HAYKIRIŞ
Yeni yeni kendimi tanımaya başladığımda ne kadarda seviyordum seni hayat. Kuşların cıvıltılarını, yanan sokak lambalarını, en görünmezine kadar böceğini doğanın, en vahşisinden hayvanına kadar hem de; seviyordum seni hayat.
Hayatta doğruluğun, dürüstlüğün, yalansızlığın, haksızlığın karşısında duruşun ve haklının yanında olunuşluğun en zengin insanıydım ben. Ne kadar merhamet, ne kadar hoşgörü varsa hepsini heybeme almış sırtıma vurmuştum ben.
Derya, deniz, okyanustu bende, hoşgörü ve etraflı bakmak da. Kendimi karşımdakinin yerine koyup anlamak, yer değiştirerek bakmak!
Bir gün heybemdekilerin tükeneceği hesabımda yoktu aklımda da.
Sır değildi heybemdekiler, bayram şekeri gibi dağıttığım akidelerimdi onlar. Yürek tatlandırıcı, huzur verici şekerlerim.
Ben verdikçe şekerlerimi, zehir döktüler heybeme, döngüm oldu bunlar bana. Tükendi işte hoşgörüm ve tüm sevgilerim de.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.