"Che sara sara." İlk kez bir filmde duymuştu bu cümleyi. Adam öldürdüğü sevgilisinin mezarı başında ellerinde kelepçelerle dururken ağzından dökülen bu cümleyle film bitmişti. Bu filmi seyretmesinin üzerinden en az bir 30 yıl geçmiş olmalıydı. Kim bilir, belki de daha fazla… “Olacak olan olur,” anlamına geliyordu Türkçe'de bu deyim.
Göğüs hastalıkları uzmanının önündeki bilgisayara bakarken aklına nasılsa gelen bu İspanyol atasözünü fısıldayıverdi. “Bizde de buna benzer sözler mutlaka vardır, “ diye düşünmüştü bu atasözünü ilk duyduğu zaman.
Doktor sol akciğerindeki kitleyi bilgisayarında gördükten sonra tereddütle başını ondan yana döndürdü. Bilgisayarda görülen bu kitlenin ne anlama geldiğinin, hastasına bunu nasıl söylemesi gerektiğinin yolunu bulamamış olmanın kararsızlığı vardı yüzünde.
Doktorla birlikte adam da görmüştü o kitleyi ve ne anlama gelebileceğiyle ilgili olarak zaten bir tahmine sahipti. Çektirmiş olduğu tomografinin sonucunu beklerken bir hafta boyunca bu konu üzerine düşünmüş, olabileceklerle ilgili olarak kendince bir takım tahminlerde bulunmuştu.
İlginçti ama bilgisayar ekranına bakarken aklına ilk gelen şey bu İspanyolca cümle olmuştu. Sonra daha pek çok şey… Bir anda insanın aklından bu kadar çok şeyin nasıl geçebileceğini anlamak konusunda fikir yürütmek doğrusu ya hiç de kolay değildi. İlk gençlik yıllarında yaşadığı kentteki gölde boğulma tehlikesi geçirdiği zaman da buna benzer bir şey yaşamıştı ama o günkü olay biraz daha farklıydı. Aklından hızla geçenlere bir de gözlerinin önünden o güne kadarki geçmişinin bir film şeridi gibi akışı da eklenmişti.
Tedirginliği her halinden belli olan doktora rahat olmasını söyledi. O kitlenin ne olduğunu tahmin ettiğini de… Yüzüne hafif bir gülümseme gelip oturdu. Bu rahat tavrı doktorun da gerginliğini ve o kararsız tavrını yavaş yavaş ortadan kaldırmış, rahatlatmıştı.
Durumu açık ve net bir biçimde anlatmasını istedi. Doktor rahatlamanın da verdiği bir tavırla arkasına yaslanıp ne olabileceği konusunda kesin bir şey söylemenin erken olduğunu, bunun söylenebilmesi için daha ayrıntılı bir araştırma yapılması gerektiğini ifade etti, daha sonra da nasıl bir prosedürün izlenmesiyle ilgili olarak ona yol gösterdi. Ve en sonunda da onu Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapan hocasına havale eti.
Tüm bunları dinledikten sonra “Tamam,” deyip, teşekkür etti ve oturduğu muayene yatağından kalkıp kapıya doğru yöneldi. Tam kapıyı açacakken
“Bir şeyi merak ettim," dedi doktor. "Nasıl oldu da bu kadar metanetle ve sakin bir biçimde karşıladınız bu durumu? "
Elini kapının kolundan çekip “Hayır," dedi adam. "Hiç de metanetle ve sükûnetle karşılamadım. Sadece öyle görünüyorum. Aslında bir haftadır kendimi böyle bir şeye hazırlamak için nasıl bir mücadele verdiğimi bir bilseniz, içim içimi yiyor sıkıntıdan."
"Ama dedi doktor, yine de hiç panik yapmadınız.”
Güldü. ‘Panik yapmak’ Bu deyime oldum olası gıcık olurdu. Panik yapılmazdı ki, paniğe kapılınırdı. Kapılmamış olur muydu? En kötüsünün çıkması ihtimalini aklına getirdikçe ne hale gelip, nasıl bir paniğe kapıldığını bir tek kendisi biliyordu, bir de Allah. Bunu demedi tabi doktora, sonra nasıl toparladığını da… Başka şey dedi;
“ Var olan her şeyin var olması gerçeğinin ardında mutlaka bir sebep vardır. Sebepler için de sebepler vardır. Ölüm, bir gerçek olduğuna göre onun da tecelli edebilmesi için bir sebebe ihtiyaç vardır. Ömrü bittiğinde insan ölür hocam, bu kadar basit. Bu kesin gerçek karşısında bizim yapabileceğimiz ne var? Ne olacaksa o olur, ne olmuşsa, insan için en hayırlısı da odur.”
Gülümsedi doktor, ayağa kalktı, elini uzattı. Adam da uzattı elini, tokalaştılar.
“Ama hocam, bu demek değildir ki ben “pes ediyorum.” Hayır, bilakis elimden ne gelebilecekse onu ardımda bırakmayacağım. Çare arayacağım. Nereden belli? Belki de benim ecelime sebep akciğerimdeki bu kitle değildir de başka bir şeydir. Bunu bilemem ki. Umudu kesmemek lazımdır. Çünkü ummak insanı hayatın zorlukları karşısında daha güçlü ve dirençli yapar,” dedi, doktorun gülümsemesine gülümsemeyle karşılık verirken.
Başını hafifçe öne eğmek suretiyle selam verip doktora iyi günler diledikten sonra geri döndü ve muayenehanenin kapısından çıkıp dış kapıya doğru yöneldi. Hayırlısı neyse o olacaktı. Gerisi lafı güzaftı, boşa konuşmaktı. Şimdi ona düşen, kendisi için hayırlı olacak olanı aramaya başlamaktı. 12.01.2011
Recep AkılKayıt Tarihi : 25.4.2015 06:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!