemiyor, yanıma gel diyen beni bulları.

Yokluğu huzur bozan gönül nağmeleri vardır.
Birde hikayeleri!…
Güzel hatıralar yok, gönlünde Maide yoksa.
En iyi bildiğimiz değil, göze geldiklerimde.
Kendime acıdığım zamanlarda öyle gece ki ruhum.
Neler var neler, öyle böyle değil karanlıklar.

Hoş başka nerede olsanız hayâl ender hayâl.
Uğraştığımız şeylere bak!..
Şöyle anadan doğma zengin olacaktık ki...
Şâd olup da gülmeden geçip gidiyoruz şu dünyadan, artık cennette mi, cehendemdemi!..

Bilmem çocukluk mu, aşk mı, özlem mi!..
Başka göklerin kuytularında sonbahar fırtınasından kısmetini alıyor yitirdiğim şeylerde.
Senin gibi çokları, zengin ve güçlü muhterem geçicilerin, sıradan imkanlara sahip geçicilerden daha fazla hayat zevki aldığına inanır.
Bu inanç son derece naiftir ve bunu her zengin insan pek iyi bilir.
Tek varlığım alnına besmele koyduğum sensin, soyumun yüreği.

Bunun nedeni bilimsel olarak da açıklanabilir.
İşin aslı, fiziksel dünyadan zevk alma kapasitemiz duyu kanallarımızla, algı kapılarımızla sınırlıdır!..

Belirli bir yüzey alanına sahip derimiz.
Eşleştirilmiş görme, işitme, koku alma organlarımız.
Ve tek bir dilimiz ve onun tat alma tomurcukları.
Karanlıktaki değişimlerdeki ışığın zikri yıkıyor beni.
Ne kadar fakirsin, gömülmüş ne kadar özlem varsa.
Bilinmeyen ermiş acılar içre, geri kalanım senden.

İyi bir insansın, ama komik oluyorsun.
İnsanın çocukluğu, derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlayınca biter.
Bir parçacık yakınlık gösteriyorlar sana.
Hayatını bağışlamışlar gibi teşekkürler edip duruyorsun insanlara.
Bazı şeyler kalbinizi kırar ama gözünüzü açar.
Allah sana insanların eziyetini tattırdı ki kalbin onlara yönelip güvenmesin.
O, kendisinden başka hiç kimseyle kalbin huzur bulmasın diye bu şekilde seni her şeyden çekmek istedi.

Çeker beni bu soru, bilmem ki ben bu dünyaya niye geldim.
Huzur nerede başlıyor biliyor musun?..
Sana sarılarak başımı yasladığım omuzlarında, denize kadar nerdeyse.
Ve gizlenirim yitirdiğim şeylerde, yazdığım güzide mektuplarda şiir oluyor.

Bu dünya sistemin, teknik uzmanların dediği gibi, çok dar bir bant genişliği var.
En açık ve utanmaz şekilde tüm vücudu aynı anda masaj yapsanız bile!..
Gözleri güzel manzaralarla, kulakları ilahi müzikle, ağzı farklı sihirli lezzetlerle tatmin etseniz bile!..
Gerçekten büyük büyük paraların burada işleyecek yeri yoktur.

Bizim de ölü seslerle dolu hayatta, neden dertliyim sorma arkadaş.
Gözleri açık yatan ölüleri düşündükçe, suskunun kaynaştığı muhabbet bana kabir oluyor.

Sistem, dünyalık putlarla hızla doygunluğa geçecektir.
Küçük bir su kabında istediğiniz kadar tuz eritemezsiniz, bu dünyanın en pahalı tuzu olsa bile...
Evet, bin lirayla yüz liradan daha fazla fiziksel zevk satın alabilirsiniz.
On bin lirayla, bin liradan biraz daha fazla.
Ama yüz bin lirayla, on bin liradan daha fazlasını satın alamazsınız.
Ve aşkın vebali dilemediyse bize düşlerden b/aşka bir şey.
Ve çocukların çoktan büyüdüğü onları hüzünlendiren gülüşlerle.

Dünyalık olanları her türlü, daha doğrusu, satın alabilirsiniz!..
Ama bu artık fiziksel bir zevk olmayacaktır.
Belirli bir eşikten sonra tüm zevkler tamamen zihinsel hâle gelir.
Evet azizim, tâ işin sonunu başından anla ki bütün acılar-zevkler kafanın içinde geçiyor.
Bizim de ölü seslerimiz olacak, gerçekten bir duada yaşamışsak.

