Medeniyetim torgom, kadınımın oğlu hayk,
Bir avuç kete ve yapaylıktan uzak tuskilerin.
Mavi, sahillerin kemiğinden fırlamış yayın kayıkçı,
Akdeniz, buzdan tanrıçası etugen eke ile konuşuyor
Duyuyorum, söylemiyor çünkü benimle:
"Bir çağ atlasa hataların kanadığı yerler,
Emaneti teslim etmeyip öldürenler kadar yalnızsınız.
Gör bak, yaz bana her vakit yabancı,
Bir hayal ki ne geçiyor ne de tam duruyor.
Eriyip gidiyor karnı sıkılı sıcakların,
Anlatıyor sırtlandığın hevesin hikâyesini.
Ben ki artık uykuların kerpiç evine kapanamam,
Çünkü Akdeniz benden çok şey aldı da,
Bir seçim ayrımı bırakmadı yol arkadaşıma,
İniyorum şimdi güneyin derin koyaklarına,
Bembeyaz örtüler içinde,
Dize getirdiğim saltanat unutulsun,
Aşkın diplerinde sürgünüm nasıl olsa.
Kör otobüsler geçti sahil yolundan,
Avuçlarında yazın acemi kırgınlıkları.
Anneler gözleriyle korudular bizi,
Kışın kırılmadık hatırlamıyor.
Bizi terk eden kimse artık dönmesin.
Deniz, geç kalmışlara mezar olmaz,
Yalnızca geçip gidene yastık,
Yaz ise bir dalgınlıktan ibarettir.
Gizli bir yanlışlık gibi girdim denize,
Serinlik boynumda dar bir ilmik.
Eski denizciler öylece baktılar üzerimden,
Tanrıçaların gücü eskisi kadar gür değildi,
Tıkanan akışlarında boğulmuş bir cümleydi.
Makinelerin beyni garklarla savaşa evrilirse,
Aldanışın eşiğini intihardan öte geçemez.
Kayıt Tarihi : 4.2.2025 12:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!