"Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim" şairi C. Yücel'e,
"Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim" şairi A. Budak'a
ve kendime
Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Karanlık suların, sivri yapıların dibinde
Çırpınıp durdu kırmızı bir yaratık
Boğuldu ve kurtuldu kendi kirinde
Yağmaktan bıkmış bir yağmur gibi dindim
Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Dağılmış cambazhane, dikenli tel
Güneşli bir günün derin uykusu
Derinleşen uykusu otuz iki yılın,
Güneyden batıya öksüren tren,
Rüzgâra sayfa açan sözcük delisi
Ansızın kapanan kapı: kendiliğinden
Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Yalan söyledim çocuklara ve kadınlara
En çok da bahçekat
..........
..........
Kayıt Tarihi : 26.10.2016 15:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
anlaşılmazıs güç bir şiir..elbet benim gibiler için..
bana aşağıdaki şiri yazdırdığına göre
sanırım güzel..
.......*...
Ben de
en çok kendimi sevdim
Tıpkı Baki Ayhan T. gibi
En çok kendimi sevmeseydim eğer
ne annemi sevebilirdim
ne babamı / ne seni
ne de yaradılan herşeyi
Evet sevdiğim sizler yarattınız beni!
Bu yüzden en çok kendimi seviyorum
Ürkek bir kuş gibi.
***
Bu da benim şiirim
ilham kaynağım sayın Baki Ayhan T.oldu
Tebrikler ve teşekkürler....22.mayıs.2020.
sevgi, geniş açılımlı bir sözcük..içine neler girmez ki!.kimi yarini sever, kimi kendini, kimi de kedisini falan filan...yani sevmek istersen, muhakkak bulursun sevecek bir şey...
şiiri, nedense tekrar tekrar okuma isteği duydum...ilk okuyuşumda uzak geldi, okudukça yaklaştı...yaklaştı ve tosladı!:))
devrildim...
devrildiğim yerden bir daha okudum; hem ilginç, hem dolu dolu, hem absürt, hem laf ebesi, hem berberden yeni çıkmış delikanlı gibi göründü...
eee..ne desem gayrı!..diyemiyorum, çünkü şiir gerçekten emek verilmiş, kapalı şiirdi ama güzeldi...
kutlayarak efendim...nice şiirlere diyerek...
Abdülkadir Budak ise Can Yücel'e nazire olarak ‘’Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim’ şiirini yazdı. Budak’ın şiirini okuyunca da anne sevgisini hemen hissedebiliyorsunuz.
Can Yücel’in lokomotifine yüzlerce şair tarafından nazire şiirler (vagonlar) eklendi ve eklenmeğe devam etmektedir. Bu şiir de bunlardan bir tanesi. Herkes hayatta en çok bir şeyini seviyor ve şiir haline getirip paylaşıyor.
.
Şükrü Aktaş da hayatta en çok annesini sevenlerden.
Ali Sağlam, Saadet Güldürsün, Ünal Beşkese ve Dilek Mert hayatta ‘Ben En Çok Seni Sevdim’ diyenlerden. Samet Civan ‘Ben En Çok Sakallarımdaki Seni Sevdim’ diyerek bu konuda açılım yapıyor. Orhan Demirtaş ‘Ben, En Çok Bende ki Seni Sevdim’ diyerek yine benzer fikirde.
Ali Rıza Sarıer ‘Ben En Çok Bizi Sevdim’ diyerek sevilen kişi sayısını ikiye çıkarmakta.
Muhsin Durucan ‘Hayatta Ben En Çok Ninemi Sevdim’ demektedir.
Günün şairi de tıpkı Kudret Kobal gibi ‘Ben En Çok Kendimi Sevdim’ diyenlerden. Aralarında bir fark varsa şair şaraptan, Kobal rakıdan bahsetmekte.
Neslihan Tonbuloğlu ‘Ben En Çok İstanbul’u Sevdim’,
Adem Selçuk ‘Ben En Çok Sevdayı Sevdim’,
Nurettin Kargaoğlu ‘Ben En Çok Geceleri Sevdim’ demekte.
Emsal Toprak ise ‘Ben En Çok İftar Vaktini Sevdim’ demiş.
Hayatta bir şeyleri en çok sevdiğine ilişkin şairler şiir yazmağa devam ettikçe daha ne çok sevecek şey bulacaklardır.
Saygılarımla.
Şairane bir prototipi olarak kendisini tasvir ve takdis mi ediyor şair
Aslında şiirin içinde belli belirsiz bir tahkiye de var . Bir olaylar zincirine atıf var
Bugün güne gelen iki şiirde de ‘ Cinayet Romanları ‘ ndan renk ve resimler var sanki
İnsanlık edebiyatı içinde ‘CİNAYET ROMANLARI ‘ şeklinde bir tür ün bulunması bile insan türünün bir yönüyle nasıl güvenilmez bir yaratık olduğunu da göstermiyor mu diyerek konunun biraz da dışına çıkmış olalım .
Metaforlar kurgusal sanki bir senaryo yazıyormuş gibi
Ama şiir öncelikle kendindenlik isteyen bir sanat . Kurgu arttıkça duygu samimiyeti azalıyor
TÜM YORUMLAR (8)