Kim kimin kum torbası bilmek lazım.
Bedende incelen zihne, zihni çözen hiç ölmeyene dönüyor.
Teheccüt vakti beni, yandığım ateşe hayran hayran.
bakarken görmüşler.
Karanlıkta olup bir çıkmaz arayanlar içindir sevgi.

Susmak cümle’nin istirahat halidir.
İstirahat bitince çıkan cümle dinç olur.
Çok konuşup cümleyi yorma, yoksa cümle alem yorulur.
Devam etmek zor, çabanın karşılığını alamıyorsun.
Bu defa vazgeçiyorsun, fakat vazgeçince de hayatın tadı kalmıyor.
Nereden bakarsan bak, arafta tuhaf bir hâl.
Ne bırakabiliyorsun ne de devam edebiliyorsun.

Hiçbir şey avutmuyor, alıyorsa seni sevincim.
Birlikte gülüyorsanız mutluluktur, birlikte ağlıyorsanız dostluktur.
Ama birlikte susuyorsanız, bu aşktır.
Ve suskunun kaynaştığı teheccüt vakti gece hızlı bir aldanışa itiyor.

Dön diyen kelime, değişken yüzü karşılıksız sevemeyenlerin.
Teheccüt vakti hiç terk ettim mi seni?..
Gitmene izin verdim, şems vakti.
Senin uykunda çocuklar uyuyor.
Bilmiyorum, hâlâ bense duyuyordum.
İki kabir başında bir olanlara ağladığında.
Kâh yeniden, kâh ufalandığını, yeniden yükseldiğini çocukluktan kalan özlemler bir çığlığın.

Gidene dur denilmez, senin gibi seni sevmekle vedalaşamıyorum.
Ve bilmediğim tatlar serdiğini önüme bir sesin.
Tanışmak kolay, tanımak emek ister.
Sarılmayı özlüyorsun!..
Ama daha önce hiç sarılmamışsın.
İnmeli gece, ölmüş gönüllerin üstüne.
Belki de, her acının ilk oğlu oldum.
Hiçbir şey ölmüyor, putlarıyla yaşayanlar arasında yaşamayan bende.

Görüyorsun beni, öylesine hafif, öylesine içindeyim ki sevgiyle olup bitenin.
Yürüyorum ömür denilen şeyden göklerle, aldanmadım uykuya.
Zamanla sonu olsada garib çobanın.
Ben aldanmış olsamda, sen beni aldatmadın, Rabbim!..
İnsanlar anlaşıldı.
Cihânın da sırrı yok!..
Cihânın da bir sırrı yok.
Tek sır budur belki de.
Bir sırrın olmayışı.
Bir sır olmasaydı bile, bir sır icad ederdik.

Sus gönlüm!…
Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının olacağına inanarak sus!..
Bize hiçbir zaman ümitsizliği öğretmediler.
Bu da geçer yâ Hû, derlerdi, bize bunu öğrettiler.
Mangır azimüşşân'ı gözünde büyüten de küçüten de onun peşinde aziz ömre yazık ediyor.
Birleşmiş ruhlar için anılarımızda ölüm yok, vesselâm.
(Y.ed - Biz Bu Dünyaya Niçin Geldik Albümü)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 5.10.2024 01:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Sevgi beslediğin kimsenin kim olduğuna iyi bak. (Abdülkadir Geylani)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İlyas Ateş
    İlyas Ateş

    Emeğinize ve yüreğinize sağlık hocam tebrik ederim
    Saygı ve selamlarımı sunarım

    Cevap Yaz
  • Hayrullah
    Hayrullah

    Yüreğiniz dert görmesin kaleminiz daim olsun hocam nice şiirlere inşallah
    Sonsuz saygılarımla
    Hayırlı sabahlar dilerim

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Aşk
    Hastalıktır,
    Doğrudur!

    Ama bazı hastalıklar "bağışıklık için gereklidir"
    O da onlardan!

    Sevmek mi?
    Sıkça derim, "sorumluluktur", her şeyden önce!
    Sevilmeyi beklemeden
    Herhangi bir karşılık beklemeden!

    Zamanımız böyle bir sevgi için hiç uygun değil,
    Heyhat!
    Zira, "çıkarı olamayana selam bile verilmeyen" bir dönemden geçiyoruz!

    Bizler gibi "sorumlu sevenlerin", karşılıksız sevenlerin de
    Soyu tükeniyor!

    Hayat, boş bir tabloya benziyor,
    Yarın yok, umut yok, "ahlak yok!"

    Maalesef..

    Tebrikler Engin Bey.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)